YURT BOYU SEVİŞMEK - KİTAP
YURT BOYU SEVİŞMEK - KİTAP
Kin gemilerini hurdaya çıkardık
Jilet yapılıp satılsın diye
Ve kızlar
Oğlanların tıraşlı yüzüne
Öpücükle katılsın diyeo
Oğlanlar kızları anlasın diye
ÖLÜ AÇI
Kabartma haritalar biçimi ilişkindik / büyüklü küçüklü
Bizi ‘de kurşun tutsun istiyorduk / acılar kesiminde
İki kişi bilece yürüyorduk / bir duvarın iki yanında
Biliyorduk şu tepenin ardındasınız
Ellerinizin çiçeğinde zehir ışıkları
Bir maratona çıkmıştınız / mekik temposunda
Bir kararıp bir sönen fanusta
Sancılıydık / gözümüz dışarı
Sevişen ellerimizde sivri diken
Ama dönüp kucaklaşmak zorundaydık / ayrılıp giderken
BİR İŞİM OLMUŞTUR HEP
Bir işim olmuştur hep
Gürelliğimin yelkeni
Emeğe değer eylem tasarı düşünce
Estirir dururum ardınca
Alnı ışır kılmıştır beni
Kesitimi belirleyen
Bir işim olmuştur hep
Bir işim olmuştur hep
İvedi mekik
Örüm örüm urgan
İnsanlık / boyu bir ana / doğrudur bu
Üretimin arı oğul verdiği
Çağlar üzre bitmedik
Bir işim olmuştur hep
Bir işim olmuştur hep
Elimde ayağımda kasığımda
Karanlığı doğrayarak
Yeşertiyi coşkulayan su
Yüreğimin nadasında çekirdek
Bir işim olmuştur hep
Soluğumun belgiti
Birlikteliğin gel / git’i
Bir işim olmuştur hep
SEVİNÇTİR EN GÜZEL GÖMÜ
Ay / ışılın yansıdı alnıma
Duruldum / bir daha paslanmamasına
Sen bir akça sevinçtin
Çökermeleri silip geçtin
Varlıktın çiçektin kuştun
Atıp duruyordun kanımda
Direnme gücü diye
Seni taşıyordum yanımda
Sevinçtin dağı delerdin
Yaşamı dengelerdin
Karaysa duvar sağırsa taş
Uzaksa dost yan çizdiyse arkadaş
Sevincin dalına tutunur
Çıkardım yücesine
Sevinçtir gerçek olan
Ölmemecesine
Sevinçti açardı çiçek çiçek
Daha da öteye gidecek
Tutuklu gecelerin sabahında ışık
Karanlıkları tepip gelen sarmaşık
Yarınlara filizlenen gömü
Sevinçle yarılır karanlıkların önü
Sevinç hızlı bir bıçaktır
Uğruları doğrayacaktır
SEVGİSİZLİK
Sevgisizlikler arkasında
Büyür erdemsizlik
Bir ağaç ki anlatamam
Dalında sallanır
Sevgisizliğin asılmışı / birçok adam
Sevgisizlikler arkasında
Bitimsiz çukurlar
Makatlarına serilmiş
Küçük küçük adamlar
Dirilmeyesiye uyurlar
Sevgisizlikler arkasında
Besmelesizliğin düğünü
İsteği azgın bir devinimdir bu
Hiçbiri bilemez
Seğirtilerde öldüğünü
Sevgisizlik cıngılına niye girdiniz
Yazıklı çağlardan kime ne
Benim etimde kendinizi yediniz
Körsünüz kör
Hem de alabildiğine
Sevgiyi giydirin kuşatın
Tüme telli duvaklı gelin olsun
Sevgisizlikten ötede yatın kalkın
Acun tümün
Senin / benim olsun
TOPAL KALEM
Ulaşımı kıt
Bu kalem topal ayağı
Nice dürtsem
Eşkine vurmuyor bir türlü
Yorgun yıldırana çarpmış ayağı
O yetkin, o Bursa şeftalisi kadında gözü
Koca koca bıçakları dayadım ucuna
Kentsoylu yontuldu
Tırıl tırıl döküldü avucuma
Hiç değilse, çivi olsun dedim
Yılandır sütsüz
İlle yolunu doğru gitmeyecek
İlle sürüm - kandırı gölünde, kirli serinleyecek
Neyleyim senin betimlediğin sarı sevileri
Yalınayak anızlı tarlaya vurmuyorsan
Bir kadın bir içki
Mehter takımı gibi
Bir ileri iki geri sürtüyorsan
Oooh ninni de yavrum ninni
Danalar otlayacak bostanı
Yan gelip yatacak
Bizim gemi aslanı
Bir ömür ıslattım katına çıkmak için
İşte gözüm / aracıya gereksinimli
İşte beynim / milyarlarca ağın gergefinde
İşte yüreğim / tüm insanların soluğunda
İşte başım / dirençlerle akça bulut
Ellerim nereye tutunacağını biliyor artık
Oynak düşlerinde uyuyamam senin gibi tezikmişin
Kız belli, patron pipolu kalem
Senin hazır-yiyiciliğine he diyemem.
KÜRSÜ
Tepeden bakılacaklara kurulmuş kürsü
Sözün topuğunda kurşun
Beyninde kızgın ütü
Yürek mührüne vurmamışsan sözü
Hangi gönlün postanesinde duracak
Hangi denizde vuracak dalgası
Gerçeğiyle onaylanmamış tümce
Kafa otuzbiridir bence
En güzel sözcük nesnele bakışta
Boy / başat eyleme akışta
Çalıyı çeperi sürükleyen ırmak
-yoksa nedir, boşluğa çarparak
Umarı bitikte yankılanmak?-
Giysilere bürünmez sözün hası
Söz dediğin bıçak parlaması
Yeşertidir uğruyu doğrayarak
Silahtır söz
Tak tak tak...
Nedir bu kürsü
Ayakları yerden kesik
Üstü boşluk
Edimden öteyedir söylev
O da belki
Kişi ağzı salata tabağı değil ki
Doğrayasınız doğrayabildiğiniz kadar
Göklerden atılırsa söz
Ve de gırtlak yırtarak
Kürsünün yanını yöresini süpürmeyi unutmayın
"Ahh, hiç de temiz değillermiş." deyin
Kalemde üretken bilekte
Işığa dönenmiş yürekte
Birliğe uzanır anlatım
Kişi kendine doğrudur adım adım
Kürsü dediğin tahta at
Eşkine vurmuyorsa kimdedir suçu
Yerinizin yüceliği
Yüreğinizin cüceliği olacaktır
Sonra kap / kaç satıcılığınızın batkısı
Ayağınıza dolanacaktır
Neylersin tahta sekiyi
Gel yere bas yere
Adımlarımızı gere gere
Birlikte çağıralım
Gerçeğin namlusundan
Doğrulara vuralım
Güm güm güm de güm
İmeceyle kurulacaktır bu düğün
Ya emicesi
Bağırmadan söylenir sözün eyicesi
BÜYÜK HARMAN
Buğdayı yeryüzünden devşirilen
Rüzgarını evrenselden alan
Yurt / boyu bir harmanım ben
Yüreği yeten
Sürebildiğince sürsün
Sapımla karışmamıştır samanım
İsteyen sapımı
Dileyen buğdayımı götürsün
Acunu kavramış bir elim ben
Ter emip buğday döker
Gül sularım
Kamusal ekeneğimden
TEREKE
-Cahit Külebi ‘ye-
Ateşli gecelerimin düşü
Bahtsız karıma miras kalacak
Cebimde çocuklarımdan üçü
Uzun bir borç listesi bulacak
Albümlerde dik başlı resimler
Tümü bir sarı kağıt olacak
Meyhanelerde kim bilir kimler
Tuttuğum kadehleri tutacak
Adıma övgü sunan dudaklar
Söyleyecek kaba hallerimi
Gözüme batan sivri budaklar
Bulamazlar batacak yerimi
Umutlarım çocuklara kalsın
Ve kızlar donatılsın onunla
Kalbimi güzel kadınlar alsın
Ama kirletmesinler sonunda
EN ZORU
Sevgim
Yanıtsız kaldı
Yassıldım
Yolum
Yokuşa sardı
Yoruldum
Yokluğun
Harmanın un ufak
Savruldum
Açlığın
Üstüne dört büklüm
Kıvrıldım
Dağdım
Bir dilim ekmeğe
Devrildim
Zordu zor
Hepsi zor
En zoru ne biliyor musun
Yenik düşmüş bir gövdede
Gıcır gıcır
Namlusuna sürülmemiş
Bir yürek taşımak
Gitti gidiyor ahhh
_____________________________________II__________________________________________________
Ne kadar namlu varsa
Kurşunlarını sökeceğim
Kalem yapacağım çocuklar
KARDEŞLİK yazacaksınız
Sıcak somun kadar
Tetik çekilmeyecek kinle
Acunu kırmızı şeftali gibi
Bölüşeceğiz sizinle
YURT / BOYU SEVİŞMEK
-Yiğit öğretmenlerimize-
Dulda kesmek için ışığına
Dolaştırsalar da kova kova
Senindir bu coğrafyada en ince köşe
Hasan Hüseyin Fatma Ali Ayşe
Özenle sularsın öğrenci çiçeklerini
Dünyayı dokursun gelecekçe / oya oya
İnce parmaklarınla örülür bilincin haritası
Öğretmenim benim / sevecenlik bohçası
Ekiciliğin ağdası
Kuru sapını oraktan esirgeyenler
Gönül ışığı, erdem tozuyla büyüttüğün
Bilimin teknesinde hakça yoğurduğun
Kara kaplı kitaplardan akça doğurduğun
Oğullarının / kızlarının gömleğine
Kan depreştirirler kan
Dakkası birliğine
Anamaldan uzanan namlulardan..
Elinde acun / boyu bir yürek
Sabah akşam kulağın kirişte
Yavru ölüsü saydın
Çünkü sen öğretmen / anaydın
Gözlerin nisanlarda bulut
Sınıflardasın
Tebeşirli parmakların pehlivan / umut
Kabaralı kabarasız hiçbir postal sesi
Yivli yivsiz hiçbir namlunun gölgesi
Yüreğinin külhanını söndüremez
Sen öğretmen / anasın
Doğurgan
Yaşın elliyi aşsa da
Döllenmenin sonu gelmez
-Hangi dağda biçilirse biçilsin ısırgan-
Senin bahçende gül gerek/ yediveren
Ayrım yoktur yaşın yirmisinde ellisinde
Sevecen bir öğretmen / anasın kız Nermin
Yatakta değilse
Karatahtada doğurur senin ellerin
Doğurduğun başlarla gönenir eylemin
Gel daha daha sevişelim
Gülüm benim yurt / boyu güzelim
ÖĞRETMENLERİMİZ
-1402 ile meslekten çıkarılan
Ayhan ve Zeki Sarıhan’a armağan-
21 Nisan 1983
Hani tren penceresinden, otobüs camından
Bakıp geçtiğiniz kıraçlar yok mu
Keçilerin bin tırnakla tutunduğu
Kimdir, orasını vatan yapan?
Ayaklarınızdan ırak / kaşığınıza yakın bozkırlar
Yeşilini gözyaşıyla suladığımız
Göz göz, yerden bitme insan olurlar
Nokta nokta, kara çalı sandığınız
Karamürsel’e varırsan sarı saçlı gülerim
Kirtim kirtim dokunan coğrafyadan
Akhisar'da yüzleri sevim sevim gümüşlerim
Denizli'de özgür öğretmen olurum / doğruları anlatan
Küfe taşıttığınız, komi diye seslendiğiniz
Çocukların gözlerinde bir şeyler yalazlanırsa
Posasını bırakıp kaymağını emdiğiniz
Tebeşirli parmaklarımla yazılmıştır haritasına
Kitapları rüzgarda, umutları akıttığı kanda
Sokaklara serdiğiniz doruk başlı delikanlı
Gür saçları duvarlarına gerili zindanda
Öylesine onurlu, öylesine korkusuz, canlı
Yürüyorsa geleceğin zinciri halka halka
Ayak basmadığınız topraklara serpmişim tohumunu
Eğer direnç suyu verilmişse bu halka
İnanın ki benim ellerim örmüştür bunu
Milönü'nde cehalet selini kıran dağaşandır adım
Koşullanmışlara inat / uygar başla
Vallahi, hiçbir zorluğa pabuç bırakmadım
Yolumuzu kapatamazsınız / çatık kaşla
Geleceğin kitaplarında tek satır
Adımızdan söz edilmeyeceğini biliriz
-Tarih ancak bayrağı dikenleri anlatır-
Ama biz ipekböceği sessizliğinde yarınları öreriz
Yüreğimiz horlanmış çocukların ezik bakmasından
Umutları çaka çaka varır kamunun ortasına
Kucağımızda bir deste gül / yurt çoğrafyasından
Ellerimiz harç koymuştur / anıtların en hasına
BİZİM
Şu tazedeki uğrun uğrun bakış bizim
İnceden süren sızı
Şu bahar çiçeği gülgüpelek
Komşunun çitinden gizlice öptüğüm
Evrensel çiçek
Güzleri güvel gökçek
İliklerimize dek işleyen karakış bizim
uzak dağlar üzre
gözlerinde bahar üzre
Havını atmış kilimdeki nakış bizim
Vay karanlığına kapaklandığım
Vay dalını çırptığım
Vaay dölünü öptüğüm
Tarla tapanda tökezir misin
Yavrusu kuzgun elinde
Gagası kızıl fırında
Kanadı kırık kuş bizim
sonsuza uçuşa kadar
gerçekleşecek düşe kadar
Kendi kendine katlanmış
Çocuklardaki iç çekiş bizim
Kahrın karasında katran
İkircilde kirlenmeden
On dördüne yeni vurmuş
Yüreği göğsünde domurmuş
Acun / bayrak kızdaki sekiş bizim
Yavuklu gergefinde nakış gibi
İlk aşktaki bakış gibi
"Bir pireye yorgan yakış" bizim
-Ki yorgansızlığı göze kestirenler yorgan yakar
Karanlıklar, delibaşlarla aydınlığa çıkar-
Bir tutam gökyüzünde aydınlık
Susuz bırakılmış sarmaşık
İnancın örsüne başını atan
Bir eliyle de balyoz tutan
Delikanlılığının kazdığı oyaktan
Karşı kıyıya akış bizim
Doğruları seçiş için
Erdemlere geçiş için
Bu deli can, tıkış tıkış bizim
Acılarda dalbına dalbına
Varır dört duvarların safına
Karanlıklara vura vura
Aydınlığa çıkış bizim
Ovalarımıza varana değin
Nadanlıklar durana değin
HELE GELSENE BERİ
Benim gözlerim ressam
Görmediğim şeyleri pek çıkaramam
Senin kekremsi gidişin
Bilincimin fırçasında tastamam
Çekiç nasırlı, dev pençeli elin
Anlattığını anlatamam
Senin o kırık dökük dilin
Doğasal bilim
1.80 x 80 saygı olup efendim
Halk nakışlı ellerinden öperim
Ama sen tanımıyorsun kendini
Bilmem ki niye sevdim seni
Diskoteklerde şarkıların çoynak
Dolmuşlarda arabesk söylersin
Kara boyalarla kıskıvrak
Ve meyhanelerde Osmanlı ağzın
İnce hastalığa tutulmuştur / mızıldanarak
Avurdumda yırtınır
Dağlarda ünlediğin bozlak
Gelir oturur iman tahtama
Bir top kor olarak
Kendisini ünleyemeyeni
Bilmem ki niye sevdim seni
Hemşehrim seni alanlarda
Seni imecelerde düşlerim
Milyon ağızlı orkestra çalarak
Ve sesinin Horasio’sunda
Doğrulara adım vuruyorsun / rap rap rap
Bastığı yeri seçiklemeyeni
Bilmem ki niye sevdim seni
Oğluna sağır
Kızına sağır
Uykusunda ağır
Kulak kesilmez / çağır çağır
Dölü biçilirken yekinmeyeni
Bilmem ki niye sevdim seni
Rakkas kuyruklu köpekler
Seni mi azığını mı çörekler
Tasma altında uslu dursa da başı
Bu it, dağdaki kurdun kardaşı
Çok bekledim çok, a hısım
Kanaraya yal dökmemeni
Bilmem ki niye sevdim seni
Nice sitemde bulunsa da dilim
Başka yangında değilim
Fırtınasına sevmişim seni
Kavgalardan koparılmış bir demet çiçek gibi
Ayaklarına fırlatırım kellemi
Hele gelsene beri
SÜREĞEN
Kim silebilir gölgeleri
tümüyle topraktan
Sırtlan dişlerinde gülüşleri donarak
Yasaklanabilir mi hiç
Dişiler doğurmaktan
Sevişmek yediveren
Döldür zamanı deviren
Değişmez gerçeğe yaslanarak
B i l i y o r m u s u n u z
Her notanın anlamı ayrı
Ama
Tümünün birini bütünleyemeyeceği sanrı
Ayrı notalarda bileşik gülmek
Tek’ten tüm’e, tüm’den tek’e gelmek
Derneşimin cümbüşünde
Zulmün çırpınışı hadım
G ö r ü y o r m u s u n u z
Zorda düğümleniyorsa keyfiniz
Özgürlük yüreğinize köstek oluyorsa
Hangi lekelerden geldiniz
Emeğin mührünü vura vura
İri pençeler dökülmüşse yollara
K o r k u y o r m u s u n u z
Vurdukça tozumuyor kilim
Sevdikçe ağrımıyor bir yerim
Çarpısıyla öpüşüyor dudaklar
Ne kadar deviriyorsa savut
Ertesine dölleniyor şafaklar
Yarına arşın vuruyorsa bacaklar
Ü r k ü y o r m u s u n u z
Dalarak kirli sulara dökülen resminize
Ertesi taylarını kaldırıp tırısa
Atlar gibi şahları da vururlarsa
Bir de yarın olursa
D i y o r m u s u n u z
İÇERDEKİ
Alnına burgu burgu yara bulut
Çöktüğünde yüreğindeki çavlan
Şakır şakır ak köpüklü umut
Bayrağını çeken yağız oğlan
Sen misin taş duvarlara sıkışmayan
Zeytin zehiri tutsak gecelere
Sabrın altın sırmasını işleyen
Cendereye vurulmuş düşüncelere
Ak damgasını basıp kısrak kısrak kişneyen
Sen misin yolların sonsuzunu / ateş adımlarla
nakışlayan
İğne deliğine sığdırılmış pencereden
Kıtalar aşımı resimleri süsleyen
Henüz koparılmış gibi dereden
Çiçeksi yüzü dört duvara uygun düşmeyen
Sen misin sen misin gülüm karanlığa yakışmayan
AĞIT
Ey tomurcukları dalından
Hoyratça koparılan çocuk
Gideceğiz ayaklarından
Senden bu onurlu yolculuk
İğdiş suyundan içmemiştin
Doruğunda saçların bayrak
Ölümü güzelledi gidişin
Kötülüğe taban basarak
Buğdayca büyülü sarışın
Bir düş kalmışsa yarım
Toprağıma ayak basışın
Üstüne kör karanlıkların
Bende kaldı akça ellerin
O tan açan o yiğit başın
Dilimde erkek türkülerin
Oğlum kızım yavrum kardeşim
YENİ ÇİÇEKLER
Bizim gençliğimiz de bu göklerde dalgalandı
Ve senin boyandığın güllerle yandı
Pamukkale sırtlarında öpmüştüm ilkyaz çiçeklerini
Suların boz bulanık aktığı günlerin birinde
İlk çağ güzellerinden sürüp gelmiştir diye / ıtır üzre
Bizim yeniyetmeliğimiz de külhandı
Ocağında nice ormanlar yandı
Her ne kadar kamu türküsü sarksa da
alkollü dudağımızdan
Boyu oğlan/kız, kız/oğlandı
Yarıçapı terlemiş saksıda
Şimdi o dağlarda açan çiçekler bir başka kırmızı
Anımsatır filinta gibi kaç delikanlımızı
Her biri tek başına bir ordu
Makinalı tarrakasında barut sisinde
Poyrazına hörelenmiş
Geleceğin terkisinde
üryan yürüyecekler
Öpülesi çiçekler
_______________________________III____________________________________________
Kadınlar deyince elim ayağım baştan kara
Tüm sevinci borçluyuz onlara
KADINLAR
-1-
-Anama-
Omca boyunda bir kadın
Çimen yeşili gözlerinden
Sabah duruluğunu yudumladığım
Mihnete dolanmış saçlarında
Haziran buğdaylarını estiremediğim
Acılarla çizilmiş Anadolulu dev poster
Boğalı dağlarında çıkılıdır oldum olası
1.80x 80 gövdeyi
Turunçlarından topladım
Ve ondan öğrendim kadınları sevmeyi
İnsana yönelmiş güzelim ivmeyi
-2-
-Sevgilime-
Nerde kadın görsem
Rüzgara vurmuş yapraktır yüreğim
Fırınlarda bükülüp kavrulsam
İlle kadın kanadında efileyeceğim
Diyelim ki öldüm bir gün
Her ölü gibi uslu uslu yatmam gerek
Bir güzel geçse eteği mezarıma sürtünerek
Mutlaka ardına düşerdim seğirterek
-3-
-Karıma-
Diken üstüne dizili
Kırk yılın içinden geçip dipdiri
Zehirimi bal dudağına katık eden
Çakır gözlerinde eritip öfkeyi
Benim gibi geçimsizlik dağını
Bin tarha bölüp gül bahçesine dönüştüren
Anamdan bacımdan öte dostum
Yiğit diye el içine beni salan
Ilımanların en durusunu göğsünde bulduğum
Kavgamın slogansız ustası
Ayrıntıları aşmış gerçek insan
İşte o birisi
Güzelliğin kadınlaşmış yontusu
Yorumlar (0 )