ANLAMI GÜÇLENDİRME YOLLARI

ANLAMI GÜÇLENDİRME YOLLARI

 

 

ANLAMI GÜÇLENDİRME YOLLARI

(Türkçede Pekiştirme)

 

Pekiştirme; anlamı güçlendirmedir, kökteki anlamı daha varsıl duruma getirme, üstünlük, aşırılık kavramı yaratmaktır. Ders kitaplarında, konuyla ilgili kaynaklarda pekiştirmenin önad ve ada ilişkin bir iki biçimine değinilmekte, daha ötesine gidilmemektedir. Konuya, biçimsel yönüyle şöyle bir değinilip geçilmektedir.

Anlamı varsıllaştırmak; anlatımı varsıllaştırmak, dolayısıyla düşünüşümüzü boyutlandırmaktır. Öyleyse, bu konuya, salt pekiştirme çerçevesinden bakmayalım.

 

Anlamı güçlendirmenin başka yolları var mıdır? Onları inceleyelim. Dilimizin bu konudaki olanaklarını görelim.


1. Pekiştirmeli Önad

 

Önadlarda pekiştirme, önadın ilk ünlüsüyle sözcüğün bundan sonraki bölümü arasına, uyarına göre /m/, /p/, /r/, /s/ harflerinden birisi konulduktan sonra, önadın yinelenmesiyle yapılır:

 

BEYAZ: Be+M+beyaz: Beyazdan daha be-yaz.

MOR: Mo+S-mor: Mordan daha mor.

SARI: Sa+P+sarı: Sandan daha sarı.

TEMİZ: Te+R+temiz: Temizden daha temiz.


2. Pekiştirmeli Ad
 
Adlardaki pekiştirme, biraz değişik (ikinci kez -e, -a ekleri) almakla birlikte, önadlardaki yöntemle yapılır:

GENÇ: Ge+P+e+genç: Çok genç, gencecik.

SAĞLAM: Sa+P+a+sağlam: Sağlamlığı eksiksiz.

ÇEVRE: Çe+P+e+çevre: Bütün çevresiyle.

3. Önadı Pekiştirmeden Önce Yineleyerek
 
Mavi mavi+masmavi: Nitelemede aşırılık.

Yeşil yeşil+Yemyeşil:  Nitelemede aşırılık

Sarı sarı+sapsarı: Nitelemede aşırılık

4. İkilemelerle
 
Yeşil elma: Ada, önad koşulmuş, normal niteleme

Yavaş yürümek: Eyleme belirteç koşulmuş, normal belirtme

Yeşil yeşil elmalar: Ada koşulan ikileme niteliğin çokluğunu belirtiyor.

Yavaş yavaş yürümek: Eyleme koşulan ikileme edimin oluş biçiminin derecesini artırıyor.
 
Anımsatma: Ada koşulan sözcükler önad, eyleme koşulan sözcükler belirteç türündendir.

5. Üçüzleme ile
 
Üçüzlemeler, ikileme görünümlü dilbirimleridir. Bunlarda ilk iki sözcüğün belirleyici nitelik taşıdığı, üçüncüsünün -mek, -mak biçimli eylemlik olduğu görülür.
 
Üçüzlemenin ilk iki sözcüğü belirteç göreviyle eylemliğe, aşırılık anlamı katar:

 

Üzüm üzüm üzülmek, 

 

Bangır bangır bağırmak,

 

Tir tir titremek.
 
Üzülmenin, bağırmanın, titremenin, olağanından daha baskın olduğu vurgulanıyor.

6. “mi” ile
 
Güzel mi güzel bir kız: Güzelden de çok güzel, aşırılık

Geniş mi geniş bir bahçe: Genişten geniş, üstünlük

Can, bunu yapmış mı yapmıştır: Kesin olasılık

Gitmedi mi gitmez: Diretme, karşı durma

Yapmadı mı yapmaz: Diretme, inat
 
Bunlarda edimin, niteliğin olağanın üstünde olduğu vurgulanmaktadır.

7. “Hem, Ne” Sözcükleriyle
 
Önad tamlamalarının önüne “hem ne” sözcükleri koşularak, önadlardaki üstünlük derecesine benzer, “üstünden de üstün” anlamı yaratılır:
 
İyi insan: Önad tamlaması

Güzel yayla: Önad tamlaması

Berbat bir iş: Önad tamlaması
 
Hem ne iyi insan: İyiden iyi insan, iyiliği sonsuz.

Hem ne güzel yayla: Güzelden de güzel yayla.

Hem ne berbat iş: Berbattan da berbat iş.
 
Bunlara benzer anlatımlarda “nitelemenin beklenilenden üstünlüğü, nitelemede sınırsızlığa doğru gidişi” sezilmektedir.

8. Önadların ilkine -den eki koşarak
 
İyi-den iyi bir insan: Olağanından üstün.

Kötü-den kötü: Olağanından üstün

Güzel-den güzel: Olağanından üstün
 
Böylesi anlatımlarda “olağanından üstünlük” vurgulanmaktadır.

9. “de” Bağlacıyla
 
Gitmem de gitmem: Dayatma, diretme

Yapmam da yapmam:   Dayatma, diretme
 
Geniş zaman çekimli, olumsuz biçimli iki eylemin arasına “de” bağlacı koşulduğunda “diretme, dayatma, karşı koymada aşırılık" anlamı doğuyor.
 
Kötüden de kötü bir durum.

Güzelden de güzel bir kitaplık.
 
Adlar, önadlar arasına giren “de” bağlacı, nitelemede üstünlük, aşırılık anlamı yaratıyor.

10. Aynı Sözcüğü Yineleyerek
 
Müzik, müzik, müzik....: Hep müzik, sürekli müzik, müzikten başka bir şey yok.

Yeşillik, yeşillik, yeşillik...: Hep yeşillik, sürekli yeşillik, her taraf yeşille kuşatılmış.
 
Bu tip anlatımlar, “bolluk, çokluk, süreklilikten” başka, “bıkkınlık” anlamı da yaratabilir:

Konuş, konuş, konuş... yetti artık!

 

11. Buyruk Kipli Eylemi Yineleyerek

 

 
Git, git, git!... yol bitmiyor.

Sus, sus, sus!...kafamı patlattın!
 
Bu tip anlatımlar oluşun, edimin “aşırılığını, sürekli, sonsuz oluşunu, kesilmediğini” vurgular. “Bıkkınlık, yakını” sezdirir.

12. İyelik Ekiyle

Oğlu-m, aslan oğlu-m.  

Ülke-m, ben-im ülke-m.

 

Ev-im, güzel ev-im.
 
Böylesi anlatımlarla “sahiplik” anlamının ötesinde “aşırı derecede sevme, bağlanma” duygusu vurgulanır.
 

13. Çoğul ve İyelik Ekiyle 

Ulu-lar ulu-s-u bir adam.

 

Güzel-ler güzel-i kızım.
 
Bu tip anlatımlar, “benzerleri içinden seçilip yüceltme” anlamıyla birlikte “çok sevme, can-dan sahiplenme”yi vurgular.


14. “Nasıl” Sözcüğüyle
 
Şimdi ona nasıl kızmam. (Kızılır, hem de çok.)

Böyle bir yemeği nasıl yemezsin?  (Yenilir, hem de istekle. Biraz da “yadırgama, gizli buyruk, azar “anlamı var.)

Bu havada nasıl denize girmezsin?  (Girilir, hem de duraksamadan.)
 
Soru biçimli tümcelerin içindeki “nasıl” sözcüğü, edimin gerekliliğini, zorunluluğunu, duraksamadan gerçekleştirilmesini ister anlamlar yaratıyor. Ayrıca kızma, paylama var, bu anlatımlarda.


15. “-ler” Takısıyla
 
Yolda araba-lar, arabalar...

Hevenklerde üzüm-ler, üzümler...
 
Böylesi anlatımlar, “umulanın, beklenenin üstünde, çokluk” anlamları yaratıyor.


16. “Ne Kadar” Sözcükleriyle
 
Anneciğim, ne kadar iyisin. (İyiliğinin sonu yok. İyilikte eşsizsin. Senden daha iyisi olamaz.)

Ne kadar sabırlı bir insansın. (Son derece sabırlısın. Senden sabırlısı olamaz.)
 
Bu tip anlatımlarla “beğenme, övme, niteliğinin üstünlük derecesi” vurgulanır.
Anımsatma: Böylesi cümlelerinin sonuna nokta (.) yerine soru imi (?) konulursa, belirttiğim anlam yönü değişir, tümceye niteliğin derecesini öğrenme anlamı yüklenir: Ne kadar sabırlısın? (Senin sabrının derecesi ne kadar?)


17. Eylemin Yinelenmesiyle 

Yaralandı-m, yaralı-y-ım.  

Dertlendi-im, dertli-y-im.

 

Sevdalandı-m sevdalı-y-ım.
 
Böylesi anlatımlarla içinde bulunulan durumun “sürekliliği, kesinliği, yoğunluğu” vurgulanır.


 

18. “Öyle” Sözcüğü ve “ki” Bağlacıyla

 

 

Resim öyle canlı ki, sizinle konuşuyor.  

Deniz öyle berraktı ki, lıkır lıkır içesim geldi.  

Öyle bir âfet-i devran ki, dünyayı sallandırıyor.

 

Öyle sevimliydi ki, bağrıma basasım geldi.
 
Bu tip anlatımlar “yakınlık duyma, beğenme, övme, sevme”de üstünlük derecesini sezdirir. Bu konuyu, dilbilgisi dersi vermek için değil; anlatımı daha canlı, çarpıcı, renkli kılmaya katkı yaratmak, bunun olanaklarını belirtmek amacıyla işledim.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 

Etiketler: dil türk dili

Yorumlar (0 )