ÖLDÜRÜLENLER TEK KİŞİ DEĞİL SİZSİNİZ !
ÖLDÜRÜLENLER TEK KİŞİ DEĞİL SİZSİNİZ !
ÖLDÜRÜLENLER TEK KİŞİ DEĞİL, SİZSİNİZ!
OSMAN BOLULU
Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’nın öldürülüşünden geriye doğru bir bakalım: Saldırılar, kıyımlar kime yönelmiş, ne zamandan başlamış, kökeni nerede? Kuvâyı Milliyeci anlayışla din sömürüsünden yararlananların arasındaki çatışmanın -şimdilik- son ucu, Kışlalı’nın öldürülüşü. Dipte saklanan tutuculuğun, çıkar tutkusunun, son vuruşlarından birisi.
Kurtuluş Savaşı üstüne temellenen Atatürk devrimi; bilimi kılavuz edinmiş, laik, bağımsızlıkçı eylemlerin, ulus yararına, yaşam biçimine dönüştürülme çabasıydı. Sanayileşerek cumhuriyetin bireyini yaratarak, demokrasinin alt toprağını kirizmaya almaktı. Özellikle, son elli yıla bir bakınız: Cumhuriyetin kültürleşme, uluslaşma sürecine ket vuran kimlerdir? Demokrasiyi, salt seçim mekanizması gibi kullanagelenler, hangi konumdadır, ihlas(*) ile yola çıktık diyenler, hangi güçle donanıktırlar? Cumhuriyetli eğitim dizgesinden kiminle, ne zaman yozutulmaya başlanıldı? Dinsel sömürüyle çıkarını çoğaltan kimlerdir? Yeryüzünün, hangi çağdaş ülkesinde, kendi devletinin kuruluş felsefesini, böylesine kemiren düzen vardır? Kendisinde demokrasinin “d”si bile bulunmayan siyasal yapıyla, bu açmazdan nasıl çıkılabilir? Öldürümler, nasıl durdurabilir?
Bilinçli, dizgeli, süreğen bir edimle, Cumhuriyetçi kazanımlarımızın, azar azar elimizden alındığının ayırdında değil, çoğumuz. Çıkar çevrelerinin yedeğinde, falan ya da filan partide kalarak, bugünkü yaşamamızı sürdürebileceğimiz sanısındayız. Ayrı ayrı derneklerin demeçleriyle, sağır düzene erişmeyen etkinliklerle oyalanıyoruz. Cumhuriyetli anlayışı evriltmeye koşulduk mu? Yoksa, her türlü olumsuzluğun faturasını Cumhuriyet’e, Mustafa Kemal’e kesmeyi, eleştiri, demokratlık mı sandık? Globalleşme, küreselleşme yaftalı dış önerilerin altında, Kurutuluş Savaşı öncesine döndürülümüşüzün yattığını görebildik mi? Kendi varlığı, birikimleri, değer yargıları üzerinden yücelemeyenlerin, öyle kolayına evrensele ulaşamayacağının bilincine varabildik mi? Yoksa Cumhuriyetin, Atatürk’ün kazanımlarını harcamakla mı yetiniyoruz?
Tâ üniversiteli öğrencilerin, sağcı-solcu diye çocuklarımızın kırımından bugüne bakarsak, öldürülen Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı ve benzerleri değildir. Saldırı, Cumhuriyet’in can güvenliğinedir, hepimizedir. Aklımızı, başımıza devşirmenin zamanı geldi de geçiyor. Cumhuriyeti içine sindiremeyenler örgütlüdür, kendi işlerine gelir bilgi donanımları, ekonomik güçleri vardır, kimisi devletin kanadına sığınabiliyor. Öyle demeçlerle, alan gösterileriyle yüzgeri edecek durumda değiller hiç. Dış destekleri de var. Yalanından demokrasi , özgür deyip, bizi yanıltmayı da beceriyorlar?
İlk ağızda yok ettiklerine bakınız: Bunlar sadece birer bilimi adamı, birer birikimli kişi, birer yetenek, birer yürekli kişi değil ; Cumhuriyetçi, bağımsızlıkçı, laik, bilimden nasibini almış, özellikle doğru ve güzel konuşan, kitleleri etkilemesini , yönlendirmesini beceren aydınlık kişiliklerdir. Milyonları temsil eden tek kişilik aydınlık ordusudur öldürülenler. Onlar yok edildikçe, çağcıl özlemlerimizin önü kesiliyor, kafalarımız, aydınlığın ışığından yarasalar yurduna iteleniyor, yürüklerimize ürkü salınıyor, korkutuluyoruz. İnce bir politikadır bu! Aydınlığınızın, geriliğe direnişinizin ölçüsüne göre, bir gün, sıranın size de geleceğinden kuşkunuz olmasın. Baksanız a dünkü “umudunuz”, bugün havada bulut bile değil. Mustafa Kemal Cumhuriyetini savunmayan partilerde olsanız bile, bugün kıyısından köşesinden yararlandığınız çağdaş yaşam biçimini yarın arayacağınızı söylemek ,uzak görüşlülük olmaz, ancak yolun sonunu imlemektir.
Türkiye birikimli, kültür temelleri sağlam bir ülkedir. Her dalda yetişmiş insanı vardır. 1919’un koşullarında, dünyanın ilk bağımsızlık savaşını kazanmştır bu halk. Bugün zaafiyette gibi görünüyorsa, Cumhuriyetten, Mustafa Kemal dizgesinden yozutmanın ayıbını yaşıyor, acısını çekiyorsa; Cumhuriyetli anlayışı devre dışı bırakılmasındandır, deneyimlerini, yetişmiş insanlarını, uygun zamanda, uygun yerde, uygun biçimde değerlendirilmemesindedir.
Yılgınlığa düşmek; aydınlanmamızın temeli, uluslaşmamızın potası, çağcıllığımızın önderi Cumhuriyetimizi, karanlık güçlere bırakmak olur. Cumhuriyetimizi, gerçek demokrasiye evriltecek gizilgüce sahibiz. Yeter ki, öldürülenlerin birer kişi olmadığını, bizim özlemlerimizi dillendirdiğini bilelim; yürek yüreğe, gönül gönüle kara güce karşı tavrımızı takınalım.
(*) İHLAS:
1.(Tanrıya karşı) temiz,doğru sevgi.
2.(Tanrıya yönelik) Gönülden gelen dostluk, bağlılık.
3.Kur’anın 112.suresi.
4.Müşteriyi aldatma, iflas.
Yorumlar (0 )