YURT BOYU SEVİŞMEK - KİTAP

YURT BOYU SEVİŞMEK - KİTAP

 

Kin gemilerini hurdaya çıkardık

Jilet yapılıp satılsın diye

Ve kızlar

Oğlanların tıraşlı yüzüne

Öpücükle katılsın diyeo

Oğlanlar kızları anlasın diye

 

ÖLÜ AÇI  

Kabartma haritalar biçimi ilişkindik / büyüklü küçüklü

Bizi ‘de kurşun tutsun istiyorduk / acılar kesiminde

İki kişi bilece yürüyorduk / bir duvarın iki yanında

Biliyorduk şu tepenin ardındasınız

Ellerinizin çiçeğinde zehir ışıkları

Bir maratona çıkmıştınız / mekik temposunda

Bir kararıp bir sönen fanusta 

Sancılıydık / gözümüz dışarı

Sevişen ellerimizde sivri diken

Ama dönüp kucaklaşmak zorundaydık / ayrılıp giderken   

 

BİR İŞİM OLMUŞTUR HEP  

Bir işim olmuştur hep

Gürelliğimin yelkeni

Emeğe değer eylem tasarı düşünce

Estirir dururum ardınca

Alnı ışır kılmıştır beni

Kesitimi belirleyen

Bir işim olmuştur hep

Bir işim olmuştur hep

İvedi mekik

Örüm örüm urgan

İnsanlık / boyu bir ana / doğrudur bu

Üretimin arı oğul verdiği

Çağlar üzre bitmedik

Bir işim olmuştur hep

Bir işim olmuştur hep 

Elimde ayağımda kasığımda

Karanlığı doğrayarak

Yeşertiyi coşkulayan su

Yüreğimin nadasında çekirdek

Bir işim olmuştur hep

Soluğumun belgiti

Birlikteliğin gel / git’i

Bir işim olmuştur hep  

 

SEVİNÇTİR EN GÜZEL GÖMÜ  

 

 

Ay / ışılın yansıdı alnıma

 

Duruldum / bir daha paslanmamasına

 

Sen bir akça sevinçtin

Çökermeleri silip geçtin

 

 

Varlıktın çiçektin kuştun

 

Atıp duruyordun kanımda

 

Direnme gücü diye

 

Seni taşıyordum yanımda

 

Sevinçtin dağı delerdin

Yaşamı dengelerdin

 

 

Karaysa duvar sağırsa taş

 

Uzaksa dost yan çizdiyse arkadaş

 

Sevincin dalına tutunur

 

Çıkardım yücesine

 

Sevinçtir gerçek olan

Ölmemecesine

 

 

Sevinçti açardı çiçek çiçek

 

Daha da öteye gidecek

 

 

 

Tutuklu gecelerin sabahında ışık

 

Karanlıkları tepip gelen sarmaşık

 

Yarınlara filizlenen gömü

 

Sevinçle yarılır karanlıkların önü

 

Sevinç hızlı bir bıçaktır

Uğruları doğrayacaktır  

 

 

 

 

SEVGİSİZLİK  

 

 

Sevgisizlikler arkasında

 

Büyür erdemsizlik

 

Bir ağaç ki anlatamam

 

Dalında sallanır

Sevgisizliğin asılmışı / birçok adam

 

 

Sevgisizlikler arkasında

 

Bitimsiz çukurlar

 

Makatlarına serilmiş

 

Küçük küçük adamlar

Dirilmeyesiye uyurlar

 

 

Sevgisizlikler arkasında

 

Besmelesizliğin düğünü

 

İsteği azgın bir devinimdir bu

 

Hiçbiri bilemez

Seğirtilerde öldüğünü

 

 

Sevgisizlik cıngılına niye girdiniz

 

Yazıklı çağlardan kime ne

 

Benim etimde kendinizi yediniz

 

Körsünüz kör

Hem de alabildiğine

 

 

Sevgiyi giydirin kuşatın

 

Tüme telli duvaklı gelin olsun

 

Sevgisizlikten ötede yatın kalkın

 

Acun tümün

Senin / benim olsun  

 

 

 

TOPAL KALEM 

 

 

Ulaşımı kıt

 

Bu kalem topal ayağı

 

Nice dürtsem

 

Eşkine vurmuyor bir türlü

 

Yorgun yıldırana çarpmış ayağı

O yetkin, o Bursa şeftalisi kadında gözü

 

 

Koca koca bıçakları dayadım ucuna

 

Kentsoylu yontuldu

 

Tırıl tırıl döküldü avucuma

 

Hiç değilse, çivi olsun dedim

 

Yılandır sütsüz

 

İlle yolunu doğru gitmeyecek

İlle sürüm - kandırı gölünde, kirli serinleyecek

 

 

Neyleyim senin betimlediğin sarı sevileri

 

Yalınayak anızlı tarlaya vurmuyorsan

 

Bir kadın bir içki

 

Mehter takımı gibi

Bir ileri iki geri sürtüyorsan

 

 

Oooh ninni de yavrum ninni

 

Danalar otlayacak bostanı

 

Yan gelip yatacak

Bizim gemi aslanı

 

 

Bir ömür ıslattım katına çıkmak için

 

İşte gözüm / aracıya gereksinimli

 

İşte beynim / milyarlarca ağın gergefinde

 

İşte yüreğim / tüm insanların soluğunda

 

İşte başım / dirençlerle akça bulut

 

Ellerim nereye tutunacağını biliyor artık

Oynak düşlerinde uyuyamam senin gibi tezikmişin

 

 

Kız belli, patron pipolu kalem

Senin hazır-yiyiciliğine he diyemem.  

 

 

 

 

KÜRSÜ  

 

 

Tepeden bakılacaklara kurulmuş kürsü

 

Sözün topuğunda kurşun

 

Beyninde kızgın ütü

 

Yürek mührüne vurmamışsan sözü

 

Hangi gönlün postanesinde duracak

 

Hangi denizde vuracak dalgası

 

Gerçeğiyle onaylanmamış tümce

 

Kafa otuzbiridir bence

 

 

 

En güzel sözcük nesnele bakışta

 

Boy / başat eyleme akışta

 

Çalıyı çeperi sürükleyen ırmak

 

-yoksa nedir, boşluğa çarparak

 

Umarı bitikte yankılanmak?-

 

Giysilere bürünmez sözün hası

 

Söz dediğin bıçak parlaması

 

Yeşertidir uğruyu doğrayarak

 

Silahtır söz

 

Tak tak tak...

 

 

 

Nedir bu kürsü

 

Ayakları yerden kesik

 

Üstü boşluk

 

Edimden öteyedir söylev

 

O da belki

 

Kişi ağzı salata tabağı değil ki

 

Doğrayasınız doğrayabildiğiniz kadar

 

Göklerden atılırsa söz

 

Ve de gırtlak yırtarak 

 

Kürsünün yanını yöresini süpürmeyi unutmayın

"Ahh, hiç de temiz değillermiş."  deyin

 

 

Kalemde üretken bilekte

 

Işığa dönenmiş yürekte

 

Birliğe uzanır anlatım

Kişi kendine doğrudur adım adım

 

 

Kürsü dediğin tahta at

 

Eşkine vurmuyorsa kimdedir suçu

 

Yerinizin yüceliği

 

Yüreğinizin cüceliği olacaktır

 

Sonra kap / kaç satıcılığınızın batkısı

Ayağınıza dolanacaktır

 

 

Neylersin tahta sekiyi

 

Gel yere bas yere

 

Adımlarımızı gere gere

 

Birlikte çağıralım

 

Gerçeğin namlusundan

 

Doğrulara vuralım

 

Güm güm güm de güm

İmeceyle kurulacaktır bu düğün

 

 

Ya emicesi

Bağırmadan söylenir sözün eyicesi  

 

 

 

 

BÜYÜK HARMAN
 

 

Buğdayı yeryüzünden devşirilen 

 

Rüzgarını evrenselden alan 

 

Yurt / boyu bir harmanım ben

 

Yüreği yeten

 

Sürebildiğince sürsün 

 

Sapımla karışmamıştır samanım 

 

İsteyen sapımı

Dileyen buğdayımı götürsün

 

 

Acunu kavramış bir elim ben 

 

Ter emip buğday döker 

 

Gül sularım

Kamusal ekeneğimden 
 

 

 

 

 

TEREKE
 

 

-Cahit Külebi ‘ye-  

 

 

Ateşli gecelerimin düşü 

 

Bahtsız karıma miras kalacak 

 

Cebimde çocuklarımdan üçü

Uzun bir borç listesi bulacak

 

 

Albümlerde dik başlı resimler 

 

Tümü bir sarı kağıt olacak 

 

Meyhanelerde kim bilir kimler

Tuttuğum kadehleri tutacak

 

 

Adıma övgü sunan dudaklar 

 

Söyleyecek kaba hallerimi 

 

Gözüme batan sivri budaklar

Bulamazlar batacak yerimi

 

 

Umutlarım çocuklara kalsın 

 

Ve kızlar donatılsın onunla 

 

Kalbimi güzel kadınlar alsın

Ama kirletmesinler sonunda  

 

 

 

 

EN ZORU

 

 

Sevgim 

 

Yanıtsız kaldı

Yassıldım

 

 

Yolum 

 

Yokuşa sardı

Yoruldum

 

 

Yokluğun 

 

Harmanın un ufak

Savruldum

 

 

Açlığın 

 

Üstüne dört büklüm 

Kıvrıldım

 

 

Dağdım 

 

Bir dilim ekmeğe

 

Devrildim

 

 

 

Zordu zor

Hepsi zor

 

 

En zoru ne biliyor musun 

 

Yenik düşmüş bir gövdede 

 

Gıcır gıcır 

 

Namlusuna sürülmemiş

Bir yürek taşımak

 

Gitti gidiyor ahhh

 

 

 

_____________________________________II__________________________________________________ 
 

 

 

 

 

 

 

Ne kadar namlu varsa 

 

Kurşunlarını sökeceğim 

 

Kalem yapacağım çocuklar 

 

KARDEŞLİK yazacaksınız

Sıcak somun kadar

 

 

Tetik çekilmeyecek kinle 

 

Acunu kırmızı şeftali gibi 

 

Bölüşeceğiz sizinle 

 

 

 

 

 

 

YURT / BOYU SEVİŞMEK  

 

-Yiğit öğretmenlerimize-  

 

 

Dulda kesmek için ışığına 

 

Dolaştırsalar da kova kova 

 

Senindir bu coğrafyada en ince köşe

 

Hasan Hüseyin Fatma Ali  Ayşe 

 

Özenle sularsın öğrenci çiçeklerini 

 

Dünyayı dokursun gelecekçe / oya oya 

 

İnce parmaklarınla örülür bilincin haritası 

 

Öğretmenim benim / sevecenlik bohçası

Ekiciliğin ağdası

 

 

Kuru sapını oraktan esirgeyenler 

 

Gönül ışığı, erdem tozuyla büyüttüğün 

 

Bilimin teknesinde hakça yoğurduğun 

 

Kara kaplı kitaplardan akça doğurduğun 

 

Oğullarının  / kızlarının gömleğine

 

Kan depreştirirler kan

 

Dakkası birliğine

Anamaldan uzanan namlulardan..

 

 

Elinde acun / boyu   bir yürek 

 

Sabah akşam kulağın kirişte

 

Yavru ölüsü saydın

 

Çünkü sen öğretmen / anaydın 

 

Gözlerin nisanlarda bulut 

 

Sınıflardasın

Tebeşirli parmakların pehlivan / umut 
 

 

 

Kabaralı kabarasız hiçbir postal sesi 

 

Yivli yivsiz hiçbir namlunun gölgesi 

 

Yüreğinin külhanını söndüremez 

 

Sen öğretmen / anasın

 

Doğurgan 

 

Yaşın elliyi aşsa da 

 

Döllenmenin sonu gelmez 

 

-Hangi dağda biçilirse biçilsin ısırgan- 

 

Senin bahçende gül gerek/ yediveren 


 

 

Ayrım yoktur yaşın yirmisinde ellisinde 

 

Sevecen  bir öğretmen / anasın kız Nermin 

 

Yatakta değilse 

 

Karatahtada doğurur senin ellerin

Doğurduğun başlarla gönenir eylemin 

 

 

Gel daha daha sevişelim

Gülüm benim yurt / boyu güzelim  

 

 

 

 

 

 

ÖĞRETMENLERİMİZ 

 

 

-1402 ile meslekten çıkarılan

 

Ayhan ve Zeki Sarıhan’a armağan-

 

21 Nisan 1983  

 

 

Hani tren penceresinden, otobüs camından 

 

Bakıp geçtiğiniz kıraçlar yok mu 

 

Keçilerin bin tırnakla tutunduğu

Kimdir, orasını vatan yapan?

 

 

Ayaklarınızdan ırak / kaşığınıza yakın bozkırlar 

 

Yeşilini gözyaşıyla suladığımız 

 

Göz göz, yerden bitme insan olurlar

Nokta nokta, kara çalı sandığınız

 

 

Karamürsel’e varırsan sarı saçlı gülerim 

 

Kirtim kirtim dokunan coğrafyadan 

 

Akhisar'da yüzleri sevim sevim gümüşlerim

Denizli'de özgür öğretmen olurum / doğruları anlatan

 

 

Küfe taşıttığınız, komi diye seslendiğiniz 

 

Çocukların gözlerinde bir şeyler yalazlanırsa 

 

Posasını bırakıp  kaymağını emdiğiniz

Tebeşirli parmaklarımla yazılmıştır haritasına

 

 

Kitapları rüzgarda, umutları akıttığı kanda 

 

Sokaklara serdiğiniz doruk başlı delikanlı 

 

Gür saçları duvarlarına gerili zindanda

Öylesine onurlu, öylesine korkusuz, canlı 

 

 

Yürüyorsa geleceğin zinciri halka halka 

 

Ayak basmadığınız topraklara serpmişim tohumunu 

 

Eğer direnç suyu verilmişse bu halka

İnanın ki benim ellerim örmüştür bunu

 

 

Milönü'nde cehalet selini kıran dağaşandır adım 

 

Koşullanmışlara inat / uygar başla 

 

Vallahi, hiçbir zorluğa pabuç bırakmadım 

 

Yolumuzu kapatamazsınız / çatık kaşla

 

 

 

Geleceğin kitaplarında tek satır 

 

Adımızdan söz edilmeyeceğini biliriz 

 

-Tarih ancak bayrağı dikenleri anlatır-

Ama biz ipekböceği sessizliğinde yarınları öreriz

 

 

Yüreğimiz horlanmış çocukların ezik bakmasından 

 

Umutları çaka çaka varır kamunun ortasına 

 

Kucağımızda bir deste gül / yurt çoğrafyasından 

 

Ellerimiz harç koymuştur / anıtların en hasına

 

 

 

 

 

BİZİM 
 

 

 

Şu tazedeki uğrun uğrun bakış bizim 

 

İnceden süren sızı 

 

Şu bahar çiçeği gülgüpelek 

 

Komşunun çitinden gizlice öptüğüm

 

Evrensel çiçek 

 

Güzleri güvel gökçek 

 

İliklerimize dek işleyen karakış bizim 

 

                                               uzak dağlar üzre

                                               gözlerinde bahar üzre

 

 

Havını atmış kilimdeki nakış bizim 

 

Vay karanlığına kapaklandığım

 

Vay dalını çırptığım 

 

Vaay dölünü öptüğüm 

 

Tarla tapanda tökezir misin

 

Yavrusu kuzgun elinde

 

Gagası kızıl fırında 

 

Kanadı kırık kuş bizim 

 

                                       sonsuza uçuşa kadar 

                                       gerçekleşecek düşe kadar

 

 

Kendi kendine katlanmış 

 

Çocuklardaki iç çekiş bizim 

 

Kahrın karasında katran 

 

İkircilde kirlenmeden 

 

On dördüne yeni vurmuş 

 

Yüreği göğsünde domurmuş

 

Acun / bayrak kızdaki sekiş bizim 

 

                                            Yavuklu gergefinde nakış gibi

                                            İlk aşktaki bakış gibi

  
 

 

"Bir pireye yorgan yakış"  bizim 

 

-Ki yorgansızlığı göze kestirenler yorgan yakar 

 

Karanlıklar, delibaşlarla aydınlığa çıkar- 

 

Bir tutam gökyüzünde aydınlık 

 

Susuz bırakılmış sarmaşık

 

İnancın örsüne başını atan 

 

Bir eliyle de balyoz tutan 

 

Delikanlılığının kazdığı oyaktan 

 

Karşı kıyıya akış bizim 

 

                                        Doğruları seçiş için

                                        Erdemlere geçiş için

 

 

Bu deli can, tıkış tıkış bizim 

 

Acılarda dalbına dalbına 

 

Varır dört duvarların safına 

 

Karanlıklara vura vura 

 

Aydınlığa çıkış bizim 

 

                                          Ovalarımıza varana değin

                                          Nadanlıklar durana değin  

 

 

 

 

 

HELE GELSENE BERİ  

 

 

 

Benim gözlerim ressam 

 

Görmediğim şeyleri pek çıkaramam 

 

Senin kekremsi gidişin 

 

Bilincimin fırçasında tastamam 

 

Çekiç nasırlı, dev pençeli elin 

 

Anlattığını anlatamam

 

Senin o kırık dökük dilin 

 

Doğasal bilim 

 

1.80 x 80 saygı olup efendim

Halk nakışlı ellerinden öperim

 

 

Ama sen tanımıyorsun kendini

Bilmem ki niye sevdim seni

 

 

Diskoteklerde şarkıların çoynak 

 

Dolmuşlarda arabesk söylersin 

 

Kara boyalarla kıskıvrak 

 

Ve meyhanelerde Osmanlı ağzın 

 

İnce hastalığa tutulmuştur / mızıldanarak

 

Avurdumda yırtınır 

 

Dağlarda ünlediğin bozlak 

 

Gelir oturur iman tahtama

Bir top kor olarak

 

 

Kendisini ünleyemeyeni

Bilmem ki niye sevdim seni 

 

 

Hemşehrim seni alanlarda 

 

Seni imecelerde düşlerim 

 

Milyon ağızlı orkestra çalarak

 

Ve sesinin Horasio’sunda

Doğrulara adım vuruyorsun / rap rap rap

 

 

Bastığı yeri seçiklemeyeni

Bilmem ki niye sevdim seni

 

 

Oğluna sağır 

 

Kızına sağır 

 

Uykusunda ağır 

 

Kulak kesilmez / çağır çağır 

 

Dölü biçilirken yekinmeyeni

Bilmem ki niye sevdim seni

 

 

Rakkas kuyruklu köpekler 

 

Seni mi azığını mı çörekler 

 

Tasma altında uslu dursa da başı 

 

Bu it, dağdaki kurdun kardaşı 

 

Çok bekledim çok, a hısım

 

Kanaraya yal dökmemeni

Bilmem ki niye sevdim seni

 

 

Nice sitemde bulunsa da dilim 

 

Başka yangında değilim 

 

Fırtınasına sevmişim seni

 

Kavgalardan koparılmış bir demet çiçek gibi

Ayaklarına fırlatırım kellemi

 

 

Hele gelsene beri

 

 

 

 

 

 

SÜREĞEN
 

 

 

Kim silebilir gölgeleri 

 

                  tümüyle topraktan 

 

Sırtlan dişlerinde gülüşleri donarak 

 

Yasaklanabilir mi hiç

 

                  Dişiler doğurmaktan

 

Sevişmek yediveren 

 

Döldür zamanı deviren 

 

Değişmez gerçeğe yaslanarak

B i l i y o r   m u s u n u z

 

 

 

Her notanın anlamı ayrı 

 

Ama 

 

Tümünün birini bütünleyemeyeceği sanrı 

 

Ayrı notalarda bileşik gülmek

 

Tek’ten tüm’e, tüm’den tek’e gelmek 

 

Derneşimin cümbüşünde 

 

                                   Zulmün çırpınışı hadım

G ö r ü y o r    m u s u n u z

 

 

 

Zorda düğümleniyorsa keyfiniz 

 

Özgürlük yüreğinize köstek oluyorsa 

 

Hangi lekelerden geldiniz 

 

Emeğin mührünü vura vura 

 

İri pençeler dökülmüşse yollara 

K o r k u y o r   m u s u n u z 

 

 

 

Vurdukça tozumuyor kilim 

 

Sevdikçe ağrımıyor bir yerim 

 

Çarpısıyla öpüşüyor dudaklar 

 

Ne kadar deviriyorsa savut 

 

Ertesine dölleniyor şafaklar

 

Yarına arşın vuruyorsa bacaklar

Ü r k ü y o r   m u s u n u z

 

 

 

Dalarak kirli sulara dökülen resminize  

 

Ertesi taylarını kaldırıp tırısa 

 

Atlar gibi şahları da vururlarsa 

 

Bir de yarın olursa

D i y o r   m u s u n u z  

 

 

 

 

 

İÇERDEKİ  

 

 

 

Alnına burgu burgu yara bulut 

 

Çöktüğünde yüreğindeki çavlan 

 

Şakır şakır ak köpüklü umut

Bayrağını çeken yağız oğlan
 

Sen misin taş duvarlara sıkışmayan
 

 

Zeytin zehiri tutsak gecelere 

 

Sabrın altın sırmasını işleyen 

 

Cendereye vurulmuş düşüncelere

Ak damgasını basıp kısrak kısrak kişneyen 
 

 

Sen misin yolların sonsuzunu / ateş adımlarla 

                                                    nakışlayan

 

 

İğne deliğine sığdırılmış pencereden 

 

Kıtalar aşımı resimleri süsleyen 

 

Henüz koparılmış gibi dereden

Çiçeksi yüzü dört duvara uygun düşmeyen

 

Sen misin sen misin gülüm karanlığa yakışmayan 

 

 

 

 

AĞIT 
 

 

 

Ey tomurcukları dalından 

 

Hoyratça koparılan çocuk 

 

Gideceğiz ayaklarından 

 

Senden bu onurlu yolculuk

 

 

 

İğdiş suyundan içmemiştin 

 

Doruğunda saçların bayrak 

 

Ölümü güzelledi gidişin

Kötülüğe taban basarak

 

 

Buğdayca büyülü sarışın 

 

Bir düş kalmışsa yarım 

 

Toprağıma ayak basışın

Üstüne kör karanlıkların

 

 

Bende kaldı akça ellerin 

 

O tan açan o yiğit başın 

 

Dilimde erkek türkülerin

Oğlum kızım yavrum kardeşim   

 

 

 

 

 

YENİ ÇİÇEKLER 
 

 

 

Bizim gençliğimiz de bu göklerde dalgalandı 

 

Ve senin boyandığın güllerle yandı 

 

Pamukkale sırtlarında öpmüştüm ilkyaz çiçeklerini 

 

Suların boz bulanık aktığı günlerin birinde

İlk çağ güzellerinden sürüp gelmiştir diye / ıtır üzre

  

 

Bizim yeniyetmeliğimiz de külhandı 

 

Ocağında nice ormanlar yandı 

 

Her ne kadar kamu türküsü sarksa da 

 

                                   alkollü dudağımızdan

 

Boyu oğlan/kız,  kız/oğlandı

Yarıçapı terlemiş saksıda

 

 

 

Şimdi o dağlarda açan çiçekler bir başka kırmızı 

 

Anımsatır filinta gibi kaç delikanlımızı 

 

Her biri tek başına bir ordu 

 

Makinalı tarrakasında barut sisinde 

 

Poyrazına hörelenmiş

 

Geleceğin terkisinde

 

                               üryan yürüyecekler 

 

Öpülesi çiçekler  

 

 

 

                              

 

 

 

 

 

_______________________________III____________________________________________

 

 

 

 

 

 

 

 

Kadınlar deyince elim ayağım baştan kara 

 

Tüm sevinci borçluyuz onlara

 

 

 

 

 

 

 

KADINLAR  

 

 

-1-

 

 

-Anama-
 

 

 

Omca boyunda bir kadın 

 

Çimen yeşili gözlerinden 

 

Sabah duruluğunu yudumladığım 

 

Mihnete dolanmış saçlarında

 

Haziran buğdaylarını estiremediğim 

 

Acılarla çizilmiş Anadolulu dev poster 

 

Boğalı dağlarında çıkılıdır oldum olası 

 

1.80x 80 gövdeyi

 

Turunçlarından topladım

 

Ve ondan öğrendim kadınları sevmeyi 

 

İnsana yönelmiş güzelim ivmeyi 

 

 

 

-2- 

 

-Sevgilime-
 

 

Nerde kadın görsem 

 

Rüzgara vurmuş yapraktır yüreğim 

 

Fırınlarda bükülüp kavrulsam

İlle kadın kanadında efileyeceğim

Diyelim ki öldüm bir gün 

 

Her ölü gibi uslu uslu yatmam gerek 

 

Bir güzel geçse eteği mezarıma sürtünerek

Mutlaka ardına düşerdim seğirterek 

 

 

-3- 

 

-Karıma-
 

 

Diken üstüne dizili 

 

Kırk yılın içinden geçip dipdiri 

 

Zehirimi bal dudağına katık eden 

 

Çakır gözlerinde eritip öfkeyi

 

Benim gibi geçimsizlik dağını 

 

Bin tarha bölüp gül bahçesine dönüştüren 

 

 

 

 

 

Anamdan bacımdan öte dostum 

 

Yiğit diye el içine beni salan 

 

Ilımanların en durusunu göğsünde bulduğum 

 

Kavgamın slogansız ustası

Ayrıntıları aşmış gerçek insan

 

 

İşte o birisi

Güzelliğin kadınlaşmış yontusu   

 

 

 

 

 




 

Etiketler:

Yorumlar (0 )