BOLULU'YA SAYGI

BOLULU'YA SAYGI

 

OSMAN BOLULU'NUN SON İSTEĞİ

Osman ve Nermin Bolulu öğretmenler, biz kızlarını, insan olmak, okuyup meslek sahibi olmak üzere yetiştirdiler. Bu bizim için su içmek kadar doğaldı. Ama buna sahip olamayan onbinlerce kız çocuğu var bu ülkede. Kimi yoksulluk, kimi ailesinin kız çocuklarına bakış açısı ve bu ülkenin her adımda 50 yıl, 100 yıl, belki bir asır geriye götüren tersine değişimi nedeniyle..  

Sevgili babamız birçok yazısında ve sohbetlerinde kız çocuklarının öğrenim görmesinin önemini vurgulamıştır. Öğretmenlik yıllarında bir sınıfa girdiğinde hemen kız öğrencilerin sayısına dikkat ettiğini ifade etmiştir. Bu nedenle babamızın bizden son isteği; annemiz ve kendi adına  'kız çocuğu okutmamız'dı.

İşte şimdi biz Osman ve Nermin Bolulu'nun kızları; babamıza sözümüzü yerine getirmek üzere, kendilerinden kalan sınırlı birikimi;  kız çocuklarının eğitimine yönelik kullanacağız. Bu konudaki ilk adımımızı
bir ilkokul, bir ortaokul bir de üniversite çağında üç kız çocuğuna eğitim bursu vererek attık. Anne ve babamızın gülümseyerek, hoşnutlukla bizi izlediğini bilerek...

 

 

BOLULU'YU UĞURLARKEN YAZILANLAR

İLERİ HABER 

ÇAĞDAŞ NASRETTİN HOCAMIZ OSMAN BOLULU DA GİTTİ

B(İZİM) SADIK ALBAYRAK

05.08.2017

http://ilerihaber.org/icerik/cagdas-nasrettin-hocamiz-osman-bolulu-da-gitti-74731.html


Yıkımın başlarında bizimkilere “kelaynak” demişlerdi, türü tükenmek üzere bir kuşa benzetilmiştik. Ya da çoktan yeryüzünün derin katmanları arasına gömülüp gitmiş “dinozorlar” idik. Türü tükenenlerin yerine arsızca çoğalanlar, çekirge sürüsü gibi beton şehirleri kaplayanlar karşısında kelaynaklık da dinozorluk da bizim olsun diyenlerimiz çıktı. Mina Urgan’ın dinozorluğu cepheden kabullenişiyle başlayan anıları onlarca baskı yaptı. Arsızca çoğalıp yeryüzünü, yaşamsal değerleri, şehirleri, köyleri tüketenlerle, gittikçe azalıp giderken insanlığı yaşatanlar arasındaki acımasız kavga devam ediyor.

Türümüzün en çalışkan, güzel örneklerini de birer birer ölümün evine yolcu ediyoruz.

Bu hafta yine insanlık için çalışmış birbirinden değerli ve güzel ustalarımızı gönderdik. Lukacs’ın Estetik’inin ve Alman dilinin onlarca güzel eserinin çevirmeni Ahmet Cemal’i, “İnsanlığın Solmaz Gülleri”nin yılmaz öğretmeni Osman Bolulu’yu, çevirmen Gertrude Durusoy’u aynı günlerde yitirdik.

Kendimi Ahmet Cemal ve Osman Bolulu ile tanışmış olmakla, ortak söyleşilerde buluşmanın anılarıyla avutuyorum.

Ahmet Cemal’i yıllar önce eleştirdim, son yıllarda aydınlanmacılığa, özellikle Köy Enstitülerine sahip çıkmasını, kültürümüze yaptığı katkıyı vurgulamasını önemsedim.

Osman Bolulu’nun eserleri üzerine çalışma şansım oldu. Felsefenin doğduğu topraklarda, Foça’da “Köy Enstitülerinden Doğan Edebiyat” çalıştayında onunla ilgili hazırladığım bildiriyi sundum. Osman Bolulu’yu incelerken, Köy Enstitüleri’nin edebiyatımıza ve kültürümüze kazandırdığı zenginliği daha derinlemesine kavradım.

Osman Bolulu’nun denemeciliği ve yaşama katılan mizahı üstüne incelememi yayınlayarak büyük kaybımızın bize bıraktığı zengin mirasa dikkatinizi çekmek istiyorum.

Kayıplarımızı sevgiyle anıyorum.

Kafayla beslenen yürekler

Köy Enstitülü öğretmenler, düşünen, üreten, haklarını almak için eyleme geçen insanı yalnızca okulda yetiştirmekle kalmadılar. Mahmut Makal’ın bir deprem etkisi yaratan “Bizim Köy”ü ile başlayarak edebiyata girdiler ve kitaplarıyla okuryazar kitlenin öğretmenliğini de üstlendiler. 1950’lerde ilk ürünlerini veren bu edebiyat köy gerçeğinden başlayarak ve bütün bölgeleriyle Türkiye insanının bilinmeyenlerini ortaya çıkardı. Köy Enstitülerinin kurucusu Hasan Âli Yücel’in deyişiyle, “edebiyata kendi giren köylü”ler, edebiyatın birkaç büyük şehirle sınırlı coğrafyasını da genişletiyor, ülkenin değişik bölgelerinin, köy ve kasabalarının sesini duyuruyorlardı. En çok etkilendikleri yazarlardan birinin, Sabahattin Ali’nin “Ses” öyküsünde, yadırgı bir çevrede, konservatuar sınavında bir türlü kendi sesini bulamayan köylünün yenik öyküsünü yeniden yazmaya girişiyorlardı da denebilir. Bu kez birbirinin sesinden güç alarak, giderek korolaşarak yoksul insanın sesini edebiyatta yükseltiyorlardı.

Köy Enstitülü öğretmenlerin içinden çok sayıda yazar yetişmesi, bunların bir bölümünün ülke edebiyatını belirleyecek bir düzeye ve üretkenliğe erişmesi neye bağlanabilir? Osman Bolulu şunları yazıyor:

Köy enstitüleri, salt iş eğitimine dayanmış olsaydı, yalnız iyi birer meslek erbabı yetiştirmekle kalırdı. Özgür kişilik modelinin birer yanı, eksik düşerdi. Kafayla beslenmeyen, yürekten devinim gücü almayan bir savaşımcılık sürebilir mi? İnançları temellenmemiş, bilimsel gerçeklere oturmamış, yüreğinde insan sevgisi çiçek açmamış olanların savaşımı, nereye kadardır? Köy enstitüsü öğrencisini kafasından ve yüreğinden de beslemek için, her öğrenciye, yılda en az 20 seçkin yapıtı okuma zorunluluğu getirmişti. Hasan Âli Yücel tarafından Türkçeye çevirtilen dünya klasikleri, yerli yabancı diğer özgün yapıtlar okunur, tartışılırdı. Hattâ dönemin resmi görüşüne aykırı düşen kitap ve dergiler girerdi köy enstitülerine. Orta üçüncü sınıf öğrencisiyken, 1945 yılında 367 kitap okuduğumu anımsıyorum.” On beş yaşında bir çocuk için müthiş bir sayı, ya da yalnızca o yaşta bir çocuk için mümkün, her güne bir kitap düşüyor. Üstelik okunan kitap tartışılıyor. Notlar alınıyor.

Osman Bolulu, anılarında, kitap alabilmek için savaş yıllarının kıtlığında ekmeğini 35 kuruştan sattığını ve her üç günde bir biriken 100 kuruşla bir kitap aldığını yazıyor. Kalan 5 kuruşu ise harçlık yapıyor. Bir yandan elleri çalıştıran iş, üretim içinde yoğrulurken, kafayı ve yüreği geliştiren kitaplar okunuyor. Duvar gazeteleri, her hafta düzenlenen eğlence ve temsiller ilk yazarlık denemelerini sağlıyor. Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nün çıkardığı dergide yayımlatmak geliştirici bir yarışa sokuyor yazma heveslisi öğrencileri.

Osman Bolulu’nun Deneme Yazarlığı

Osman Bolulu, edebiyata şiirle başlıyor. Öyküler de yazıyor. Asıl ustalık eserlerini denemede veriyor. Kendini bir yazar olarak değerlendirirken en çok denemeci oluşuna vurgu yapıyor. Şairlik çalışmalarından edindiği sözcük ekonomisini denemelerinin kısa, vurucu, eksiltili anlatımında uyguluyor.

Osman Bolulu’nun kitaplarından birinin adı, “Dil, Düşünüş Evirtimi”, denemelerinin temel yönelimini ortaya koyuyor. Dil ile düşünüşün birbiriyle bu denli bütünleştiği, dönüşüme uğratıldığı, dans ettirildiği başka bir yazar bilmiyorum. “Evirtim” kavramı Osman Bolulu’nun dil ile düşünceyi bu eşsiz buluşturmasını anlatıyor. Evirip çevirmek ikilemesini çağrıştıran “evirtim”de dil ile düşünüş birbirinin yerini alıyor, düşüncenin içeriği ile taşıyıcısının, dilin eytişimsel dansına katılıyoruz.

Osman Bolulu’nun dili, kendine özgü bir dil. Alabildiğine öztürkçe bir dil olmakla birlikte, bu dilin halk ağzından kaynaklanan sağlam kökleri her tümcede duyumsanıyor. Soyut düşüncenin hep insanla, somut yaşamla iç içe sunulduğu bu denemeler kendine özgü dil ve anlatımın titiz bir örgüsüne dayanıyor. Bir denemesinde aralarında akrabalık kurduğu şiir ile öykünün, Osman Bolulu denemesine oldukça sindiğini söyleyebiliriz. Deneme kimi yerlerde bu iki türle buluşuyor. Öğretmenlik anılarını içeren “İnsanlığın Solmaz Gülleri”nin kimi parçaları dört başı mamur birer öykü.

Osman Bolulu, denemelerinde araştıran, tartışan, sorgulayan düşünce edimine, özgün ve halk söyleyişine dayalı bir dille edebi haz yaratarak okuru ortak ediyor. Bolulu’ya göre, dil ve anlatımın yenilenmesi düşüncenin gelişmesinin de koşuludur. Bunu kalıpları eleştirirken şöyle temellendiriyor:

İçinde bulunduğumuz açmaza bakalım: Aynı sözcük kadrosuyla, aynı söylem kalıplarıyla konuşuyor, yazıyoruz. Bellenmiş yaşam kalıplarını çatlatmaya koşulmuyoruz. O nedenle sözcük kadromuz genişleyemiyor. Düşünce boyutlanamıyor, değişik söylem biçimleri yaratamıyoruz. Siyasal örgütlerimizin, sivil toplum katının tutum ve edimi, çoğuncası birbirinden ödünçleme ya da benzeği.”Burada düşünce-dil ilişkisinde gördüğümüz diyalektik, Osman Bolulu’nun yaşama bakışındaki temel yöntemi. Kimi yerde bu kavramı “eytişimsel” olarak buluyoruz; onun, evreni, toplum ve insanı çözümlerken başvurduğu yöntemdir. Düşünceyi belirlerken, sorunsallaştırırken hep yaşamla ilişkisi kurulur ve ancak yaşama dönük bir etkisi varsa, düşünce değeri kazanır.

Köy Enstitülerinin temel eğitim yöntemi, kafa ile elin buluştuğu bu diyalektik, bütün öğrencilerinin de yaşama yöntemi olmuştur.

Osman Bolulu’nun Anılarından Geçen “Yaşam Yolu”

Osman Bolulu’nun öğretmenlik anılarında beni heyecanlandıran yanlardan biri de, Makarenko’nun “Yaşam Yolu” ile benzerlikleridir. Burada, bir sürekli topluluğun gelişim romanı değil, bir öğretmenin nereye giderse gitsin, her yerde çocuğa, insana, topluma sevgiyle ve diyalektik bir bilinçle yaklaşımı vardır. Bu yaklaşım, kitabın okul sahnelerini birbirine bağlar, Makarenko benzeri bir öğretmenin, bin bir zorluk içinde ilkelerinden ödün vermeden, işini en iyi biçimde yapmasının güvencesini oluşturur. “İnsanlığın Solmaz Gülleri”, doğayı da aşarak “solmayan” gülleriyle, insanın düşünsel ve duygusal boyutunu, emek ve eğitimle yaratılan güzelliğini gösterir. Osman Bolulu, öğrencileri nasıl eğitip dönüştürdüğünü, zaman içindeki sonuçlarıyla anlatır. Bu kitapta, öğretmenlik mesleğinin araştırıcı ve eleştirel bir gözle temel bazı nitelikleri ortaya çıkarılır. “İnsanlığın Solmaz Gülleri”ne, Bolulu’nun, uzun bir deneyimle süzülmüş, öğretmenlik üzerine tezleri de diyebiliriz.

Öğretmenlik sürekli bir iştir, emekliliği yoktur. Öğretmenliği bir kez özümseyen, öğretmen olarak ölür.”3 Osman Bolulu, bir dil sürçmesiyle yazdığı “ölür”ü hemen “kalır”la değiştiriyor. Öğretmen ölmez, emekli olmaz, hep öğretmen olarak kalır. Bilgisini, duyarlılığını, toplumsal erdemlerini aktardığı öğrencisinde yaşar. İnsanlığın en önemli mesleğidir öğretmenlik. Ne yazık ki, kapitalizmin “işkulu” yapmak istediği insan için nitelikli öğretmene değil, “kasetçalar” benzeri, bilgi ezberleten öğretmenlere ihtiyacı vardır. Köy Enstitülerinin yıkımından başlayarak, öğretmen yetiştirme düzeni, “kasetçalar” öğretmene doğru olmuştur. Sonunda eğitimin bütünü, ezberci ve “şıkçı”, testçi bir eğitim haline getirilmiştir. İmam hatipler, bu düzenin ideal eğitim sistemi olmuştur.

Osman Bolulu’nun eğitim nedir sorusu, yanıtını da içinde taşır: “Eğitimin öğretimin işi, bilgileri ezberletmek mi olmalı? Yoksa her şeyin olurunu, olmazını aklın terazisinde tartarak düşünebilen insanı yetiştirmek mi? Aynı zamanda kişiye, karşısındakini de insan saymayı kavratmak mı?”4

İnsani bir toplum, bütünleşmiş bir ulus olmanın tabanında insanca bir eğitimin yaratıcılığı vardır. Şöyle diyor Bolulu: “İnsana, kendisini ve dünyasını tanıtarak, insan gibi eğitirseniz yurdunu da sever, barışı da bilir, evrensel insanlık değerlerini de kavrar. İşte bunun içindir eğitim.5

İşte bunun içindir ki, bir öğretmen, Osman Bolulu eğitilmiş insanın dağları yassıltacağı günlerin şiirini yazar:

Gök gözlü çiçeğe vurmuş dağlar

Dibinde ezinçlerim koyaklar

Acılarımla geçmişim sizi

Benden aldınız iri gövdenizi

 

Yüreğimde kulaç atan

O güneş bakışlı çocuklar

Yassıltacak sizi, hey koca dağlar

Böbürlenmeyin, o kadar.6

Geleceğin insani Türkiye’sinde, Osman Bolulu’nun öğretmenlik anıları ve tezleri, “İnsanlığın Solmaz Gülleri”, eğitim fakültelerinde ders kitabı olarak okutulacaktır.

Dilin, Edebiyatın Değer Ölçütü Yaşama Katkısıdır

Osman Bolulu’nun yazı dilinde, çok özenli, halk söz dağarının taze, aşınmamış sözcükleriyle örülü özgün bir nitelik bulunduğunu vurgulamıştım. Bunu daha da güçlendiren, köylünün üretim sürecinden ödünç alınmış eylem sözcüklerinin, insanın iç dünyasını, eleştirel bilincini, toplumsal etkinliğini irdelerken benzetmelerde kullanılmasıdır. Halkla bu bütünleşmenin verimli bir senteze dönüşmesini sağlayan şey, Osman Bolulu’nun Köy Enstitüsünde eğitim alırken insanlık kültürünün yapıtlarını alabildiğine okuması ve özümsemesinin birikimini de içermesidir. İnsanlığın en yereli diyebileceğimiz köye özgü izlenimi veren bir dille düşünüp yazarken, insanlığın en evrenselinin bilgi ve birikimini, yöntemsel aşamalarını kavramanın güveni ve genişliğini sergileyebilmesidir.

Osman Bolulu, ulusal ile evrensel arasında birbirini dışlamayan, birbirine dönüşebilen bir ilişki kurar. Bu iki özellik ne kadar iyi özümsenirse aralarındaki ilişki ve bütünleşme de o kadar dengeli olacaktır. İş eğitimi içinde kafa ve yüreğin zenginliğini hayatı dönüştürme sürecinde somutladığı gibi, ulusal ile evrensellik arasındaki ilişki de dengesini hayata katkısına göre bulacaktır. Öteki Köy Enstitülü yazarlarda olduğu gibi, düşünce ve edebiyatın hayata etkisi temel ölçüttür. Kavram gerçekçileri, kavramların mantık labirentlerinde izinin aranması, onların dünyasında bir değer taşımaz. Ayinesi iştir kişinin özdeyişini, yazdıkları için de ölçüt alırlar.

Osman Bolulu Çağdaş Bir Nasrettin Hoca’dır

Osman Bolulu yalnızca kitap üzerinde bir yazar değil, yaşamının da bir yazarıdır. Yaşamının yazarıdır derken, anı yazarlığından söz etmiyorum. Osman Bolulu’nun, gerçeğe müdahale etmek için, düşünülmüş, tasarlanmış ve uygulanmış, ama bütünüyle bir derse, toplumsal jeste dönüşmüş, öykü, mesel olmuş eylemleri vardır.

Yazıyla değil, eylemle yaşama kendini yazmıştır. “İnsanlığın Solmaz Gülleri” öğretmenlik anılarından oluşur, bu anıların bazıları bu türdendir.

Bu anılarda sanki karşımızda çağdaş bir Nasrettin Hoca vardır. Bu özelliğiyle Osman Bolulu’ya çağdaş Nasrettin Hoca diyebileceğimizi düşünüyorum.

Osman Bolulu’nun “Kaymakam Beyin Yuları” başlığını verdiği şu olayı ele alalım. Daha 19 yaşında Taşova Yerkozlu köyünde öğretmen. Bir köylünün bir memurdan şikâyet dilekçesini yazıyor. Buna çok kızan kaymakam, “Öğretmen mi, avukat mı o eşşekoğlu eşşek, her taşın altından çıkıyor” demiş. Bunu duyan Osman Bolulu kasabanın pazarına gidiyor: “pazardan birisi büyük, öteki küçük iki yular alıp kaymakamın karşısına vardım:

-Ben devletin öğretmeniyim, siz de bu ilçede devletin en büyük yetkilisisiniz.

-Buyur hoca, otur.

Oturmuyorum. Gösterişli biçimde, elimde tuttuğum yulara bakıyor.

-Siz bana eşşekoğlu eşek, demişsiniz.

-Derim elbet, üstüne vazife olmayan işlere karışıyorsun!

-Devletin öğretmeni eşek olursa, onun başındaki kaymakam ne olur? Bu yularların büyüğünü sizin için, küçüğünü de kendim için aldım.

Orada Jandarma komutanı, savcı ve hükümet tabibi var. Doktora:

-Doktor bey hemen bir rapor düzenleyin, bu zıpırı tımarhaneye gönderelim.

-Siz, inceleme, soruşturma yaptırdınız mı benim için? Bu, bir. İkincisi: Tımarhane işi, tek tabip raporuyla olmaz. Tam teşekküllü hastane raporu gerekir. Doktor beyden yapamayacağı bir iş istiyorsunuz. Üçüncüsü: Benim, bu noktada duracağımı sanmayın! Diyelim ki kavgaya tutuştuk, sizi dövdüm. Hapse atılır, cezamı çeker çıkarım. 17 kilometre ötedeki köyümde çiftçilik yaparım. Siz vali olabilir misiniz?”7

Tasarlanmış, altyapısı hazırlanmış ve icra edilmiş bir Nasrettin Hoca hikâyesi. Yalnız, olayın gerginliğinden, çatışmanın sertliğinden pek gülemiyoruz. Çünkü o kaymakam, o milli eğitim müdürü hâlâ bir tehdit olarak tepemizde duruyor. Timur gibi, onun Nasrettin Hoca’ya kök söktüren filleri gibi bir gün yokolup gidecekler ve gelecek kuşaklar, eğer “Köy Enstitülülerden Biri”ni onlara ulaştırmayı başarırsak bu fıkraya gülmekten ölecekler.

Kendini Kayırmayan Eleştirellik

Bir de “ellinci aptal” var.

Osman Bolulu’nun öğretmenlikte bir yöntemi var; dersin bitiminde gelecek dersin konusunu veriyor ve öğrencilerin o konuya çalışarak gelmesini istiyor. Bir gün sınıfa giriyor, kara tahtada günün tarihi, dersin, öğretmenin adı, altında ise konu, karşısına “belli değil” yazılmış. Hoca bugüne kadar gelecek dersin konusunu vermeden sınıftan hiç çıkmış değil. Kesinlikle konuyu verdiğinden emin. Hiçbir şey söylemeden tahtaya şunu yazıyor: “Konu belli değil deme, konu belli / bu sınıfta aptalın sayısı elli”.Kürsüye çıkıp derse başlayacağı sıra bir kız çocuğu parmak kaldırıyor: “Öğretmenim bugün biz sınıfta 49 kişiyiz, ellincisi kim?” Osman Bolulu öğretmen yoklamayı genellikle göz kararı alır, o gün yanılmış. Gelmeyen öğrenci gözünden kaçmış. Soruyu soran öğrenciyi yanına çağırıyor. Not defterini uzatıyor, “Bul adını, sözlü notu olarak 10 numara at bakayım”, diyor. Sınıftan itiraz mırıltıları yükseliyor.

Osman Bolulu bunun üzerine, “Mırıldanmayın, kim ne diyecekse, kalksın söylesin. Belli ki ellinci aptal benim. Doğru söze hacı emminiz, bir şey demeyeceği gibi, Osman emminizin de bir şey söylemeye hakkı olamaz. O ağır kaçan sözümün yanıtını aldım, hak etmiştim. Görevim, size kitaplardaki konuları öğretmek değil sadece: Bildiğini dosdoğru söyleyen, hakkını koruyan insan olacaksınız. Yasaklarla dolu, korkuyla sınırlanmış yerde gerçeklerin geçerliği olamaz.”

Bu, tam da bir Nasrettin Hoca öyküsüdür. Gerçek ve doğru uğruna kendini feda etmekten çekinmeyen kararlı bir tavır. Osman Bolulu, gözünü kırpmadan “ellinci aptal” olmayı üstlenir.

Bir İşi de Ağaç Dikmek Olan Öğretmen

Bazen de ne kadar kaçsan hikâye gelip seni bulur. Köy Enstitülü Nasrettin Hoca, göle maya çalmaya değil de, Yeşilırmak’ın bir avuç toprağını da sürükleyip Karadeniz’e götürdüğü Taşova’nın ırmak boyuna ağaç dikme derdinde. Çarşamba öğleden sonraları öğrencilerini toplayıp ırmak boyuna ağaç dikmeye götürüyor. O gün de milli eğitim müdürünün geleceği tutuyor. Okulda yoklar. Gelip onları ağaç dikerken buluyor, sorgu sual başlıyor:

-Okulu bırakıp ağaç dikmek senin işin mi?

-Çarşamba öğle sonu sosyal etkinliklere ayrılmış. Oturduğumuz çevreyi korumak için ağaç dikmeye gitmek de bir sosyal etkinlik.

-Senin gibi bir ormancı öğretmene Reşadiye’de de rastlamıştım.

-O ormancı da bendim beyefendi.

Tartışma sürüyor:

-Öğretmen kadrosu yeterli değil. İlkokuldan ek derse gelecekleri küstürmüşsün. Haftada 18 saat ders yapman gerekirken, 32 saat derse giriyorsun. Enayi misin sen arkadaş?

-Bir enayi varsa, o ben değilim.”

Osman Bolulu’nun, bir de, ilerlemiş yaşında askerde yedek subaylık yaparken bölüğündeki askerleri cezalandırma hikâyesi var. Bir suç işlenmiş, suçlu ortaya çıkmayınca bütün bölüğe tam teçhizatlı ağır bir yürüyüş cezası vermek zorunda kalıyor. Ne var ki, bir süre sonra suçlu bulunmuş ve Bolulu’nun ceza verdiği bölükten olmadığı anlaşılmış. Çağdaş Nasrettin Hoca, yüklenmiş teçhizatı, bölüğünün önünde verdiği haksız cezasının aynını kendine de uygulamış. Öğretmen her yerde öğretmendir ve bölüğündeki askerler, hiçbir yerde alamayacakları bir adalet dersini, 30 yaşında, uzun yürüyüşte ter içinde kalmış, nefese nefese Osman Bolulu öğretmenlerinden almışlar.

Bir ömür, hayatın sımsıkı kavrandığı, dimdik bir yürüyüşle hikâyeden hikâyeye ulanıp gidiyor. Celal İlhan, Osman Bolulu için “omurgası çelikten” demişti. Ama bu başka bir çelik, insanlık kültürü, insan sevgisi, güzel gelecek umudu, aşkla yoğrulmuş bir omurga. Kafası ve yüreği bunlarla yunmuş arınmış bir insanlık özlemiyle yüklü.

1 Osman Bolulu, Antilaikliğin Önlenmeyen Yükselişi, s.40 Prospero Yayınları, 1994, Ankara

2 Osman Bolulu, Dil, Düşünüş Evirtimi, s. 52, İsim Yayınları, 2012, Ankara

3 Osman Bolulu, İnsanlığın Solmaz Gülleri, s. 136, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, 2002, Ankara

4 A.g.e., s. 127

5 A.g.e., s. 144

6 A.g.e., 163

7 Osman Bolulu, Köy Enstitülülerden Biri, s.125, Kanguru Yayınları, 2011, Ankara

8Osman Bolulu, İnsanlığın Solmaz Gülleri, s. 40, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, 2002, Ankara

9 Osman Bolulu, Bir Gülün Aydınlığında, s.106-107, Kanguru Yayınları, 2011, Ankara

-----------------------------------------------------------------------------------------------------

 

BAŞKENT GAZETE

BOLULU, KİTAPLARI VE KALEMLERİYLE UYUYACAK...

M. MAHZUN DOĞAN

07 Ağustos 2017

http://www.baskentgazete.com.tr/bolulu-kitaplari-ve-kalemleriyle-uyuyacak-makale,538.html

Osman Bolulu’nun “Yurt Boyu Sevişmek” kitabında, Cahit Külebi’ye adanmış bir şiir vardır:

“Tereke”.
Yeni kuşaklar pek bilmez bu sözcüğü…
“Tereke”, “ölen kişiden kalan her şey” demektir. Mal mülk, alacak verecek… Her şey…
Bu anımsatmayı yaptıktan sonra geleyim Bolulu’nun şiirine…
“Ateşli gecelerimin düşü / Bahtsız karıma miras kalacak / Cebimde çocuklarımdan üçü / Uzun bir borç listesi bulacak” diye başlıyor şiir.
Sonra fotoğraf albümlerini ve meyhaneleri anımsatıyor.
Albümlerdeki “dik başlı” fotoğraflarını… Onlar da “tereke”ye dahildir işte… Ama birer sarı kâğıda döneceklerdir. Meyhanelerde tuttuğu kadehler mi? Kimbilir kimler tutacaktır artık…
Adına “övgü sunan dudaklar”ın kaba hallerini söyleyeceğini belirtiyor ki, burada bir sitem seziyor insan. Gözüne “batan sivri budaklar”sa artık batacak yer bulamayacak...
Şiir hüzünlü bir ölüm ya da vasiyet şiiri değil. Bir saptama içeriyor daha çok. Bundandır ki, “Umutlarım çocuklara kalsın / Ve kızlar donatılsın onunla” diyor. Kalbini ise güzel kadınlara bırakıyor, “Ama kirletmesinler sonunda” diyerek.
***
Osman Bolulu, Köy Enstitüleri’nin ışığıyla beslenmiş, o ışığı büyütmeye, gelecek kuşaklara taşımaya çalışan aydınlarımızdandı.
1929’un Ağustos sıcağında, Taşova’nın (Amasya) Tekke Köyü’nde, tütün tarlasında açmış gözlerini yaşama.
İlkokulu köyünde okuduktan sonra Lâdik – Akpınar Köy Enstitüsü (1947), Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü (1954) ile Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü’nü (1964) bitirdi. İlk ve orta dereceli okullarda öğretmenlik ve yöneticilik yaptı. Çeşitli öğretmen derneklerinde de yönetici olarak görev aldı. Milli Eğitim Bakanlığı müfettişiyken 12 Eylül sonrasında emekli oldu (1981).
Örgütlü mücadeleyi savundu ve bunun için emek verdi. Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu (TÖMF) Yönetim Kurulu üyeliği, Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) kurucu üyeliği ve Türkiye Öğretmenler Kooperatifi (TÖYKO) başkanlığı yaptı.
Türk Dil Kurumu, Dil Derneği, Sanat Kurumu, İnsan Hakları Derneği, Ankara Emekli Öğretmenler Derneği, Eğitimciler Derneği ve Edebiyatçılar Derneği’nde Yönetim Kurulu üyeliklerinde bulundu. Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı’nın kurucu üyesiydi.
“Ümit Dünyası” adlı ilk şiiri Nilüfer Dergisi’nde Aralık 1951’de yayımlandı. Şiir ve yazılarıyla Bizim Dağarcık, Varlık, Ataç, Ilgaz, İmbat, Yelpaze, Çağdaş Türk Dili, Türk Dili Dergisi, Kıyı, İnsancıl, Karşı, Damar, Gerçek Sanat, Öykü-Şiir, Biçem, abece gibi dergiler ile Cumhuriyet Gazetesi’nde yer aldı. Reşadiye’de Duruluk (1955-56), Amasya’da İlke (1961) dergilerini çıkardı. Ankara’da Öğretmen Dünyası (1985) ve abece (1992-94) dergilerinin Yazı İşleri Müdürlüğü’nü yaptı.
Şiir, deneme, inceleme ve masal kitaplarının yanı sıra üniversite ve fen liselerine hazırlık için 8 kitabın kimini ortaklaşa, kimini tek başına yazdı.
“Yurtboyu Sevişmek” adlı şiir kitabıyla, Nabi Üçüncüoğlu ve Vedat Güler şiir yarışmalarında birincilik (1992) aldı. 1998’de “İnsan İnsana Eklene Eklene” adlı yapıtıyla deneme dalında Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü’nü kazandı. “Sözün Işığı” kitabıyla Dil Derneği Beşir Göğüş Ödülü’nü aldı (2005). Şiirlerinin bir bölümü Danca’ya çevrildi.
***
Şiirde yazdığı gibi, kızlarına borç listesi bıraktı mı bilmem ama bu özetlemeye çalıştığım yaşam serüvenindedir onun “tereke”si…
3 Ağustos’ta, Karşıyaka’da toprağa karıştı bedeni…
Bedeni, beyaz kefen içinde mazera konup da dostları, sevenleri küreklerle üzerine toprak atarken, kızları yanlarında getirdikleri kitaplarını ve kalemleri birer birer atıyorlardı mezara… Toprak onların da üzerini örtüyordu.
“Taşın İyisi” kitabının kapağını toprak parçaları örterken, o kitaptaki bir şiir geliverdi usuma… Kara toprakta uslu uslu yatmayacağını söylediği bir şiirdi bu… Ezberleme yeteneğim daha iyi olsaydı da, orada ezberden okuyuverseydim…
Okuyamadım, eve dönünce o kitabı bulup okudum ama…
Şöyledir o kısa şiir:
“Sanmayın ki kazdığınız mezarda / Uslu uslu yatacağım. / İri kıyım bir biçimdir / Kara toprağa gömdüğünüz. // Her bahar / Öfkem ve sevdamla; / Delifişek kızları, / Barut kapsülü oğlanları, / Kırmızı güllerle donatacağım.”
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
 
GERÇEK EDEBİYAT
OSMAN BOLULU'YU TOPRAĞA VERDİK...
OSMAN BOLULU DA GÖÇTÜ
"Kuşku, dinde küfür, edebiyatta ilerlemedir!"
03 Ağustos 2017
Yazar, öğretmen, Bilge insan Osman Bolulu'yu kaybettik.

Cenazesi bugün toprağa verildi.

Sevenlerinin ve tüm dostların başı sağolsun.

OSMAN BOLULU KİMDİR?
1929 yılında Amasya’nın Taşova ilçesine bağlı Akınoğlu köyünde doğdu. Akpınar Köy Enstitüsü’nden mezun oldu.


Öğretmen ve müfettiş olarak çalıştı ve emekli oldu.Taşlama, deneme, öykü, anı ve şiir yazdı.
“Cumhuriyet, beni çobanlıktan alıp eğitilmiş insan haline getirdi.” demiştir.
Ragıp Gelencik ise, “Osman Bolulu bir dinozordur” demişti.
Yapıtlarına ve daha ayrıntılı bilgilere adresinden ulaşabilirsiniz.
“Gerçekedebiyat” programında Ahmet yıldız kendisiyle iki program yapmıştı. Birincisi stüdyoda diğeri ise evinde.
Doyumsuz Osman Bolulu sohbetini aşağıdaki bağlantılardan izleyebilirsiniz... (İlk programım olduğu için heyecanımdan kaynaklı hatalarım affola..A:Y)


Kendisini saygıyla uğurluyoruz.https://www.evrensel.net/yazi/79817/iki-yazarin-ardindan


HALKTV – AHMET YILDIZ/OSMAN BOLULU -1
HALKTV – AHMET YILDIZ/OSMAN BOLULU -2

GERCEKEDEBİYAT.COM

---------------------------------------------------------------------------------------------------

 

AHMET SAY

İKİ YAZARIN ARDINDAN

05 Eylül 2017

https://www.evrensel.net/yazi/79817/iki-yazarin-ardindan
 
Ağustos ayında iki değerli yazar dostu kaybettik: Osman Bolulu ve Mümtaz İdil.
Güler yüzlü ve şakacı bir insan olan Bolulu dostumuz, Lâdik Köy Enstitüsü’ndendi (1947). Her yönüyle kentli olmasına karşın, “köylü” kökenini özellikle belirtmek için, kimi cümleleri memleketi Amasya’nın yerel deyişiyle üstüne basa basa söyler, annesini de “Sevecenlik bohçası” diye tanımlardı. Enstitü’den sonra Gazi Eğitim’in “Edebiyat Öğretmenliği Bölümü”nü, daha sonra da bürokrasiye yönetici yetiştiren “Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü”nü bitirmişti.  
 
1964 yılında ben, TÖS’ten önceki en geniş öğretmen örgütü olan Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu’nda “Öğretmenler Gazetesi”ni çıkaran bir görevliyken tanıdım Bolulu’yu. Sonraları hangi işe girsem, nerede olsam beni arar bulurdu. Bir ara eczacı kalfalığı yaparken çalıştığım eczaneyi de buldu, muhabbetinden eksik etmedi beni. 12 Eylül Darbesi’nin ertesi günü emekliliğini istemişti.  

İyi bir eğitimci, iyi bir edebiyat öğretmeni, iyi bir yazardı. Şairliğini de geçemeyiz: “Ne denli namlu varsa / Kurşunlarını sökeceğim / Kalem yapacağım çocuklar / KARDEŞLİK yazacaksınız.” Varlık, Ataç, Ilgaz, Türk Dili, Kıyı, İnsancıl, Damar gibi daha ne kadar dergi varsa hepsine yazı yetiştirirdi. En başta “Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü” olmak üzere, Türkiye’deki birçok sanat/edebiyat ödülünü almıştı. Üretkendi: Altı şiir, beş deneme, bir öykü, iki masal, bir araştırma kitabı, sayısını bilemeyeceğim sayıda “Ders Kitabı” ve “Yardımcı Ders Kitabı” yazmıştı.
Gelelim Mümtaz İdil’e… Onun kadar “değerini saklamak için saklanan” insan çok azdır. Bürokrasiden nefret etmesine karşın, bürokrasinin zirvesine kadar bütün üst kademelerde görev yapan başka biri çıkmış mıdır bu ülkede? Şöyle de diyebilirim: Mümtaz, girdiği bütün işleri büyük bir ciddiyetle ve benimseyerek yapar, ama aslında edebiyatın dışındaki bütün işleri küçümserdi. Edebiyat sanatında açık sözlüydü: Kısa, okuru saran, yalınç denemeleriyle öne çıkmıştı. 1977 ile 1983 yılları arasında çıkardığımız TÜRKİYE YAZILARI dergisinin birçok sayısında onun bu denemeleri vardır.
 
Ben Mümtaz’ın “insan” yönüne hayranlık duyardım. Onun kadar “geçimli insan” az gördüm. Yaşama olumlu baktığı kadar, ilke olarak insanlara da olumlu bakardı. Bu yüzden sıkça aldatılır mıydı? Hayır, onu kimse aldatamazdı! Çünkü genel olarak insan ilişkilerinde “mesafeli”ydi ve sanki herkesi uzun yıllardan beri tanır, bilir, ona göre davranırdı.
 
Gerekmedikçe konuşmayan, “sessiz ve sağlam” bir insandı. Ben onu hep “iyi insan” olarak bellemişimdir. Çünkü ondan hiçbir zaman ve hiçbir şekilde bir kabalık, bir kötülük gelmeyeceğinden emindim. İnsanlar Mümtaz İdil gibi olsa, kimse çekişmez, hatta savaşlar da çıkmazdı…
 
www.evrensel.net
 
 

 -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 

BİZİM ANADOLU (NOTRE ANATOLIE)
KANADA GAZETESİ
Osman Bolulu da o güzel atlara binip…
ÖMER ÖZEN
 

3 September, 2017
.bizimanadolu.com/osman-bolulu-da-o-guzel-atlara-binip/
 
Ne zaman bir değerimizi yitirsek, sol göğsümün altında bir sızı belirir ve Yaşar Kemal’in o sözünü anımsarım… 
 
Ne zaman bir değerimizi yitirsek, sol göğsümün altında bir sızı belirir ve Yaşar Kemal’in o sözünü anımsarım:
“O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık…”*
 
Nasıl anlatmalı bilmem ki? Onu birkaç ay önce yitirdiğimiz başka bir değerimiz, gazetemize yine yazılarıyla, düşünceleriyle büyük katkıları olan Gazeteci – Ozan Engin Aşkın aracılığıyla tanıdım.
 
Bizim Anadolu’yu tanıdıktan sonra, ‘yazmaktan büyük onur duyarım’ dedi ve dahaca yayınlanmamış betik (kitap) taslaklarını, yayınlanmış betiklerini, deneme, dil öğrencesi, düşün yazılarını göndermeye başladı. On binlerce kilometre ötelerden yazılarıyla evrenimizi aydınlatıyordu.
 
Şu anda anımsamıyorum; bir yazımda ya da kendisiyle yapmış olduğum bir söyleşide ‘çıkmış olduğu uzun bir koşu’dan söz etmiştim. Büyük bir incelikle ‘Uzun Koşu’ adlı betiğini gönderdi,‘O halde bu sana layık’ dedi. Bilmiyordum; Tansu Bele’nin kendisini tanıtan ‘Dilden Düşünüşe Uzun Koşu’ adıyla yayınlanmış bir betiği de varmış; onu da gönderdi bana. Anlaşılan dil, yazın er ve kadınları birbirlerinden uzakta da olsalar, benzer düşüncelere varabiliyorlar…
 
Çok gönenmiştim…
 
Osman Bolulu tanımış olduğum birçok kişi, yazar ya da sanatçıdan değişik bir kişilik çiziyordu anlağımda.
 
Uzun bir eğitim – öğretim görevinden gelmiş, nice sorunlar yaşamış; ancak ‘ben bilirim’ havasında değildi.
 
Dinlemeyi seven, söyleyeceklerini, eğer karşıt bir söylemse, sevecen bir biçimde karşısındakine aktarırken, inceden inceye öğrencesini de veren bir güzel kişioğluydu.
 
Ve öğrettiği oranda öğrenmeyi de bitirmemişti.
 
Öğretmenlik yıllarından aktardığı bir anısında, çocuklara ‘pencerelerin dışarıya bakmak için yapıldığını’belirtirken, bir öğrencisinin kalkıp ‘ya hamamın, öğretmenim!?’ diye soruşunu keyifle anlatıyor, ‘çocuklardan çok şey öğrendim’ diyordu.
 
Köy Enstitüsü çıkışlıydı Osman Bolulu.
 
Genç Cumhuriyet’in kendine özgü geliştirmiş olduğu toptan kalkınmanın açkısı eğitim izlencesini yaşamış, özümsemiş, öğrencilerini de bu duyguyla yetiştirmişti.

Ben eğitim – öğretim dönemimde kendisinin öğrencisi olamamıştım; ancak yıllar sonra onu tanımış olmak ve yazılarını söyleşilerini izlerken, kendimi bir Osman Bolulu öğrencisi olarak görüp o mutluluğu kendimce yaşadım.
 
İki önemli özelliği daha vardı ki, bu almış olduğu Köy Enstitüsü eğitim – öğretim izlencesine koşut bir olguydu:
1) Haksızlığa hiçbir biçimde ödün vermiyor, karşısına dikiliyor ve ne türlü güçlüklerden geçerse geçsin, bundan vazgeçmiyordu. Bu uğurda ne sürgünler, ne cezalar almıştı da, yine de yılmamıştı.

2) Köy kökenli olduğunu hiçbir ortamda yadsımamış, bu kişiliğiyle ve Cumhuriyet’in getirmiş olduğu eğitim olanaklarıyla -kendi deyişiyle- en aşağıdan en yukarıya çıktığının bilincinde bilgiyi üleşmekten de geri durmamıştı.
 
Özellikle köyden gelen çocukların yaşamakta olduğu koşulları yakından bildiğinden, geç kalmışlarsa sınavları biraz geç başlatır, bu tutumu dolayısıyla da, ya denetmenlerin soruşturmalarına uğrar ya da meslektaşlarının olumsuz edimleriyle karşı karşıya kalırdı.
Bilirdi ki, o çocuklar okumazsa, zaten zorla gönderildikleri için kolaylıkla okuldan alınıp işe, tarlaya koşulurlardı.
 
Burada, Kanada ortamında bazı ebeveynlerin çocuklarını okutmayıp eli iş tutsun, eve para getirsin diye okuldan alıp ivedilikle işe koştukları gibi…
 
Betikleri, denemeleri, yazıları hep kişioğlu ve kızını anlatır, onlara yol gösterir; öğrencilerinden gelen yazıtlarla, iletilerle gönenir, daha çok, daha çok vermek isterdi.

Şu betiklerinin adlarına bakar mısınız?:
‘İnsan İnsana Eklene Eklene’, ‘Dil, Düşünüş Evirtimi’, ‘Korkacaksan Kitapsızlardan Kork’, ‘İnsanlığın Solmaz Gülleri’, ‘Sözün Işığı (Uygulamalı Noktalama Bilgileri)’, ‘Güle Yolculuk’, ‘Haritasız Yüzler’ vb., vb…
 
Ve ‘beni adam etti’ dediği, gençliğinde çarpışıp ölüm meleğinin elinden zorla aldığı 60 yıllık sevgili eşi -o da ışıklar içinde yatsın- Nermin Hanım için kaleme aldığı ‘Bir Gülün Aydınlığında’…
 
Her biri geleceğimize ışık olacak onlarca betik, yüzlerce dize, binlerce yazı, inceleme…
 
Osman Bolulu’yla kendisinin de bilmediği görünmez bir bağ kurmuştum; o benim yol göstericim olmuştu.
 
Ne yazdığımı anımsamıyorum; bir yazıtıma (mektubuma) imzalamış olduğu betiğiyle birlikte şöyle yanıt vermişti:
“… Abartmaktan korkuyorum diyorsunuz. Gerçek insanın tutumu budur işte. Büyüğe Adanmak adlı denememde göreceksiniz, abartı ardına düşmenin çekincelerini. Sen orada, ben burada aynı tutumdayız. Dostluğumuz bir ortak paydadan gelişecek. Amatör diyorsunuz. O da güzel! İşine gereken özeni göstermek amatör ruhtan hiç mi hiç ayrılmamak: Ustalaştım sanmak, insanın istimini keser, heyecan dalgalarını kırar. Amatör anlayışta hep arayış vardır, çıkar değildir onun ekseni, olduğundan ilerisini keşfe çıkmaktır.
 
Çok hoşlandım bu tutumunuzdan. Yeni hazırladığım kitaba girecek, yayınlanmamış 7 denememi gönderiyorum, bu sevgimin ifadesi olarak. Beni de Bizim Anadolu’nun kadrosuna alın diyorum. İsteğim olumlu karşılanırsa diye özgeçmişimi, benimle tartışmak – yazışmak isteyecek okuyucular için adresimi, bir de fotoğrafımı gönderiyorum…. 
Eğitim – Öğretimin her aşamasında görev yapmış, binlerce öğrenci yetiştirmiş bir eğitmenin böylesine alçakgönüllü yaklaşımını görüyor musunuz?! 
Bir de sürekli her şeyi kendilerinin en iyi bildiğini sananların, büyüklenenlerin, ‘ben olmasam, onlaaar!…’diye başlayıp özlerini kaf dağında görüp burunlarını bi türlü yere indiremeyen ‘Benci’leri gördükçe, Yaşar Kemal’in sözünü anımsamasınız da, ne edersiniz!..
 
Yine imzalamış olduğu bir betiğinde dile getirdikleri:
 
“Sevgili Ömer F. Özen, Türkçenin dil bayrağını uzak ülkelerde dalgalandırmanız, kültür ve kimliğinize sahip çıkmanız, ne güzel! Belki siz, bunu olağan bir görev sayıyorsunuz.
 
Ama ben burada dilinden yozutanları, kültür değerimizi gördükçe, sizin orada Bizim Anadolu’cularla yaptığınız işin büyüklüğünü görüyor, kutluyorum.
 
Selam, sevgi, saygı sana ve bütün Bizim Anadolu’culara sevgili kardeşim…”
 
Yanlış anlaşılmasın; burada amacım bize yöneltmiş olduğu övgüyü aktarmak değil; binlerce öğrenci yetiştirmiş bir eğitimci ve yazın erinin, taa uzaklara yetişip orada karınca kararınca bir şeyler yapmaya çaba gösteren Bizim Anadolu’cuları cesaretlendirip, bizlere yönelik eğitmenlik görevini sürdürmesi…
 
Bilen bilir; yayıncılık, hele de sorumlu yayıncılık pek de kolay değildir. Binlerce okurun karşısına çıkıyorsunuz. Her yazıdan yazarı kadar sorumlusunuz. Yazarın gözünden kaçmış olabilir. Yayıncının görevi yazıyı binlerce okurun önüne çıkarmadan titizlikle sevdiklerine yemek hazırlar gibi sağlıklı pişirmek ve masaya öyle getirmekti.

Osman Bolulu’nun ‘Yazı Makassız Olmaz’ yazısı birkaç kez Bizim Anadolu’da yayınlandığı gibi, birçok dil ve yazın dergisinde de yayınlandı. Bolulu kendisini de işin içine katarak ‘siz patlıcanı bostandan kopardığınız gibi alıp tencerenin içine mi atarsınız’ diye soruyor ve yazıların okur önüne çıkmadan elbette elden geçmesi gerektiğini anlatıyordu o yazısında.
 
Dil ve yazın üzerine sayısız yazıları olan, her betiğini yayınlanmadan birçok kez gözden geçiren Osman Bolulu hiç yüksünmeden, büyüklenmeden gönderdiği yazıların artık bizim olduğunu, yazıyı yeniden gözden geçirmemizi, gerekirse kısaltabileceğimizi bildirirdi.
 
Türk basınında ‘Yazımın virgülüne dokunulmayacak’! diyenleri gördükçe binlerce öğrenci yetiştirmiş eğitim ve yazın eri sevgili Osman Bolulu’yu güzellikle anmamak elde değil…
 
Sözün Işığı betiğinde noktalamanın önemini anlatırken, yönümüzü bulabilmemizin, sözümüzü gerektiği gibi dile getirmenin, bunları yerli yerince uygulamaktan geçtiğinin altını çiziyordu.
 
Yukarıda da sözünü ettiğim gibi tüm yazılarında kişioğlu ve kızı vardı.
 
Osman Bolulu ile yapmış olduğum uzun bir söyleşinin sonunda ‘dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, kişioğlu ve kızlarına vereceğiniz ileti ne olur’sorumuza vermiş olduğu yanıtın bir bölümünde şöyle demişti: “Uluslar, insanlık ailesinin bireyleridir. Onların farklı kimlikleri, farklı düşünüş, algılayış iklimleri, insanlık bahçesini, tek boyutluluktan kurtarır, varsıllaştırır. Daha boyutlu insanlık orkestrasını yaşarız. ‘Bir yerde, herkes aynı şeyi düşünüyorsa, hiç kimse bir şey düşünmüyor demektir.’ sözü boşuna söylenmemiş. Değişik düşünüşlerle, gizleri delik delik etmiş, çıkarımlar almışız. Bütün ulusların katkısı ve bütün kültürlerin harmanlanması ile güzel dünya kurma iletisi verilmelidir insanoğluna, derim.”
 
Osman Bolulu’yu anlatmaya sayfalar yetmeyecek. En iyisi taşlamalarından bir iki örnek verelim:
 
Taşın İyisi taşlama betiğini gönderdiğinde şöyle yazmış:
 
“Ömer F. Özen Kardeş,
Babam: “Oğlum, hak edene küfretmek, öksüze kaftan giydirmek kadar sevaptır.” derdi. Öfkemi hafifletmek için ettiğim küfürleri senin de işine yarayabilir diye, sevgiyle sunuyorum sana bu kitabı.”
  
Taşlamalarından birinde ‘El Kapısı’nı yazmış:
 
“Bir kara oğlana koşuyorsun
Bir koca oğlana
Arada sırada çavuş kapısını tıklatmasana
 
Allah adına yalan söylüyor sana
Bir tas çorbaya aldanmasana
 
Memet gardaş
Bir kez olsun kendi kapını çaksana!
 *** 
 
Taşın İyisi
 
“Taş gediğinde ağır.” demişler
Ben anlamam
 
Taşın kötüsüne
Basılıp geçilir
 
Orta hallisi
Duvara yarar
 
Atınca taşın iyisini
Devireceksin
Herifin birisini
 
 
Bir de umut aşılayanı var:
 
Köprü
 
Bu tahta köprü
Şimdi bundan geçilecek
Sonra taş köprü
Sonra betonarme köprü
Daha sonra çelik köprü gelecek
İnsanoğlu insan
Mutluluğa erecek
 
 ***
 
Bu da Ömer F. Özen’den Osman Bolulu’ya olsun:
 
Bitmeyen Öğretmenlik
 
Varsa öte dünya
ak yeleli atına binip
yeni öğrencilerine koştun
Osman Bolulu
anlaşılan sürüyor orda da
kişioğlu ve kızlarını bilgilendirme işin
 
Ömer F. Özen
Montreal
02 /09 / 2017 – 23.20 

 
Osman Bolulu’nun Uzun Koşusu öte geçelerde sürüyor…
 
Yolun ışıklı, öğrencin bol olsun Cumhuriyet’in yılmaz yazın ve eğitim eri!..
 
 
 
* Yaşar Kemal / Demirciler Çarşısı betiğinden. 
Osman Bolulu’nun kendi yazıları ve kendisiyle ilgili yazılara aşağıdaki bağlantılardan ulaşabilirsiniz: 
 
Ana Sütüm Benim Türkçe
İnsanlığın ‘Uzun Koşu’sunda yılmaz bir yazın eri: Osman Bolulu (Ömer F. Özen) 
 
“Beyninizin, düşüncenizin çapı, dilinizin çapı kadardır.” (Ömer F. Özen)
 
Kırsaldan Gelen Yaratının Ustası (Engin Aşkın)
 
Osman Bolulu ile Tanışmam (Vartan Hezaran)
 
Yaşanmış bir söylencenin kitabı:
 
‘Bir Gülün Aydınlığında Altmış Yıl’: (Ömer F. Özen)
Osman Bolulu’nun kızlarınca yönetilen kapsamlı yapıtlarına ise şuradan  ulaşılabilir:http://www.osmanbolulu.com.tr 
Ömer F. Özen / Bizim Anadolu / 03 Eylül 2017 
Paylaşın, dostlarınızın da haberi olsun…
- Yazının orijinalinde, bir çok, Osman Bolulu ve yazdığı kitaplarla ilgili görseller yer almaktadır.
 
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
 
 
BİZİM ANADOLU (NOTRE ANATOLIE)
KANADA GAZETESİ
 
 
 
Yazarımız Osman Bolulu ışıklara karıştı

3 September, 2017
Yazarımız Osman Bolulu ışıklara karıştı
 
http://www.bizimanadolu.com/yazarimiz-osman-bolulu-isiklara-karisti/
 
 
Köy Enstitülü yazarımız Osman Bolulu 2 Ağustos’ta Ankara’da yaşama gözlerini yumdu. 
 
1929, Amasya Taşova’ya bağlı Akınoğlu (Tekke) köyünde doğan Osman Bolulu, Akınoğlu İlkokulu’ndan sonra öğrenimini Samsun – Lâdik Akpınar Köy Enstitüsü, (1947), Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü (1954) ve Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü (1964)’nde sürdürdü. İlk ve orta dereceli okullarda öğretmenlik ve yöneticilikten sonra Milli Eğitim Bakanlığı Müşavir Müfettişliğinden 1981 yılında emekli oldu.
 
Öğretmen ve denetmenlik görevlerini sürdürürken düşüncelerinden ötürü alındığı görevine yargı kararıyla döndü.
 
Eğitim – öğretim görevlerinin dışında bir çok kitaba imza atan Osman Bolulu’nun başlıca yapıtları şunlardır:
 
Şiir kitapları: Dalların Ucundaki (1955), Bileşim Çizgisi (1963), Yurtboyu Sevişmek (1992-94), Taşın İyisi (1992-94, 2009), Uzun Koşu (1994), Güle Yolculuk (1994-97). Deneme kitapları: Antilaikliğin Önlenemeyen Yükselişi (1994), Belleksiz Toplum (1995), Korkacaksan Kitapsızlardan Kork (1998), İnsan İnsana Eklene Eklene (1998-2001), Haritasız Yüzler (2007), Dil, Düşünüş Evirtimi (2012) Öykü: Yağmur Sonrası (1998, 2001) Anı: İnsanlığın Solmaz Gülleri (2000-2002), Bir Gülün Aydınlığında (2011), Köy Enstitülülerden Biri (2012). Özyaşam Öyküsü: Ahmet Miskioğlu Kitabı (2004-2009). Dil: Sözün Işığı (2004).

Damar Dergisi, -s.132. 2004, gazetemiz Bizim Anadolu, Nisan-Mayıs 2004, Ardıçkuşu Dergisi, s. 62, 2004, Aykırısanat Dergisi, s. 69. 2004 gibi dergi ve gazetelerde hakkında özel sayılar hazırlanmış olan Osman Bolulu’nun denemeleri üzerine de Dilden Düşünüşe UZUN KOŞU adıyla Tansu Bele’nin Kum Yayınlarında bir kitabı yayınlandı. (2004).
 
Bolulu ayrıca şiir, deneme, dil konusunda çeşitli ödüllere layık görüldü.
 
Çeşitli yazın, dil dergilerinde ve Cumhuriyet gazetesinde yazıları yayınlanmış olan Osman Bolulu 1998 yılından beri de gazetemiz Bizim Anadolu’da ‘Ana Sütüm Benim: Türkçe’ başlığı altında dil ve deneme yazıları yazıyordu.

2 Ağustos’ta Ankara’daki evinde yaşama gözlerine yuman Osman Bolulu, aralarında Köy Enstitüsü çıkışlı yazar ve öğretmenlerin de olduğu kalabalık bir toplulukça 4 Ağustos’ta toprağa verildi.
 
 
Osman Bolulu’nun gazetemizdeki yazılarına aşağıdaki bağlantılardan ulaşılabileceği gibi, kendisi adına kızları Asuman, Yasemin ve Ayşegül Hürriyet’çe hazırlanıp yönetilen http://www.osmanbolulu.com.tr/adresinden de daha geniş kapsamlı ulaşılabilir. 
Ana Sütüm Benim: Türkçe
http://bizimanadolu.com/archives/koseyazarlari/osman.htm
 
 
“Beyninizin, düşüncenizin çapı, dilinizin çapı kadardır.” (Ömer F. Özen)
http://bizimanadolu.com/archives/sanat/bolulu50yil2.htm  
Kırsaldan Gelen Yaratının Ustası (Engin Aşkın)
http://bizimanadolu.com/archives/sanat/bolulu50e.htm  
Osman Bolulu ile Tanışmam (Vartan Hezaran)
http://bizimanadolu.com/archives/sanat/bolulu50v.htm  
Yaşanmış bir söylencenin kitabı:
 
‘Bir Gülün Aydınlığında Altmış Yıl’: (Ömer F. Özen)
- Yazının orijinalinde görseller yer almaktadır.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------
 
 
 
MİLLİYET BLOG
 
OSMAN BOLULU'YU KAYBETTİK 
Hüseyin Başdoğan
Milliyet blog-05.Ağustos. 2017
 
 
 
 
Mahmut Makal, Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Emin Özdemir, Mehmet Başaran, Enver Atılgan, Nebi Dadaloğlu, Recep Bulut, Hasan Kıyafet, Ahmet Köklügiller, Selahattin Şimşek, Hazım Zeyrek, Şevket Yücel gibi adlar da yazdıklarıyla köy enstitüsü çıkışlı ozanlar, yazarlardır. Cumhuriyet öncesi yazarların çıkış yeri İstanbul’du genellikle. Cumhuriyetin ilk yıllarındaysa Anadolu ve köyler iş gereği görülürdü. Yazarlar, iş gereği (öğretmenlik, müfettişlik, gazetecilik, milletvekilliği) gördüğü Anadolu’yu yapıtlarına konu edinirlerdi. Oysa, köy enstitüleri köy çocuklarını yetiştirerek ozan, yazar yapmıştır. Salt bu bile, büyük atılım, büyük kazançtır. Köy Enstitüsü çıkışlı öğretmenler, ozanlar, yazarlar, köyden çıktılar, köy gerçeğini biliyorlardı; köyü, köylüsü romanlarına, öykülerine konu edindiler. Yazılarında, köylünün sorunlarına değindiler. Onların sorunlarına ortak oldular. Onların askerdeki, gurbetteki oğullarına, ağızlarından mektup yazdılar. Yazılarında, köylünün diline de yer verdiler. Köy Enstitüsü çıkışlı yazarlardan biri de Osman Bolulu idi. Onu, 1973’te MEB’lığında çalıştığım yıllarda tanımıştım. Ankara Eğitim Bilimleri Eğitim Yönetimi Teftişi Planlaması yüksek lisansımda ‘teftiş’le ilgili bir anket hazırlamış; Yanıtlanmak üzere MEB’lığı müfettişlerinden tanıdıklarıma vermiştim. Osman Bolulu,anket sorularına verdiği yanıtta; demokratik, rehber, önder, eğitimci müfettiş olduğunu kanıtlamıştı.
 
Osman Bolulu, köy enstitüsü kuşağının son temsilcilerinden biriydi.
 
Osman Bolulu’yu, 3 Ağustos 2017’de Perşembe günü kaybettik. Diğer köy enstitüsünde yetişenler gibi bir eğitim eriydi. Bu ülkenin aydınlanması için çalıştı. Öykü, şiirler, denemeler, biyografi, masallar, seçkiler üretti; araştırmalar yaptı. Cumhuriyet’in kuruluş felsefesine, Atataürk İlke ve Devrimlerine gönülden bağlıydı. Atatürk İlke ve Devrimlerini yaşatmak, ülke düzeyine yaygınlaştırmak için çaba gösterdi, yılmadan, usanmadan, Cumhuriyet, eşitlik, özgürlük, demokrasi ve adalet için savaştı.
 
Yaşamı, yapıtları: Amasya-Taşova-Tekke Köyü’nde, tütün tarlasında, Ağustos 1929’da doğdu, çiftçi bir ailenin dördüncü oğlu. Babası, medrese çıkışlı İsmail Hoca, anası Hatice Hanım. 1942’de Tekke Köyü İlkokulu’nu, 1947’de Samsun Ladik Akpınar Köy Enstitüsü’nü, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü’nü 1954’te bitirdi. 1964’te Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü Kamu Yönetimi Uzmanı oldu.
 
Acılar, yitirdiğimiz dostlarımızla çoğalıyor… Köy Enstitülerinin son neferlerinden olan Osman Bolulu’yu da kaybettik, 3 Ağustos 2017 Perşembe günü, ikindi namazından sonra Karşıyaka Mezarlığında toprağa verildi. Yazın ve eğitim dünyamıza yaptığı büyük katkıları unutmayacağız ve her zaman kendisini şükranla anacağız.
 
İlk ve orta dereceli okullarda öğretmenlik ve yöneticilik, ayrıca çeşitli öğretmen derneklerinde (TÖDMF, TÖS,TÖYKO) yöneticilik yaptı. MEB müfettişi iken 12 Eylül sonrası emekli olmuştur (1981). Edebiyatçılar Derneği ve Dil Derneği üyesidir.
 
‘Ümit Dünyası’ adlı ilk şiiri, Nilüfer Dergisi’nde (sayı:72,  Aralık 1951) yer almıştı. Şiir ve yazılarını daha sonra, Bizim Dağarcık, Varlık, Ataç, Ilgaz, İmbat, Yelpaze, Çağdaş Türk Dili, Türk Dili Dergisi, Kıyı, İnsancıl, Karşı, Damar, Gerçek Sanat, Öykü-Şiir, Biçem, Abece vb. dergiler ile Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımladı. Reşadiye’de Duruluk (1955-56), Amasya’da İlke (1961) dergilerini çıkardı. Ankara’da Öğretmen Dünyası, Abece dergilerini yönetti (1992- 93). 1992’de Yurt Boyu Sevişmek ile Nabi Üçünçüoğlu ve Vedat Güler Birincilik ödüllerini, 1998’de İnsan İnsana Eklene Eklene eseriyle Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü’nü aldı. Şiirlerinin bir bölümü Danımarka diline çevrildi. Fransızcaya çevrilen bir şiiri Ankara’dan 20 Şair adlı Türkçe- Fransızca adlı kitapta yer aldı.
 
Yapıtları:
Şiir: Dalların Ucundaki (1955), Bileşim çizgisi (1963), Yurt boyu Sevişmek (1992), Taşın İyisi ( 1992), Uzun koşu (1994), Güle yolculuk (1996). 
Biyoğrafi: Ahmet Miskioğlu (2004). 
Deneme: Anti Laikliğin Önlenmeyen Yükselişi (1994), Belleksiz toplum (1995), Korkacaksan Kitapsızlardan kork (1995), İnsan İnsana eklene Eklene (1998), İnsanlığın Solmaz Gülleri (2002). 
Öylü: Yağmur Sonrası ( 19989. 
Araştırma: Türkiye‘de Mahalli İdarelerin Eğitim Öğretim Kurumlarıyla İlgisi (1965). 
Masal: Devlet Kuşu (1970). 
Dil: Sözün Işığı ( 2005 ). 
Seçki:10 Kasım ve Atatürk (1970), İlk Dersimiz Atatürk (1981-1994) 
Anı: İnsanlığın solmaz Gülleri ( 2008) 
Deneme, ders ve kaynak kitaplarının dışında çocuk ve gençlere seslenen kitaplar da yayınladı.
 
En Zoru şiirinde, yaşantısının çerçevesini çizmiş. Sevgisi yanıtsız kalmış, yaşamın yokuşlarında yorulmuş, açlıktan yorulmuş, yenik düşmüş bir gövde ahh gitti, gidiyor. 
 
En Zoru 
 
Sevgim
Yanıtsız kaldı
Yassıldım
 
Yolum
Yokuşa sardı
Yoruldum
 
Yokluğun
Harmanın un ufak
Savruldum
 
Açlığın
Üstüne dört büklüm
Kıvrıldım
 
Dağdım
Bir dilim ekmeğe
Devrildim
 
Zordu zor
Hepsi zor
 
En zoru ne biliyor musun?
Yenik düşmüş bir gövdede
Gıcır gıcır
Namlusuna sürülmemiş
Bir yürek taşımak
 
Gitti gidiyor ahhh! 
 
Osman Bolulu, şiirleri, yazıları için şöyle diyor: 
Dalların Ucundaki, Gündem Dışı, Bileşim Çizgisi, Yurt Boyu Sevişmek, Uzun Koşu, Taşın İyisi, Güle Yolculuk adlı yedi şiir kitabımı birleştirdim ve Son Harman adını verdim. 
Hiçbir zaman şairlik iddiasında bulunmadım, kendi türkümü söyledim. Neye inandımsa neyi doğru buldumsa onları yazdım. Yazdığım her yazıda hayatımda yaşanmış olayları, durumları konu edindim. 
Osman Bolulu’nun ölümüyle Köy Enstitülerinin son dallarından biri daha kırıldı. Ülke sevdalısı, çağdaş bir eğitimci, şair, yazar aramızdan ayrıldı; ama yapıtları yaşayacak, gelecek kuşaklara ışık tutacak.
 
Hüseyin Başdoğan
http://blog.milliyet.com.tr/dilbilgisi
 
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
 
 
 
 
TAŞOVA GAZETESİ 
 
OSMAN BOLULU’DAN SEVGİLERLE
 
Çalışkan, üretken büyüklerimiz bizi bırakıp gidiyor…
Yalnızlaşıyorum…
Bütün değerlerin laçkalaştığı son yıllarda, Osman Bolulu, Mehmet Başaran, Vedat Günyol, Ahmet Cemal, Gertrude Durusoy, Yaşar Kemal… Benim için sığınaktı… Kötülere, kötülüklere karşı yazdıklarıyla bizlere güç veriyorlardı. Yine bu listeye Metin Demirtaş’ı, Vecihi Timuroğlu’nu, Tayfun Talipoğlu’nu da eklemeliyim… Elbette başkalarını da…
Osman Bolulu Öğretmenimi Taşova’ya getirmiş olmak, yaptığım işlerin en güzeli idi.
Unutulmaz günler yaşattı bizlere…
17 Mayıs 2007’de Taşova’daydı… Demek on yıl olmuş… Yıllar ne çabuk geçiyor!
*                               *                                     *
2013 Nisanının 17. günü telefon bağlantısı kurarak, Köy Enstitülerinin kuruluşunu kutlamıştık… Sesini kaydettim, duruyor.
“Aralık 1947. Yerkozlu İlkokulu’nun çatısı onarılıyor. çocuklar yağmurdan yaştan korunacak, eğitim öğretim sağlıklı yürütülecek. O okulun, çiçeği burnunda tek öğretmeniyim. Her fırsatta ustaya yardım ediyorum. Usta ile çatıda çalışıyoruz. Muhtar aşağıdan:
-Usta, in çabuk bize gideceğiz.
-Ne edeceksun da?
-Odun eylemeye gideceğim, benim baltaya sap tak!
Karadenizli usta sanki duymamış onun sözünü.
Muhtarın ısrarı üzerine, usta ayağa kalktı, elini namlu gibi yöneltti muhtara. Bana soruyor:
-Muallim Bey, ha bu da on sekiz milyon nüfusa dahil mudur da? (O zamanki nüfusumuz onsekiz milyon)
İnsanlığın Solmaz Gülleri, Kültür Bakanlığı)
*                                       *                                  *
“Öğretmenlik sürekli bir iştir, emekliliği yoktur. Öğretmenliği bir kez özümseyen, öğretmen olarak ölür… Öğretmen ölmez, emekli olmaz, hep öğretmen olarak kalır. Bilgisini, duyarlılığını, toplumsal erdemlerini aktardığı öğrencisinde yaşar. İnsanlığın en önemli mesleğidir öğretmenlik…”
Bir eğitim müzesi oluştursak… Ne güzel olur değil mi?
Hoş ve esen kalınız.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------
 
 
TAŞOVA GAZETESİ  
OSMAN BOLULU VEFAT ETTİ 
4 Ağustos 2017
  
 
İlçemizin önemli değerlerinden eğitimci-yazar Osman Bolulu(88), 2 Ağustos 2017 Çarşamba günü Ankara’da vefat etti.
 
Tekke köyü doğumlu olan Osman Bolulu, 3 Ağustos Perşembe günü Ankara’da kılınan cenaze namazının ardından Ankara Karşıyaka mezarlığına defnedildi.
Merhuma Cenab-ı Allah’tan rahmet, kederli ailesi ve yakınlarına baş sağlığı dileriz.
 
BİYOGRAFİ
Taşova ilçesinin Tekke köyünde 1929 yılında dünyaya gelen Bolulu, 1942 yılında Tekke Köyü İlkokulu’nu bitirir. Ladik Akpınar Köy Enstitüsü’ne girer ve 1947 yılında Akpınar Köy Enstitüsünü bitirir. 1954 yılında Ankara, Gazi Eğitim Enstitüsü’nü bitiren Bolulu 1964 yılında ise Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü Kamu Yönetimi Uzmanlığı bölümünü bitirir.
 
Amasya-Taşova Yerkozlu, Alpaslan, Uluköy ve Tokat-Turhal Atatürk İlkokullarında, Konya-Doğanhisar, Tokat-Reşadiye, Amasya-Taşova, Amasya Kız Meslek, Suluova, Ankara-EImadağ, Ankara-Gazi Çiftliği, İncesu, Kurtuluş Ortaokul ve Liselerinde öğretmenlik, yöneticilik; Milli Eğitim Bakanlığı merkez örgütünde bakanlık müfettişliği yaptı. Milli Eğitim Bakanlığı Müşavir Müfettişliğinden emekli oldu. (1981 )
Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu (TÖMF) Yönetim Kurulu üyeliği, Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) kurucu üyeliği ve bölge temsilciliği, Türkiye Öğretmenler Kooperatifi (TÖYKO) Başkanlığını yaptı.
 
Ödülleri: Nasır Dergisi (1956, birincilik), çağ Dergisi (1974 Mansiyon) Vedat -Hazır;Güler (Ordu,1992, birincilik), Nabi Üçüncüoğlu (Trabzon-Kıyı Dergisi, 1992, birincilik), Petrol-iş (1992, mansiyon) şiir ödüllerini aldı. Kültür Bakanlığının Cumhuriyetin 75. Yılı nedeniyle açtığı eser yarışmasında deneme büyük ödülünü kazandı. Sözün ışığı adlı kitabıyla Dil Derneği Beşir Gögüş-Türkçe’nin eğitim ve öğretiminin geliştirilmesi- Ödülü’nü aldı (2005).
----------------------------------------------------------------------------------------
 
  ÇORUM HABER GAZETESİ
 OSMAN BOLULU’NUN ARDINDAN -1-
    (1929-02.8.2017)
    Muzaffer GÜNDOĞAR
    04 Ağustos 2017 
 
2 Ağustos 2017 Çarşamba günü, Türk Edebiyat dünyasından bir yıldız kaydı. O, yeri kolay kolay doldurulamayacak köy enstitülü şair ve yazar ağabeyimiz, öğretmenimiz Osman Bolulu’ydu. Onunla tanışmamızdan bu yana geçen 25 yıllık süreç içinde iletişimimiz hiç kopmamış; sevgisi yüreğimden hiç eksilmemiştir. Belli zamanlarda arayışımda, sesini  duyuşumda da beni hep “vefalı bir dost” olarak nitelemiştir.
 
Bu yazımda; “Geçen Yüzyıldan Anılar” kitabımda anlattığım; yaşadığımız üç farklı etkinlikte, onunla ilgili anılarımdan, onun anısına kısa kesitler vermek istiyorum. 
Bu etkinlikler; 
-4-5 Temmuz 1992 Devrek Baston ve Kültür Şenliği
-19 Mayıs 1996 Ankara Kitap Fuarı
-19-20 Ekim 1999 Bartın Kitap Fuarı’ydı.
 
Onunla ik kez, 1992 yılının Temmuz başında Mustafa Kademoğlu tarafından Devrek Baston ve Kültür Şenliği’ne çağrıldığımda yüz yüze tanışma mutluluğunu yaşamıştım. Benim gibi Devrek’e gidecek yazar, şair ve bilim insanıyla yani; Mahmut Makal, Ali Yüce, Mehmet Aydın, İbram Erdem, İslam Çankaya, İsmail Gençtürk’le de aynı gün Ankara Otogarında karşılaşmış ve tanışmıştık.
 
“Geçen Yüzyıldan Anılar” kitabımda Osman Bolulu’yla ilk kez karşılaşmamı şöyle anlatmıştım.
 
DEVREK BASTON VE KÜLTÜR ŞENLİĞİ
 
“3 Temmuz 1992 günü öğle sonu Ankara Otogarındaydım.
 
Saat 16.30 da ilgili perona vardığımda İbrahim Dizman’la karşılaştım. Genç şairlerimizden birisiydi. İlk şiir kitabının “Adımız Düşer” adıyla yayımlandığını duymuştum. Birkaç yıl önce Çorum’da edebiyat öğretmeni olan Ali Mustafa’nın yanına geldiğinde tanışmıştık. O zaman Tokat’ta, edebiyat öğretmeni idi kendisi.
 
İçtenlikli bir karşılaşma oldu. Beni yanındaki uzun boylu, güler yüzlü, babacan tavırlı, dinamik yapılı, yakışıklı adamla tanıştırdı:
“Osman Bolulu..”
“Çorum’dan Muzaffer Gündoğar.”
Karşılıklı el sıkışıp, sevincimizi belirttik. Kendisini dergilerdeki yazılarından ve kitaplarından tanıyordum. Kıyı’da yayımlanan, Akpınar Köy Enstitüsü’ndeki öğrencilik anı-yorumlarını ilgiyle severek ve beğenerek okuyordum.
Otobüsümüz bizi Devrek, “Çınar Otel”in önüne indirdiğinde, saat 20.30 olmuştu. Bizi karşılayanların arasında Mustafa Kademoğlu’nu seçmekte zorluk çekmedim. Kendisini, “Devrek Postası” gazetesi, “Kıyı” ve “Baston” dergilerindeki resimlerinden tanıyordum. Sıcak bir karşılaşma oldu.
 
“Yemek salonunda yerim orta bölümdeymiş. Sol yanım Osman Bolulu’ya, sağ yanım Mahmut Makal’a ayrılmıştı. İki büyük, ünlü yazarımızın arasında yer almış olmam beni hem heyecanlandırmış, hem de onurlandırmıştı. Yanımıza gelen Mustafa Kademoğlu’na bu jestinden dolayı içtenlikle teşekkür ettim. “Rahatına bak” dercesine bir baş işaretiyle gülümsedi. Karşımızda da edebiyat ve sanat dünyamızın iki devi Ali Yüce ve Mehmet Aydın vardı eşleriyle birlikte.
 
Osman Bolulu’ya dönerek:
“Kıyı’da yayınlanan, köy enstitüsündeki öğrencilik yıllarınıza ve sonrasına ait anılarınızı ilgiyle, severek ve beğenerek okuyorum” dedim. “Çağdaş bir eğitimin ve eğitimcinin nasıl olması gerektiğinin ipuçlarını çok iyi veriyorsunuz okuyucuya.”
İçtenlikle gülümseyerek, teşekkür etti.
“O yazı dizisi sürecek” dedi.
“Biz de zevkle okumayı sürdüreceğiz” dedim.
Osman Bolulu’nun o yazıları tam bir kara mizah örneğiydi. Olumsuzlara, olumsuzluklara karşı eleştiri ağırlıklı, taşlamacı bir tavrı vardı. 
 
Kitap imzalayacaklar: Rıfat Ilgaz, Mahmut Makal, Burhan Günel, Osman Bolulu, İbrahim Yıldız, Asım Öztürk ve Ali Balkız’dı. 
Büyük bir okur kalabalığı oluşmuştu yazarların önünde. Yazarlarla okurlar arasındaki saygı, sevgi ve içtenliğe dayalı kısa söyleşiler görülmeye değerdi. 
Osman Bolulu ise geçen Nisan’da “Vedat Güler Şiir Yarışması”nda birincilik ödülü alan, “Yurt Boyu Sevişmek” ve “Taşlamalar” adlı şiir kitaplarını;
“Gündoğar kardeş, bu tanışmanın temelli dostluğumuzun başlangıcı olması ve gelecekteki daha güzel günleri birlikte yaşamak dileğiyle… Sevgiyle”   diye imzaladı. 
Fotoğraf 
(Mart 2017’de Samsun Ladik Akpınar Fen Lisesi’ndeydim. Akpınar Köy Ensititüsü’nün öğrencilerinin sicil defterlerinden köyümden okuyan 33 öğrencinin ve tanıdığım kişilerin sicil kayıtlarını çıkardım. Bunlardan birisi de (rahmetli) Osman Bolulu’nun öğrenci sicil kaydıydı.)
 
 
 
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
 
 
 
OSMAN BOLULU’NUN ARDINDAN -2-
(1929-02.8.2017)
Muzaffer GÜNDOĞAR
05 Ağustos 2017
 
Her  iki kitabı için de teşekkür ettim.
 
(Bu yazı dizisi hazırlanırken, adi geçen kitaplarının 21 Ağustos 1992 günü 30 kitap arasında “Nabi Üçüncüoğlu Şiir Birincilik ödülü”nü aldığını sevinçle öğrenecektim kendisinden.)
….
Zamanın nasıl geçtiğinin ayırdında değildik.
Saat 24.00’e geliyordu. Söyleşimizi yemek salonundan di-ışarıya, bahçeye taşıdık. Ortadaki boş masalardan birine çevrelendik, oturduk. Osman Bolulu, Mehmet Yaşar Bilen, İsmail Gençtürk, İbrahim Dizman, Ali Balkız, İbram Erdem bir aradaydık. Birçok sanatçı dostumuz dinlenmeye çekiliyordu.
 
 
Osman Bolulu’yla Ali Balkız bir tartışmaya tutuştular. Biz arada dinleyiciydik. Tartışmanın konusu, geçen aylarda Ankara’da kurulan, Başkanlığına bie zamanlar “Türk Solu” ve éTürkiye Yazıları” dergilerini yöneten Ahmet Say’ın getirildiği “Edebiyatçılar Derneği” üzerineydi. Derbneğin kuruluş biçimineydi tepkisi Ali Balkız’ın.
“Bu dernek” diyordu Ali Balkız, “Bazı yazarlara haber verilmeden, onlar yok sayılarak, bazı demokratik kurallar işletilmeden, oldubittiye getirilerek kurulmuş bir dernektir. Bu dernek yok saydığı bizleri temsil edemez. Böyle bir derneğin üyesi olmadığım gibi, üye olunmasına da karşıyım.”
Osman Bolulu ise:
“Bu derneğin kuruluş biçiminden haberim yok. Ben bu derneğe kurulduktan sonra üye oldum. Şu durumda yüzü aşkın üyesi var. Kuruluşunda, ya da  işleyişinde demokratik kurallara aykırı bir durum varsa, bu, derneğin dışında kalınarak çözümlenemez. Önce derneğe üye olacaksın. Dernek içinde demokratik yöntemlerle mücadeleni sürdüreceksin. Ondan sonara, kazanabilirsen, yönetime de girebilirsin, başkan da olabilirsin. Derneğe üye olmak, örgütsüz kalmaktan iyi değil mi” diyordu.
 
Doğru söze ne denirdi. Biz de bu konuda Osman Bolulu’ya hak vermiştik.
 
Söyleşiler, daldan dala, telden tele atlayarak sabahın üçbuçuğuna kadar sürdü. İlginç anılar, okunan şiirler, neşeli fıkralar zamanı doyumsuz kılıyordu. Özellikle Osman Bolulu’nun “saat” fıkrası unutulacak gibi değildi.
 
ANKARA KİTAP FUARINDA
 
Saat ikiye geliyordu. Standımız dolmuştu. Kitap imzası için biz de yerlerimizi aldık. Sırasıyla Gülten Dayıoğlu, Ahmet Özer, Muzaffer Gündoğar, Osman Bolulu, Neriman Calap, Ahmet Uysal, Zekeriya Saka, Bilal Kayabay, Ali Ekber Danabaş, Halim Şafak, Abdullah Akay, Mustafa Gazalcı, Şevket Yücel ve İbrahim Oluklu'ydu kitap imzalayacaklar.
 
Edebiyatçılar Derneği ile Türkiye Yazarlar Sendikası standı yan yanaydı yine.
 
Bu arada Osman Bolulu'yu buldum yanı başımda. Özlemle kucaklaşıp hal hatır soruştuk.
 
Çorum Haber gazetesinin ekinde çıkaracağımız kültür sanat dergimiz 'Yazılıkaya' konusunda bilgi verdim kendilerine. Çok sevindiler. Başarılar dilediler imecemize. Çıkar çıkmaz da dergiyi beklediklerini söylediler.
 
"Elbette" dedim. "Çıkar çıkmaz ileteceğiz tüm sanatçı dostlara. Bu tür sanatsal dergilerin, dost ilgileriyle yetkinleşip, olgunlaşacaşını biliyoruz. Daha da önemlisi; uzun soluklu bir dergi olabilmesi için, bu imeceye katılmanın gerekliliğine de inanıyoruz."
 
Osman Bolulu köy enstitüsü çıkışlı şair ve yazarlarımızdandı. Ödül almış şiir kitapları vardı. Kendisiyle ilk kez "Devrek Baston ve Kültür Şenliği"nde tanışmıştık. Saygı duyduğumuz, örnek kişiliğini takdir ettiğimiz bir ağabeyimizdi. Bulunduğu toplulukta sözüyle, söyleşisiyle ilgi odağı olan güzel bir insandı. Sıcak yaklaşımı, esprili konuşmasıyla renk katardı bulunduğu topluma.
 
BARTIN KİTAP FUARI
Yıl 1999. Ekim'in ilk haftası.
 
Bir akşamüzeri Ankara'dan Mustafa Kademoğlu arıyor. 19-20 Ekim 1999 günleri beni, "Bartın 3.Kitap Fuarı"na çağırıyor; katılıp katılamayacağımı soruyor. "Çocuk ve Edebiyat" konulu bir söyleşiye katılacak, kitaplarımızı imzalayacakmışız. Olumlu yanıt vererek, çok önemli bir engel olmadığı sürece mutlaka katılacağımı belirtiyorum.
 
Belirlenen günde, yani 19 Ekim 1999 günü saat 10.30'da Ankara Otogarındaydım. Bekleme salonunda Osman Bolulu'yla karşılaşıyorum. O da Bartın yolcusu. Mehmet Aydın, Ali Dündar ve Mahmut Makal'ı bekliyormuş. Birlikte olacağımız için çok sevinmiştim. 1996 yılının Mayıs'ından bu yana da yüz yüze görüşememiştik. En son Ankara  (TÜYAP) Kitap Fuar'ında, Edebiyatçılar Derneği Standı'nda Ahmet Özer'in de içinde bulunduğu birçok sanatçı dostla birlikte kitaplarımızı imzalamıştık okurlarımıza. 
Osman Bolulu'yla birlikte bir çay salonuna geçiyoruz. Gelen çayları yudumlarken bir yandan söyleşiyor, bir yandan da özlem gideriyoruz. Çok sürmüyor, Mehmet Aydın Hoca'mız geliyor. Onunla da, 1992 yılındaki Devrek Baston ve Kültür Şenliği'nden bu yana karşılaşmamıştık. Çok sevecen, duyarlı bir insandı. Yüreğinin sevgisi yüzüne yansımıştı. İçtenlikle hal hatır soruşup, birer çay da onunla birlikte içiyoruz. 
Arabanın hareket saati geliyor kalkıyoruz. Mahmut Makal arabaya binmiş, bu arada Ali Dündar da geliyor. Sıcak hoş bir karşılama... yerlerimize geçip oturuyoruz. Arabamız hareket ediyor. Ben M.Mahzun Doğan'la aynı koltuğu paylaşıyorum. 
Bir süre sonra Devrek'e varıyoruz. Sürücü bir sigara içimlik mola veriyor. Devrek Baston ve Kültür Şenliği'nin eski canlılığını yitirdiğini duymuştum.
 
(SÜRECEK)
 
Yazının orijinalinde çeşitli fotoğraflar yer alımaktadır.
 
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------
 
 
 
 
HABERCİ GAZETE
   Alâettin Bahçekapılı
 
Eğitimci, yazar Osman Bolulu’nun vefat ettiği öğrenildi. 87 yaşında aramızdan ayrılan Osman Bolulu’nun bu sabah Ankara’daki evinde, çocuklarının yanında vefat ettiği dostları tarafından açıklandı. Bolulu’nun yarın ikindileyin Ankara’da Karşıyaka Camisi’ndeki dinsel törenin ardından KarşıyakaMezarlığı’na defnedileceği öğrenildi. Bolulu’nun cenazesine katılmak isteyenler için saat 15.30’da Sıhhiye’deki Atatürk Lisesi önünden servis kaldırılacağı da bildirildi.
Ölümü yazın dünyasında büyük üzüntüye neden olan Osman Bolulu için, daha sonra açıklanacak bir tarihte Ankara’da “anma töreni” düzenleneceği öğrenildi.
BRT Yayın Grubu olarak, sevdiğimiz, saydığımız, okuru olduğumuz Osman Bolulu’ya Tanrı’dan rahmet, ailesine, dostlarına başsağlığı dileriz.
 
Türkçe, Türk edebiyatı, deneme,
inceleme alanlarındaki yapıtlarıyla tanınan Osman Bolulu’nun yaşam öyküsü şöyle:
YAŞAMÖYKÜSÜ: (Ağustos) 1929’da, Tekke köyünde (, Taşova/ Amasya) doğdu. İlkokulu köyünde okudu (1942). Akpınar Köy Enstitüsünü (bitirdi (1947). Beş yıl köy öğretmenliği yaptı, Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümünü (1954) bitirdikten sonra Reşadiye, Doğanhisar ortaokullarında, Amasya Kız Sanat Enstitüsünde Türkçe öğretmenliği; Taşova, Suluova ortaokullarında müdürlük yaptı. 1964’te Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsünü bitirdi. Çeşitli öğretmen derneklerinde yöneticilik yaptı. MEB müfettişi iken 12 Eylül sonrası emekli oldu (1981). Türk Dil Kurumu (1962-1983), Edebiyatçılar Derneği ve Dil Derneği’nin üyesiydi. Ümit Dünyası şiiri Nilüfer dergisinde yayımlandı (1951). Şiir ve yazıları Varlık, Bizim Dağarcık, Ataç, Ilgaz, İmbat, Yelpaze, Türk Dili, Çağdaş Türk Dili, Kıyı, İnsancıl, Karşı, Damar, Gerçek Sanat, Biçem, Abece, Türk Dili Dergisi gibi dergilerde yer aldı. Reşadiye’de Duruluk (1955-56), Amasya’da İlke (1961) dergilerini çıkardı. Ankara’da Öğretmen Dünyası ve ABC dergilerini yönetti (1992-93). 1992’de “Yurt Boyu Sevişmek” ile Nabi Üçüncüoğlu ve Vedat Güler (şiir yarışmalarında) Birincilik ödüllerini, 1998’de “İnsan İnsana Eklene Eklene” ile Kültür Bakanlığı Büyük Ödülünü aldı. 1 Ağustos 2017’de Ankara’da öldü…
Başlıca yapıtları:
Şiir: Dalların Ucundaki (1955), Bileşim Çizgisi (1963), Yurt Boyu Sevişmek (1992), Taşın İyisi (1992), Uzun Koşu (1994), Güle Yolculuk (1996).* Biyografi: Ahmet Miskioğlu Kitabı(2004) * Öykü: Yağmur Sonrası (1998) *Deneme: Antilaikliğin Önlenemez Yükselişi (1994),Belleksiz Toplum (1995), Korkacaksan Kitapsızlardan Kork (1995), İnsan İnsana Eklene Eklene (1998), Haritasız Yüzler (2007),* Anı/Anlatı: İnsanlığın Solmaz Gülleri (2000), Anı-inceleme: Bir Gülün Aydınlığında 60 Yıl-Yalnız Sen, (eşiyle ilgili 2010). *Masal: Devlet Kuşu (1970)
Türkçe: Sözün Işığı-Uygulamalı Noktalama Bilgileri (2004), vd…
* Tansu Bele, “Dilden Düşünüşe Uzun Koşu” (2004)- Osman Bolulu hakkında bir inceleme.
                                      *     *    *
                                        
 
Şair, yazar Ahmet Özer, facebook hesabından Osman Bolulu için 16 dakika önce şunları yazdı:
19 Mayıs 1996’da Ankara-Altınpark’ta Osman Bolulu ve Muzaffer Gündoğarla bir imza günündeyiz.
Dostum, ağabeyim, danışmanım, öğretmenim, meslektaşım değerli yazar-şair-eğitimci Osman Bolulu’yla bir daha kucaklaşamayacak olmanın acısı içindeyim.Sağlığında bize öğrettikleri yaşamımıza renk katan büyük değerlerdir.Mertliği, cesareti, yiğitliği yüreğinden eksik etmeyen şövalye ruhlu insana sonsuz saygılarımı sunuyor, yıllar önce onunla ilgili yazdığım bir yazımı sevenlerinin acısı paylaşarak sunuyorum:

Dil ve Sanata koşulu bir bilinç: Osman Bolulu
Ahmet Özer
Yakından tanıdığım Osman Bolulu üzerine son günlerde iki önemli yapıt yayımlandı. Bunlardan ilki bir kitap, Tansu Bele imzasını taşıyor: “Dilden Düşünüşe Uzun Koşu”. İkincisi bir dergi: Adana’da yayımlanan Ardıçkuşu. Derginin Mayıs 2004 tarihli 62. sayısı, şair ve yazarımız adına özel sayı olarak düzenlenmiş. Gerek kitap gerekse dergide yayımlanan yazılara bakarken bir ömrü dolduran nice birikimin nereden nereye akıp geldiğini gördüm, duygulandım. Bu yazılarda, bir kültür adamının çok yönlü portresi çiziliyordu. Doğrusu, bu kültür olgusunu irdelediğimizde, şair ve yazarımız adına üç yol çıkıyordu önümüze: Dil, eğitim, sanat.
Kurtuluş Savaşı vererek kazandığımız bağımsızlığın bedelini ağır ödeyen Kuvayi Milliye kadrolarının çoğu, zaman içinde aydınlanma eyleminin üst düzeyinde görev aldılar. Ağır sorumluluklar yüklenen bu kadrolar, çocuklarına bağımsız bir yurtla birlikte, onurlu bir yaşam bıraktılar. Bırakılanlar bir toplumun temel değerlerini oluşturuyordu. Bu değerlerin ışığında yaşanan bağımsızlığın onuruna sahip çıkarak eğitimde, dilde, kültür ve sanatta önemli atılımlar gerçekleştirilecekti. Cumhuriyetin ilk yıllarında insanımız, toplumsal coşkuya sahip olmanın ötesinde uygarlık düzleminde kendinden söz ettirebilecek düzeyde değildi. Zaman içinde bin türlü zorluğu yenerek önemli aşamalar kaydedildi. Gazi Mustafa Kemal’in “10. Yıl Nutku”nda belirttiği gibi “Az zamanda çok ve büyük işler yap”ılmıştı. Yapılanların temel amacı, saygın bir yurtta, yurttaşlık bilincine sahip bireyler yetiştirmekti. Bolulu üzerine hazırlanan özel sayıda yer alacak yazıyı yazarken bunları düşündüm. Bolulu, böyle bir damardan geliyordu. Kurtuluş Savaşına omuz veren insanlardan sağ kalanları tanımıştı. Onların görev bilincini, sorumluluk tavrını, yurtseverliklerinin ulaştığı boyutu gözlemişti; ileride yaşamını yönlendirecek kültürel donanımı genç cumhuriyete arka çıkan saflarda bulunmayı, bu kaynaktan aldığı güce dayandırmıştı. Nüfus kayıtlarına göre o, Cumhuriyetin 6. yılında dünyaya gelmişti. Cumhuriyet, ‘bir anaokul öğrencisi’ konumundaydı o yıl. Bağımsızlık zaferini içten içe yaşayan insanımızın engin bir coşkuyla harmanlandığı süreçti yaşanan. Yeni Türk alfabesinin kabulüyle başlayan eğitim seferberliğinin ülkeyi dört koldan sardığı günlerde, gençler öğrenecekleri yeni harflerle, 10 yıl üst üste savaşan bir ulusun yorgun ve yoksul insanlarının eğitimden yoksun çocuklarına ışık olacaklardı. O “yoksulların üniversitesi” olarak nitelendirilen köy enstitüsüne bir başka seçeneği olmadığı için girmişti. Bu giriş bir başka yerde yapabilmesi söz konusu görevin bin katını yapma olanağını vermişti ona: Halkının öğretmeni olmuştu.
Yokluk ve yoksunlukla, dünyayı saran savaşla boğuşulan 40’lı yıllar; ekmeğin, aşın, ilacın, elektriğin, yolun, suyun ardından sefere çıkıldığı süreçti. Bu süreçte o; bir şeyin son derece önemsenmesi gerektiğini duyumsadı: Anadilini iyi öğrenmeliydi. Bu, onun konumundaki insan için iki şeyi kapsıyordu. Birincisi yoksul bir köylü çocuğunun kendini ifade edebilme özgürlüğü çok önemliydi. Bireysel özgürlük, kişinin kendini ifade edebilmesini, geniş bir sözcük hazinesine sahip olmasını sağlar. Bolulu, bu nedenle anadili Türkçeye büyük önem vererek öğrencilik yıllarından bu yana var olan duruşunu kendi elleriyle biçimlendirdi. Enstitüde, dünya klasikleriyle beslenen bilinçle yetinmedi, Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü’nde öğrenim görerek anadilinin tüm inceliklerini kavradı. Bu kavrayış ona yazın alanında öyküler, denemeler, anılar, tanıtılar ve şiirler yazdırdı. Onun bu türlerdeki ürünlerinde önemli bir dil bilinci, türün işlevini yerli yerine oturtan bir kültür-sanat birikimi görülür. Bolulu’nun emek birikimi, dil bilinciyle harmanlanarak kendisi gibi, kendi sınıfının insanlarını, arkasız kişileri de savunmanın bir yurttaşlık görevi oluşu üzerine yoğunlaşır. Onun resmi görev yaptığı yıllardaki savaşımı araştırıldığında, haksızlıklara karşı nasıl savaşım verdiği bir güzel görülür. TÖS döneminde öğretmenlerin verdiği toplumsal savaşıma bakıldığında, onların siyasal güçlere karşı direnmesinin temelinde, kişilik eğitiminden geçmiş olmaları yatmaktadır. Bu çerçevede Osman Bolulu’nun bilinç birikimini şöyle değerlendirebiliriz: Aydınlanma devrimi savunucularından biri olarak cumhuriyetimizin bireye sağladığı temel hak ve özgürlüklerin ışığında; hukukun üstünlüğünü, demokratik ve laik sosyal devleti, çağdaş kültürü, aklın yaratıcı gücünü, eğitimin uygarlıktan yana tavrını önemsemiş bir öğretmen, bir kültür adamı, bir şair…
Geri bıraktırılmış toplumun öncü insanlarının yaşamı türlü yoksunluklarla ve sürekli arayışlarla doludur. Bolulu’nun yazılarında toplumsal sorunların dünden bugüne sorgulanması söz konusudur. O, kendi konumundaki kişilerin aldıkları eğitim, vardıkları düzey, kazandıkları maddi güçle kurtulduklarını asla düşünmez; onun için gerçek kurtuluş, baskıdan, insanın insanı sömürmesinden uzak, “çağdaş uygarlık düzeyi”ne ulaşmış bir toplumun bireyi olmakla eşdeğerdir. Bolulu, bu düşüncelerin ışığında özgün yapıtlar verdi. Deneme türünde seçkin bir yer edindi. Bu türde Kültür Bakanlığı’nın bir dönem açtığı yarışmada birinciliğe değer bulundu. Şiiri, kendini ve dünyayı yorumlamada vazgeçilmez bir tutku oldu. Bu duyarlılık, ona saygın ödüller kazandırdı. Bugünkü noktadan geriye bakarken pişmanlık duyduğu tek şeyin, yazın dünyasından bir süre koparak yazmaya ara verişidir sanırım. Bu ara veriş, beraberinde; düşünceyi demlendirme, bilgi birikimini oluşturma, okuma, inceleme, araştırma, öğrenme gibi insani değerleri getirmesi açısından yararlı olmuştur diyebilirim.
Bolulu çok boyutlu bir insan… içindeki çığlığın hep süreceğine inanıyorum.
 
 
Haber: BRT Yayın Grubu Genel Yönetmeni Alâettin Bahçekapılı
---------------------------------------------------------------------------------------------------------
 
 
SOMBAHAR
 
 
Osman Bolulu’yu Kaybettik
02 AĞUSTOS 2017 
 
 
Acılar, yitirdiğimiz dostlarımızla çoğalıyor… Şair ve Köy Enstitülerinin son neferlerinden olan OSMAN BOLULU’yu da kaybettik. Osman Bolulu, 3 Ağustos 2017 Perşembe günü ikindi namazından sonra Karşıyaka Karşıyaka Mezarlığında toprağa verilecek. Yazın ve eğitim dünyamıza yaptığı büyük katkıları unutmayacağız ve her zaman kendisini şükranla anacağız. 1929, Tekke köyü / Taşova / Amasya doğumlu olan Osman Bolulu,  Tekke Köyü İlkokulu (1942), Ladik Akpınar Köy Enstitüsü (1947), Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü (1954), Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü (1964) mezunudur. İlk ve orta dereceli okullarda öğretmenlik ve yöneticilik, ayrıca çeşitli öğretmen derneklerinde (TODMF, TÖS, TÖYKO) yöneticilik yaptı. MEB müfettişi iken 12 Eylül sonrası emekli olmuştur (1981). Edebiyatçılar Derneği ve Dil Derneği  üyesidir.
“Ümit Dünyası” adlı ilk şiiri Nilüfer dergisinde (sayı: 72, Aralık 1951) yer almıştı. Şiir ve yazılarını daha sonra Bizim Dağarcık, Varlık, Ataç, Ilgaz, İmbat, Yelpaze, Çağda Türk Dili, Türk Dili Dergisi, Kıyı, İnsancıl, Karşı, Damar, Gerçek Sanat, Öykü-şiir, Biçem, Abece vb. dergiler ile Cumhuriyet gazetesinde yayımladı. Reşadiye’de Duruluk (1955-56), Amasya’da İlke (1961) dergilerini çıkardı. Ankara’da Öğretmen Dünyası ve ABC dergilerini yönetti (1992-93). 1992’de Yurt Boyu Sevişmek ile Nabi Üçüncüoğlu ve Vedat Güler Birincilik ödüllerini, 1998’de İnsan İnsana Eklene Eklene eseriyle Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü’nü aldı. Şiirlerinin bir bölümü Danimarka diline çevrildi. Fransızcaya çevrilen bir şiiri Ankara’dan 20 Şair adlı Türkçe-Fransızca adlı kitapta yer aldı.
 
ESERLERİ:
ŞİİR: Dalların Ucundaki (1955), Bileşim Çizgisi (1963), Yurtboyu Sevişmek (1992), Taşın İyisi (1992), Uzun Koşu (1994), Güle Yolculuk (1996).
BİYOGRAFİ: Ahmet Miskioğlu Kitabı (2004).
DENEME: Antilaikliğin Önlenmeyen Yükselişi (1994), Belleksiz Toplum (1995), Korkacaksan Kitapsızlardan Kork (1995), İnsan İnsana Eklene Eklene (1998), İnsanlığın Solmaz Gülleri (2002).
ÖYKÜ: Yağmur Sonrası (1998).
ARAŞTIRMA: Türkiye’de Mahalli İdarelerin Eğitim Öğretim Kurumlarıyla İlgisi (1965).
MASAL: Devlet Kuşu (1970), Sözün Işığı (2005).
SEÇKİ: 10 Kasım ve Atatürk (1970), İlk Dersimiz Atatürk (1981), Şiir Coğrafyamız (1997, 98, 99, 2000).
Ayrıca ders ve yardımcı ders kitapları vardır.
KAYNAK: Nasır dergisi (8.sayı, Eylül 1956), İ. Zeki Burdurlu / Öğretmen Şairler Antolojisi (1976), Çağdaş Türk Dili (Temmuz 1989), Mehmet Aydın / Şairler Yazarlar Sözlüğü (1992), Cemal Gürlek / Yurt Boyu Sevişmek (Yazı dergisi, Eylül 1992), Vecihi Timuroğlu / Yurt / Boyu Sevişmek (İnsancıl dergisi, sayı: 23, Eylül 1992), Osman Bolulu / Halktan Olmak Fakat Halk Kalmaktan Korkmak (Damar dergisi, sayı: 51, Haziran 1995), Tacim Çiçek / “Uzun Koşu”cu Osman Bolulu (Gerçek Sanat, sayı: 10, Temmuz 1995), Muzaffer Uyguner / Osman Bolulu’dan Denemeler Toplamı: “İnsan İnsana Eklene Eklene” (Cumhuriyet Kitap, sayı: 504, 14 Ekim 1999), Vedat Yazıcı / Martıya Mektuplar (2000), TBE Ansiklopedisi (c.1. 2001), Ahmet Köklügiller / Türk ve Dünya Edebiyatında Yazarlar Sözlüğü (2002), Osman Bolulu’nun Denemeleri (Damar, Mart 2002), “Sorumluluk Duyuyorum Öyleyse Varım”, Osman Bolulu’nun 50. Sanat Yılı (Damar dergisi, sayı:132, Mart 2002), Tansu Bele / Dilden Düşünüşe Uzun Koşu (2004), Vitrindekiler / Sözün Işığı (Cumhuriyet Kitap, 24.2.2005).
 
 
 
 
------------------------------------------------------------------------
 
 
 
TELGRAFHANE SANAT
 
   Yazar-Ozan Osman Bolulu’yu da Yitirdik
     2 Ağustos 2017
     
http://www.telgrafhanesanat.org/yazar-ozan-osman-boluluyu-da-yitirdik-2813.html 
 
Yazar – Ozan Osman Bolulu’yu da yitirdik.
Köy enstitüleri Türk aydınlanmasının güneşidir. Adeta galaksimizin orta yeri, enerji özeğimizdir.
Hâlâ günümüzü ışıtıyor.
Köy enstitüleri ekininin kesin sözcülerinden, o altı yıl gibi kısa sürede yetişen yazarlarından Osman Bolulu‘yu Türk okuru güzel şiir ve deneme yapıtlarıyla tanıdı, sevdi.
Osman Bolulu ömrünün her anında gerçek öğretmendi.
Osman Bolulu, Dalların Ucundaki (1955), Bileşim Çizgisi (1963), Yurt Boyu Sevişmek (1992), Taşın İyisi (1992), Uzun Koşu (1994), Güle Yolculuk (1996), Yağmur Sonrası (1998), Belleksiz Toplum (1995), Korkacaksan Kitapsızlardan Kork (1995), İnsan İnsana Eklene Eklene (1998), İnsanlığın Solmaz Gülleri (2000) adlı yapıtlarını ekinimize kazandıran, Türkçeyi tutkuyla seven usta yazar ve düşünürümüzdür.
İçtenliğiyle, eğitim ve ekinimize büyük emeğiyle, güleçliğiyle her zaman anımsanacaktır.
Işıklar içinde yatsın.
Türkçemizin, aydınlanmacı yazarlarımızın başı sağ olsun.
 
 
telgrafhanesanat.org
 
-------------------------------------------------------------------------------------------
 
 
 
ANTAKYA GAZETESİ
.....
   OSMAN BOLULU VEFAT ETTİ
    
http://www.antakyagazetesi.com/antakyada-kultur-sanat-30/
 
 
Yazınımızın önemli değerlerinden eğitimci-yazar Osman Bolulu(88), 2 Ağustos 2017 Çarşamba günü Ankara’da vefat etti.
Tekke köyü doğumlu olan Osman Bolulu, 3 Ağustos Perşembe günü Ankara’da kılınan cenaze namazının ardından Ankara Karşıyaka mezarlığına defnedildi.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------
 
 
 KASABADAN ESİNTİ
 
Osman Bolulu Hoca'mızı kaybettik
2 Ağustos 2017 Çarşamba
 
 
Amasya-Taşova-Tekke köyünde tütün tarlasında doğdu (Ağustos 1929). Çiftçi bir ailenin dördüncü oğlu. Babası medrese çıkışlı İsmail Hoca, anası Hatice Hanım. Tekke Köyü İlkokulu'nda (1942), Samsun Ladik Akpınar Köy Enstitüsü'nde (1947), Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü'nde (Edebiyat Bölümü 1954), Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü'nde (Kamu Yönetimi Uzmanlığı 1964) okudu.
Bulunduğu Görevler: Amasya-Taşova Yerkozlu, Alpaslan, Uluköy ve Tokat-Turhal Atatürk İlkokullarında, Konya-Doğanhisar, Tokat-Reşadiye, Amasya-Toşova, Amasya Kız Meslek, Suluova, Ankara-Elmadağ, Ankara-Gazi Çiftliği, İncesu, Kurtuluş Ortaokulu ve Liselerinde öğretmenlik, yöneticilik; Milli Eğitim bakanlığı merkez örgütünde bakanlık müfettişliği yaptı. Milli Eğitim Bakanlığı Müşavir Müfettişliğinden emekli oldu (1981). Düşüncelerinden ötürü soruşturma, kovuşturmalar geçirdi, mesleğinden ayru kaldı (üç yıl). danıştay kararı ile mesleğine dönebildi. Çalıştığı yerlerde öğretmen derneklerinde görev aldı. Türkiye Öğretmen Dernekleri Federasyonu (TÖDMF) Yönetim Kurulu üyeliği, Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) kurucu üyeliği ve bölge temsilciliği, Türkiye Öğretmenler Kooperatifi (TÖYKO) Başkanlığı yaptı.
Ödülleri: Nasır Dergisi (1956,  Birincilik), Çağ Dergisi (1974,  Mansiyon), Vedat Güler (Ordu, 1992, Birincilik), Nabi Üçüncüoğlu (Trabzon-Kıyı Dergis 1992, Birincilik), Petrol-İş (1992, Mansiyon) şiir ödüllerini aldı. Kültür Bakanlışının Cumhuriyetin 75. yılı nedeniyle açtığı eser yarışmasında Deneme Büyük Ödülü'nü kazandı. Sözün Işığı kitabıyla Dİl derneği Beşir Göğüş-Türkçe'nin, eğitim ve öğretiminin geliştirilmesi- Ödülü'nü aldı (2005). Beş şiiri çevrildiği için Danimarka Yazarlar Birliği'nce Kopenhag'a çağrıldı (6-15 Ekim 1995). Adına düzenlenen gecede çevrilen şiirlerinin Türkçe'sini okudu, Türk şiiri üzerine konuştu. Kopenhag'ın üç semtinde ve Arhüs kentinde davetlilerle söyleşti, kitap imzaladı.
Osman Bolulu dil üzerine yayınladığı denemeleriyle ilgi çekti. Kendine özgü bir deneme biçemi geliştirdi. Türk Dil Kurumu (1962-83), Dil Derneği, Türk Sanat Kurumu, İnsan Hakları Derneği, Ankara Emekli Öğretmenler Derneği, Eğitimciler Derneği, Edebiyatçılar Derneği Genel Yönetim Kurulu üyeliklerinde bulundu ve Kültür Bakanlığı Dünya Klasikleri Yayın Danışma Kurulu üyeliği (1997-2001) yaptı. Halen Köy Enstitüleri ve  Çağdaş Eğitim Vakfı kurucusu, Ankara Emekli Öğretmenler Derneği üyesidir.
Tokat-Reşadiye'de öğretmenlik yaparken Duruluk (1955-56, 11 sayı) dergisini yayınlamıştı. Amasya'da İLKE (1961, 3 sayı) dergilerini çıkardı. Ankara ÖĞRETMEN DÜNYASI (1985), ABECE (1992-94) dergilerinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı.
Deneme, ders ve kaynak kitaplarının dışında çocuk ve gençlere seslenen kitaplar da yayınladı.
Masal: Devlet Kuşu (1978),
Anı: İnsanlığın Solmaz Gülleri (2008)
İnceleme: Ataturk ve 10 Kasım (1969), İlk Dersimiz Atatürk ( 1980-1994)
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------
 
 
 
 
EKŞİ SÖZLÜK
 
ekşisözlük 
Osman Bolulu 
 
Ankara dostları, yağmur sonrası, korkacaksan kitapsızlardan kork gibi kitapları olan yazar
                                                                                                           08.12.2001 exper 
 
1929 yılında amasyanın taşova ilçesine bağlı akınoğlu köyünde doğmuş cumhuriyet devrimlerinin aydınlanma hareketleri sonrasında akpınar köy enstitüsünden mezun olmuştur. 
eserlerinin bazıları; 
Şiir: Dalların ucundaki (1955)  Bileşim çizgisi (1963)  Yurt boyu sevişmek (1992) Taşın iyisi (1992)  Uzun koşu (1994)  Güle yolculuk (1996) 
Öykü: Yağmur sonrası (1989) 
Deneme: Belleksiz toplum (1995)  Korkacaksan kitapsızlardan kork (1995)  İnsan insana eklene eklene (1998) 
Anı: İnsanlığın solmaz gülleri (2000) 
Masal:  Devlet kuşu (1970)
                                          01.10.2016 aslagelmeyecektelefonubekleyenadam
------------------------------------------------------------------------------------------
 
 
 
YAŞAMLA ÖLÜM ; OSMAN BOLULU, MUZAFFER İZGÜ
 
M. Demirel Babacanoğlu
http://sanat-magazin.com/yazarlarimiz/demirelbabacanoglu/yasamla-olum-osman-bolulu-muzaffer-izgu/
Yaşamla ölüm kardeş gibidirler. Her zaman kendinde taşır ölümü yaşam. İnsanlar yaşamlarından sorumludurlar. Dünyada kalma yaşı değil dünyada iş yapma yaşı önemlidir. Hani derler ya dikili ağacın var mı? Olmalı. O ağaçtır seni ölümden sonra yaşatacak olan… Bir yapıt bırakmalı değil mi dünyaya…
Gittikçe azalıyoruz. Çoğalıyoruz da diyebiliriz buna. Çocuklarımız var ya bizi temsil edecek, yaşatacak. Aslında biz ölmüyoruz. Yerimize kendimize benzer canlılara bırakıyoruz. Yeni yapıtlar üretiyoruz. Kitaplar yazıyoruz, binalar dikiyoruz, müzikler sunuyoruz, yontular oluşturuyoruz… Ölümden sonra yaşamda kalmak istiyoruz. Az şeyler mi bunlar. Bolulu, İzgü çocuklar, yapıtlar bıraktılar; anılacaklar dünyamızda.
Tanıdık, tanımadık insanlar dünyamızdan ayrılıp gidiyorlar. Osman Bolulu, (?. ?. 1929, Amasya – 02.08.2017, Ankara), Muzaffer İzgü (29.10.1933, Adana – 26.08.2017, İzmir) de ayrıldılar dünyamızdan. İki ses, iki ulu yazar, iki özgün insan çekildiler gözlerimin önünden; göğündü yüreğim. 
 
Osman Bolulu’yu, öğrenciyken Varlık Dergisi’nden okuduğum şiirleriyle tanımıştım. Sonra başka dergilerde de okudum. Etkili, toplumsal Kemalist şiirler yazıyordu. Edebiyatçılar Derneği kurulunca Ankara’da yüz yüze tanıştık onunla.
‘Taşın İyisi’ yle (şiir) değişik bir mizah anlayışı sergiliyordu. Aymaz insanları, yöneticileri vuruyordu. İlgimi çekmişti, inceleyip yazmıştım kimi yayın organlarında. 
Aykırısanat dergimizin bir sayısını ona ayırmıştık. Köy enstitülü özgün yazarımızdan biriydi. Dilediği gibi yaşamaya özen gösterdi. Doğru bildiği yoldan yürüdü. Eşini yitirmek onu sarstı. Yaşlılık, acılar, sorunlar iyice yıprattı onu. Evden pek dışarı çıkamaz oldu. Ara sıra telefonlaşıp konuşuyorduk. Artık konuşamayacağız. Dönülmez yere gitti. Güneşli olsun yeri…
Muzaffer İzgü’yü Akbaba dergisinde okuduğum yazılarıyla tanıdım. Akbaba, ülkenin ünlü mizah dergilerinden biriydi. Hafta bir çıkardı. Çıkışını özlemle beklerdim. Benim için bir okuldu. Ercüment Ekrem Talü, Rıfat Ilgaz, Aziz Nesin’i (…) Akbaba’dan tanıdım Atamam Adana’ya yapılınca, Yeni Adana Gazetesi’nde “Gençlerle Sanat Edebiyat” sayfası yapmaya başladım. 12 Eylüllü yıllardı. Şair-yazarları kıpırdatmıyordu. Buna karşın TYS kuruldu. İmza günlerini başlattı TYS. Birçok şair yazarı yüz yüze böyle tanıdım.
İzgü, İzmir’den gelmişti Adana’ya, Cumhuriyet Kitap Kulübü’nde imza günü vardı. Onu da yüz yüze böyle tanıdım. Konuştuk, söyleştik. Yazdım Yeni Adana’da.   ‘Donumdaki Para’ onun ünlü kitaplarından biridir. ‘Dayak Birincisi; Ali Babanın Çiftliği, Zıkkımın Kökü, Halo Dayı (…)”
Severek okudum kitaplarını. Aykırısanat’ın bir sayısını ona ayırdık. Zıkkımın Kökü’nü yazmıştım. Yaşam öyküsüdür onun. Adana ağzı, Adana gelenekleri anlatılır. Toplumsal açıdan bakar olaylara. Sevecen, güleç yüzlüdür. Büyüklerin arkadaşı, gençlerin abisi, çocukların dedesidir. Eşini yitirmişti son yılda. Acısı sarstı onu. Gitti ardından. Ben yazarımı yitirdim. Güneş yoldaşı olsun…
 
Yazarlarımın ailesine, yakınlarına, sevenlerine başsağlığı diliyorum…

    28.08.2017, Çamlıyayla
------------------------------------------------------------------------------------------
 
 
 İSVEÇ POSTASI
 
Ardı Ardına Gelen Yitimlerimiz - Günay Güner
Osman Bolulu, Ahmet Cemal, Muzaffer İzgü, Emin Özdemir
http://www.isvecpostasi.com/kose-yazisi/918/ardi-ardina-gelen-yitimlerimiz.html
 
 
 
Son dönemde bir kuşak değişiyor sanki, aramızdan ayrılıp gidiyorlar. Ekin yaşamımız ıssızlaşıyor gitgide. Ne ki her değer ardında devasa bir birikim bırakıyor.

Gelecek kuşaklara müthiş olanaklar sağladılar. Sürekli çalıştılar. Kısa aralıklarla yitirdiğimiz Osman Bolulu, Ahmet Cemal, Muzaffer İzgü ve 1 Eylül 2017’de yitirdiğimiz Emin Özdemir; her biriTürk ekininin köşe taşlarıydılar.  

Osman Bolulu köy enstitülerinin yetiştirdiği değerlerdendir. Ömrünün her anında, o dingin ve tane tane konuşmasıyla halkımızın öğretmeniydi. Yazarlığı toplumu değiştirme yönünde bir sorumluluk işi görürdü. Bolulu aynı zamanda yetkin bir ozan ve deneme yazarıydı. Onun kitap tutkusu “Korkacaksan Kitapsızlardan Kork” adlı deneme yapıtında da somutlaşır.

Ahmet Cemal aydınlanma ülküsüne gönülden bağlı, çok bilgili bir ekin adamıydı. Çeviri kurumu gibi çalıştı. Özellikle son dönemde Herman Broch’tan yaptığı çeviriler olağanüstüdür; yazınımıza büyük katkıdır. Cumhuriyet gazetesine de sürekli köşeyazılarıyla büyük emek verdi.

Muzaffer İzgü Türk halkına okumayı öğreten, sevdiren az sayıda ustadan biridir.  Yaygınlık anlamında onun yanı sıra Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz anılır. Muzaffer İzgü iki yüze yakın kitabıyla, yine yaklaşık iki yüz oyunuyla, dergilerdeki, gazetelerdeki binlerce yazısıyla ulusumuzun bilincini güzellik, sevgi, eleştirellik yolunda biledi, Yorulmak bilmeden çalıştı, sürekli çağrıldı, gitti, konuştu, seslendi.

Muzaffer İzgü çocuk yazını olmayan halkın, yetişkin yazınının da olamayacağını vurguladı. Yalın bir gerçek gibi görünse de İzgü’den önce vurgulama gereği duyan çıkmamıştı. Oysa Türk halkının başat sorunları arasındadır okumamak; çocuk yazınına da gerekli önemi vermemek!

İzgü’nün çocuk sevgisi yürekten gelen bir sevgi olmasının yanı sıra, çocuklarla kurduğu iletişim muhteşemdi. Sine filmi de yapılan “Zıkkımın Kökü” adlı romanında anlattığı yaşamı, çocukluğu alabildiğine ağır bir yoksulluktur. O kitap derin etkiler duyulmadan okunamaz. Ne ki İzgü, o yoksul aile ortamında sevgi olduğunu, sevgiyi yoksunluk çekmeden yaşadığını söyler.

Emin Özdemir yine köy enstitülerinin eşsiz insan yaratımının has örneklerindendir. Yurtdışında eğitim görür ve incelemelerde bulunur. Yüreği hep Türkçeyle Türk ulusuyla çarpar. Türk ekiniyle bir biçimde ilgili hiç kimse yoktur ki çabası Emin Özdemir’in yaratım alanından geçmesin. Türkçe ve dil üzerine temel başvuru kaynağı kitaplarının yanı sıra Türk ve dünya deneme yazınına çok özgün yapıtlar kazandırmıştır. “Kurmaca Kişiler Kenti”, “Sözcüklerin Vicdanı”, “Yüzler ve Sözcükler”, “İnsan Yüreğine Yolculuk”, “O İyi Kitaplar Olmasaydı”, “Sözcük Sözcük İçinde”, “Düzyazının Sorgulayan Gücü”…            

Çocuk yazınında da birçok güzel kitap yayımlayan Özdemir Dil Devrimi yolunda, bugün binlerce yıldır kullanıyormuşuz gibi dilimizde olan “seçenek”, “sözel” gibi sözcükleri de türetmiştir. Bir dilde tek sözcüğü bile türetmenin ve halkın diline ulaştırmanın ne denli güç olduğunu bilenler bilir.

Anılan yetkin yazarlar, bu satırların yazarının da aralarında bulunduğu birçok insanı yazın alanında yüreklendirmişlerdir.

Yazarlarımızın üstünlükleri aynı zamanda Türk Devriminin başarısının da göstergesidir. Böylesi yetkin, güzel yazarları olan ulusa hiçbir geriliği dayatamazsınız. Ne ki kuşkusuz bu o denli kolay değildir, her şeye karşın savaşım vermek gerekir.  

Bize düşen sorumluluktur. Sorumluluğun gereğini yerine getirmektir. Yazarlarımızın bıraktıkları birikime dayanarak ileri götürmektir, geliştirmektir.

Işıklar içinde olsunlar.

Sevgili Alper Akçam’ın yazdığı gibi, “Işıklarını üstümüzden eksik etmesinler.”  
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------



ŞİİR AKADEMİSİ

Emre Gümüşdoğan (Administrator)

Osman Bolulu da aramızdan ayrıldı

http://www.siirakademisi.com/forum/showthread.php?t=8839
 


Yakınlarına, dostlarına, edebiyat dünyasınına baş sağlığı ve sabır diliyoruz.

Işıklar içinde, huzur içinde uyusun...




Osman BOLULU (1929-2017)
Amasya'nın Taşova ilçesinde doğdu. Samsun Ladik Akpınar Köyenstitüsü'nü, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü'nü bitirdi. Öğretmenlik ve yöneticilik yaptı. Milli Eğitim Bakanlığı Müşavir Müfettişliğinden emekli oldu.

Yapıtları:
ŞİİR
Dalların Ucundaki (1955, Türk Sanatı Yay.)
Bileşim Çizgisi (1963, Mim Yay.)
Yurtboyu Sevişmek (1992 Selvi Yay.,1994 Doğru Yay.)
Taşın İyisi (1992 Selvi Yay., 1994 Prospero Yay.)
Uzun Koşu (1994-95, İlkyaz Kitaplığı)
Güle Yolculuk (1996-97, İlkyaz Kitaplığı)

DENEME
Antilaikliğin Önlenmeyen Yükselişi (1994 Prospero Yay.)
Belleksiz Toplum (1995,Troya Yay.)
Korkacaksan Kitapsızlardan Kork (1998, Güldikeni Yay)
İnsan İnsana Eklene Eklene (1998 Kültür Bak., 2001 Güldikeni Yay)
Haritasız Yüzler (2007)
Dil, Düşünüş Evirtimi (İsim Yay. 2012)

ÖYKÜ
Yağmur Sonrası (1998, Güldikeni Yay,2001 Kültür Bakanlığı Yay)

ANI/ANLATI
İnsanlığın Solmaz Gülleri (2000,Yargıcı Matbaası, 2002 Kültür Bak.Yay)
Bir Gülün Aydınlığında (2010, Kurgu Kültür M.Yay./2011, Kanguru Yay.)
Köy Enstitülülerden Biri (2012)

MASAL
Devlet Kuşu (Halk Masalları, 1978, Kendi yayını)

İNCELEME
Türkiye'de Mahalli İdarelerin Eğitim Öğretim Kurumlarıyla İlgisi (1965 Balkanoğlu Matbaası)

BİYOGRAFİ
Ahmet Miskioğlu Kitabı (2004, Kum yay.)

DİL
Sözün Işığı (Yazım Bilgileri, Toroslu Kitaplığı, Eylül 2004)
Dilden Düşünüşe Atatürk Yolu (T.C.Uludağ Üniversitesi B.M., 2008)

TÜRKÇE BİLGİLERİ (1955-56-58-60-70-92);Cümle Çözümleme Anahtarı ve Dilbilgisi Özeti (1970)
Şemalarla Dilbilgisi (1983); İlk Dersimiz Atatürk (1981-94) ; Atatürk ve 10 Kasım (1969)
 
 
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
  
 
  
 
 
BİYOGRAFYA
TÜRKİYE ÜNLÜLERİ İNTERNET ANSİKLOPEDİSİ 
 
http://www.biyografya.com/biyografi/9744
 
OSMAN BOLULU
 
Yazar, Şair
Doğum                        Ölüm                                  Eğitim
1929-Amasya             2 Ağustos 2017-Ankara     Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü
 
ÖZGEÇMİŞ:
 
Şair ve yazar  (D.1929, Tekke Köyü/Taşova/Amasya  - Ö. 2 Ağustos 2017, Ankara). Tekke Köyü İlkokulu (1942), Ladik Akpınar Köy Enstitüsü (1947), Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü (1954), Türkiye Orta Doğu amme İdaresi Enstitüsü (1964) mezunu. İlk ve orta dereceli okullarda öğretmenlik ve yöneticilik, ayrıca çeşitli öğretmen derneklerinde (TÖDMF, TÖS, TÖYKO) yöneticilik yaptı. MEB müfettişi iken 12 Eylül sonrası emekli oldu (1981). Serbest yazar olarak çalışmalarını Ankara'da sürdürdü. Edebiyatçılar Derneği, Dil Derneği vb. üyesidir.
 
'Ümit Dünyası' adlı ilk şiiri Nilüfer Dergisi'nde (sayı: 71, Aralık 1951) yer almıştı. Şiir ve yazılarını daha sonra Bizim Dağarcık, Varlık, Ataç, Ilgaz, İmbat, Yelpaze, Çağdaş Türk Dili, Türk Dili dergisi, Kıyı, İnsancıl, Karşı, Damar, Gerçek Sanat, Öykü-şiir, Biçem, Abece vb. dergiler ile Cumhuriyet Gazetesinde yayımladı. Reşadiye'de Duruluk (1955-56), Amasya'da  İlke (1961) dergilerini çıkardı. Ankara'da Öğretmen Dünyası ve ABC dergilerini yönetti (1992-93)urt Boyu Sevişmek ile Nabi Üçüncüoğlu ve Vedat  Güler Birincilik ödüllerini, 1998'de İnsan İnsana Eklene Eklene eseriyle Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü'nü aldı. Şiirlerinin bir bölümü Danimarka diline çevrildi. Fransızcaya çevrilen bir şiiri Ankara'dan 20 Şair adlı Türkçe-Fransızca adlı kitapta yer aldı.
 
Osman Bolulu 88 yaşında, 2 Ağustos 2017 Çarşamba günü Ankara'da vefat etti. ^Ağustos Perşembe günü Ankara'da kılınan cenaze namazının ardından Ankara Karşıyaka Mezarlığı'na defnedildi.
 
"Osman Bolulu'nun deneme yapıtları, denemenin kökleşmiş, klasik yapısına ve tanımlamasına, bana göre birçok denemecimizde göremediğimiz ölçüde uygundur. Çünkü Osman Bolulu denemelerinde, birçoğu bildik ve tanıdık düşünceden çoğu kez tanık olduğu olgulardan yola çıkardığı okuru, düşünceler ve olgular  üstünde yeni baştan düşündürmeyi başarır. Böylelikle de düşüncelerin düşündürmesini, yani bilinen düşüncelerden yepyeni düşüncelere geçişi sağlar."
(Tansu Bele)
 
"Özgünlüğü, şiirini konuşuyor gibi yazmasından kaynaklanıyor. Dilin zenginleşmesine, bugüne kadar yazdığı yazılarla ve çıkardığı yapıtlarıyla katkıda bulunduğunu görürüz. Osman Bolulu özgün ve kanıksanmayanlarını bolca kullanmaktadır. hatta bilinen sözcük anlamlarını, yeniden oluşturmaktadır."  (Tacim Çiçek)
 
"Bolulu'nun denemelerinde göze çarpan, etkileyici bir kurgu var. Bunun yanında, yazılar sanki uzun sözcük çalışmalarının sonrasında, dinlene dinlene yazılmış, ama bir solukta okunuyor. Dilin ustaca kullanımı da cabası..." (Cem Erciyes)
 
ESERLERİ: 
ŞİİR: Dalların Ucundaki (1955), Bileşim Çizgisi (1963), Yurtboyu Sevişmek (1992), Taşın İyisi (1992), Uzun Koşu (1994), Güle Yolculuk (1996) 
BİYOGRAFİ: Ahmet Miskioğlu Kitabı (2004) 
DENEME: Antilaikliğin Önlenmeyen Yükşelişi (1994), Belleksiz Toplum (1995), Korkacaksan Kitapsızlardan Kork (1995), İnsan İnsana Eklene Eklene (1998), İnsanlığın Solmaz Gülleri (2002) 
ÖYKÜ: Yaşmur Sonrası (1998) 
ARAŞTIRMA: Türkiye'de  Mahalli İdare lerin Eğitim ve Öğretim Kurumlarıyla İlgisi (1965) 
MASAL: Devlet Kuşu (1970), Sözün Işığı (2005) 
SEÇKİ:10 Kasım ve Atatürk (1970), İlk Dersimiz Atatürk (1981), Şiir Coğrafyamız (1997, 98, 99, 2000) 
Ayrıca ders ve yardımcı kitapları vardır.
 
KAYNAKÇA: Nasır dergisi (8.sayı, Eylül 1956, İ.Zeki Burdurlu  Öğretmen Şairler Antolojisi (1976), Çağdaş Türk Dili (Temmuz 1989), Mehmet Aydın  Şairler yazarlar Sözlüğü (1992), Cemal Gürlek  Yurt Boyu Sevişmek (Yazı Dergisi, Eylül 1992), Vecihi Timuroğlu  Yurt Boyu Sevişmek (İnsancıl dergisi, Sayı:23, Eylül 1992), Osman Bolulu  Halktan Olmak Fakat Halk Kalmaktan Korkmak (Damar Dergisi, Sayı:51, Haziran 1995, Tacim Çiçek  "Uzun Koşu'cu Osman Bolulu (Gerçek Sanat, Sayı:10, Temmuz 1995), Muzaffer Uyguner  Osman Bolulu'dan Denemeler Toplamı: "İnsan İnsana Eklene Eklene" (Cumhuriyet Kitap, Sayı: 504, 14 Ekim 1999), Vedat Yazıcı  Martıya Mektuplar (2000), TBE Ansiklopedisi  (C:1 - 2001), İhsan Işık  Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001-2004), Encyclopedia of Turkish Authors (2005), Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen.2.bas. 2007), Ünlü Edebiyatçılar (Türkiye Ünlüleri) Ansiklopedisi (C:4, 2013), Encyclopedia of Turkey's Famous People (2013), Ahmet Köklügiller  Türk ve Dünya Edebiyatında Yazarlar Sözlüğü (2002), Osman Bolulu'nun Denemeleri (Damar, Mart 2002), "Sorumluluk Duyuyorum, Öyleyse Varım", Osman Bolulu'nun 50. Sanat Yılı (Damar Dergisi, Sayı:132, Mart 2002), Tansu Bele  Dilden Düşünüşe Uzun Koşu (2004), Vitrindekiler  Sözün Işığı (Cumhuriyet Kitap, 24.2.2005), Osman Bolulu vefat etti (tasova,gen,tr, 04.08.2017)
 
HAKKINDA YAZILANLAR: 
Bu bölümde  M. Mahzun Doğan'ın " Başkent Gazetsinde Ankaraname Köşesinde yayınlanan 7 Ağustos 2017 tarihli; "Bolulu Kitapları ve Kalemleriyle Uyuyacak" yazısı yer almaktadır.
 
ESER ÖRNEKLERİ: 
 
Bu bölümde Osman Bolulu'nun; "Vakit Varken" adlı  şiiri ile "Büyüğe Ayarlanmak" adlı denemesine yer verilmiştir. 
FOTOĞRAFLAR: 
Bu bölümde Osman Bolulu'nun kimi portreleri ile kimi kitap kapaklarının fotoğrafları yer almaktadır. 
 
DÜZELTME: "ESERLERİ" bölümünde; 
- DENEME türünde gösterilen "İnsanlığın Solmaz Gülleri"adlı yapıt ANI türündedir.
- MASAL türünde gösterilen "Sözün Işığı" DİL kitabıdır.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
 
 
 
 
  
SANATTAN YANSIMALAR
 
Yurtsever şair, öğretmen Osman Bolulu’yu da yitirdik

Köy Enstitüleri kuşağından bir yitik daha…
03 Ağustos 2017
 
 
 
Köy Enstitülü öğretmen, şair, yazar Osman Bolulu Ankara’da 88 yaşında vefat etti.
 
Amasya’nın Taşova ilçesine bağlı Akınoğlu (Tekke) Köyü’nde 1929’da dünyaya gelen Osman Bolulu, Akpınar Köy Enstitüsü’nün ardından Gazi Eğitim Enstitüsü’nün Türkçe-Edebiyat Öğretmenliği bölümünü bitirmişti. Öğretmenlik yaparken Türkiye Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü’nü de bitiren Osman Bolulu’nun yayınlanmış çok sayıda kitabı bulunuyor. Özenli ve yalın Türkçesiyle konuşup yazan Bolulu’nun cenazesi 3 Ağustos 2017 günü ikindi namazını takiben Karşıyaka Mezarlık Camii’nde kılınacak cenaze namazından sonra aynı yerde toprağa verilecek.
Osman Bolulu’nun yaşamı, eserleri ve bazı şiir örneklerine Emrullah Güney’in hazırladığı araştırma yazısından ulaşılabilir:
 
http://blog.milliyet.com.tr/osman-bolulu/Blog/?BlogNo=472505
 
 
---------------------------------------------------------------------------------------
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
          
 
 
  

 

  

 

 

 

 

Yorumlar (0 )