KIZIM AYŞEGÜL HÜRRİYET' İN KÜBA GEZİSİ NOTLARI

KIZIM AYŞEGÜL HÜRRİYET' İN KÜBA GEZİSİ NOTLARI

  

KÜBA

Bunca yıldır görmek istediğim Küba'ya gidiyorum, bu gezide diğer şehirleri değil ama Havana'yı görebileceğim.

Havana kaldığımız yerden yaklaşık iki saat uzaklıkta. Şehrin istediğimiz yerlerini görebilmek için taksiyle gitmeyi yeğliyoruz. Maki türü bitkiler ve tropik ağaçlarla kaplı, çoğunlukla engebesiz çevreyi izleyerek yol alıyoruz. Yollar düzgün, trafik sakin. İçinden geçtiğimiz küçük şehir ve kasabalar aydınlık, temiz görünüyor. Şoförümüz de trafikteki diğer araçlar gibi trafik kurallarına uyuyor,  yollarda sıkı trafik kontrolu var.

Üç nehirli, 17 köprülü şehir Matanzas'ın yakınından geçerek Havana'ya doğru yol alıyoruz.  Yolda kalmış bir başka taksi görünce  duruyoruz. Bizim şoför diğerine yardım ederken, o araçtaki yolcularla, bizim gibi Havana'ya giden orta yaşlı çiftle, ayaküstü sohbet ediyoruz. Kanada'dan gelmişler. Kadın  otomobillerin eskiliğinden söz açıp, dudak bükerek 'bir önceki yüzyıla gelmişiz gibi' diyor.  Hesapta uygar dünyadan gelmiş ya, bu tepeden bakan tavrı kendine hak görüyor !. Sonradan öğreniyoruz ki bu çift Arnavutluk kökenli, oradan gelip yerleşmişler Kanada'ya. O kısacık karşılaşmada bir şey söylemek istemiyorum ama, 'Ne çabuk ülkenizi, geldiğiniz yeri unuttunuz' diyorum içimden.. 

Genç Kübalı şoförümüz  rahat, akıcı bir İngilizceyle konusuyor. Okullarda da öğretiyorlarmış, ama o ayrıca dil kursuna da gitmiş.  Ülkesinden nefret  etmiyor, ama yine de başka dünyaların özlemi içinde..  Rahat ve normal bir hayatı olduğunu ama başka bir ülkeye gidip Küba restoranı ya da salsa okulu açmak istediğini anlatıyor. O  acımasız kapitalist dünya uzaktan ona el edip gel gel diyor ne de olsa. Gidebilse belki  günün birinde hayallerine kavuşacak, belki de o ülkenin adaletsiz refahından kendisine ancak düşecek kırıntılarla  ayakta kalmaya çalışacak, kim bilir.. Devlet memurlarının daha iyi koşullarda yaşadığını söylüyor; taksitle araba alabiliyorlarmış, arabalarının benzinini devlet karşılıyormuş, daha iyice evlerde oturup tatil yapabiliyorlarmış. Peki zengin olanlar var mı diye sorduğumuzda  'hayır ' diyor, 'sadece biraz daha iyi koşullarda yaşıyorlar'. Bu arada Fidel Castro'nun bir başkanlık sarayında mı oturduğunu sorduğumuzda, soruyu şaşırtıcı buluyor , Havana dışında bir evde yaşadığını söylüyor.

Radyoda Küba müziği dinlemek istediğimizi söyleyince yüzünü buruşturup, kendisinin Beyonce ve Rihanna dinlediğini söylüyor. Biz eski Havana sokaklarında dolaşmak,  Devrim Müzesini görmek istediğimizi söyleyince, bizi,  binaların görece yüksek olduğu yeni Havana'ya götürmeyi teklif ediyor.  Aynı bizim,  turistlerin, özgün, bizden yerlerde  dolaştıkça, sefaletimizi, çelişkileri görmelerinden hoşlanmayıp, kendi dünyalarının benzeri, hatta kopyası 'modern' Türkiye'yi yansıtan  yerlerde dolaşmalarının daha hayırlı olduğunu düşünmemiz gibi..

***

Havana'daki Hemingway Oteli'nden, Devrim Müzesinden ve Meydanı'nından söz etmeden önce Küba'nin sağlık ve  eğitim sistemi hakkında derlediklerimi aktarmak istiyorum.

SAĞLIK SİSTEMİ

Küba sağlık sistemi tüm dünyaya örnek olacak nitelikte.  Bunu ben söylemiyorum, Birleşmiş Milletler Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) saptaması bu.
'Küba sağlık sistemi, dünyaca etkinliği ve mükemmelliği ile tanınır.  Kısıtlı kaynaklara ve Amerika'nın yarım yüzyıldan fazladır uyguladığı ambargonun devasa etkisine rağmen, Küba, toplumun tüm katmanlarına sağlık hizmetlerine ulaşma garantisi  vermeyi ve gelişmiş ülkelerdekine benzer sonuçlar elde etmeyi  sürdürmektedir.'

'Dünya Sağlık Örgütü Başkanı Margaret Chan, 2014'teki Havana ziyaretinde şöyle bir açıklama yapmış:  Küba, araştırma ve geliştirmeyi içeren bir sağlık sistemine sahip tek ülkedir, ve izlenecek yol budur, cünkü insan sağlığı sadece buluşlar yoluyla geliştirilebilir"'

'Yine Margaret Chan : "Küba sağlık sistemi önleyici tıbba  dayalıdır ve ulaşılan sonuçlar olağanüstüdür. Dünya bu modeli izlemeli, etkisiz ve pahalı tedavi edici model yerine koruyucu tıbba yönelmelidir."  "Tüm dünya insanlarının Küba'da olduğu gibi kaliteli tıbbi hizmete ulaşmasını gönülden diliyoruz "  da diyor.

Dünya Sağlık Örgütü,  sağlık hizmetlerine erişim yetersizliğinin; kaynak yetersizliğinden değil, liderlerin savunmasız insanlarını koruma konusundaki politik isteksizliğinden kaynaklandığına vurgu yapıyor. Mayıs 2014'te Küba, sağlık sisteminin mükemmelliği nedeniyle  67. Dünya Sağlık Toplantısı'na başkanlık yaptı. Küba'da çocuk ölüm oranı binde 4,2. Bu oran ABD'den  daha düşük olmakla kalmıyor, dünyadaki en düşük oranlardan biri  ve Güney Amerika kıtası ve üçüncü dünya ülkeleri arasında da  en düşüğü.

'Küba,  ortalama yaşam beklentisinde 78 yaş ile en gelişmiş ülkelere benzer bir orana sahip olmakla kalmıyor,  Güney Amerika kıtası ve üçüncü dünya ülkeleri arasındaki en yüksek orana sahip. Kübalılar komşuları Haitililerden ortalama 30 yıl daha fazla yaşıyorlar ve 2025 yılında Küba tüm Latin Amerika ülkeleri arasında 60 yaş üstü nüfusta en yüksek orana sahip ülke olacak.' ( ABD 2015 yaşam beklentisi 78,88)

Küba sağlık hizmetlerine kavuşmayı temel insanlik hakkı olarak kabul ediyor. Ve sağlığın yalnızca bir ülke sorunu değil, insanlık sorunu olduğu enternasyonalist görüşünden hareketle ,"1963'ten beri Üçüncü Dünya ülkelerindeki yoksullara sağlık hizmeti vermek üzere doktor ve sağlık görevlileri göndermeye devam ediyor . Şu anda 30.000'den fazla Küba'lı sağlık görevlisi dünyanın 60'tan fazla ülkesinde hizmet vermekte. Bu dayanışmanın  en önemli simgelerinden biri olan Operation Miracle görme sorunlu yoksullar icin 2004 yılında Castro ve Hugo Chavez tarafindan başlatılmış.  Bu program, ALBA (Latin Amerika ve Karayip Ülkeleri İşbirliği) şemsiyesi altında  Latin Amerika'nın katarakt ve diğer göz sorunlarından muzdarip yoksul insanlarına ücretsiz ameliyat hizmeti veriyor. 10 yıl icinde tam üç buçuk milyon görme sorunlu insan ameliyat edilmiş. Başlangıçta Venezuella için başlatılmış bu sosyal yardım programı daha sonra bütün kıtayı kapsamak ve 6 milyon insanı ameliyat etmek amacıyla genişletilmiş. Bu program ayrıca, diğer görme sorunlulara da bedava gözlük ve kontakt lens te sağlıyor. 49 göz merkezi ve 82 ameliyat birimi ile işbirligi yapan toplam 165 Küba kurumu, Latin Amerikanin 14 ülkesinde Operations Miracle bünyesinde hizmet veriyor.

"Küba ayrıca Küba Kimya ve Biyofarmatik Araştırma Enstitüsü   Labiofam aracılığıyla  2014 yılında yaklaşık 15 Batı Afrika ülkesinde  sıtma aşısı kampanyası baslattı. WHO'ya göre 'sıtma virüsü çoğunlukla çocukları etkiliyor ve her yıl, Afrika'da, coğu beş yaşın altındaki  630.000 kişinin hayatına mal oluyor. Bu her gün 100 çocuğun sıtmadan ölmesi demek..'

Bunun dışında Küba, "tüm dünyada ELAM aracılığıyla genc doktorlar yetiştirmekte. (Latin Amerika Tip Okulları -Escuela Latinoamericana de Medicina). 1998'den bu yana ELAM bünyesinde dünyanın 123 ülkesinden 20.000 doktor mezun olmuş.  Şu anda, 120 ülkeden 11.000 genç, Küba kurumlarında tıp eğitimi almakta.  Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon'a gore " ELAM dünyanin en gelişmiş tıp okulu".  Ayrıca, Küba'lı doktorların dünyanın her yerinde, Haiti dahil (Y.N.2010 Haiti depremi), çalıştıklarını  belirtirken 'Her zaman ilk gelen ve son ayrılan onlardır. Küba pek çok ülkeye örnek olacak sağlık sistemi ile gurur duymalıdır" diyor.Bu bilgiler yanlı bir kaynaktan aktarılmadı, Birleşmiş Milletler Dünya Sağlik Örgütü verileri . (1)

Gayrisafi milli gelirinin %10unu sağlığa ayıran Küba, doktor/hasta oranlarına bakıldığında  tüm dünya ülkeleri içinde birinci sırada. Küba'da doktor başına 170 kişi düşerken, bu sayı İsviçre'de 280, Fransa'da 300, Amerika Birleşik Devletleri'nde 390, İngiltere'de 440, Kanada'da 470, Türkiye'de 750, Pakistan'da 1.400, İran'da 2.000, Yemen'de 3.000, Endonezya'da 7.700, Nijerya'da 25.000, Mozambik'te ise 33.500. (2)

****************

Bu kısa gezide, sağlık konusunda küçük  bir kişisel deneyim de yaşadım: Küba'ya gitmeden önceki günlerde sabahları uyandığımda başım dönüyor,  dengemi bulamıyor ve düz  bir hat üzerinde yürümekte zorlanıyordum. Ama yalnızca sabahları.. Dinlendikten sonra gün içinde azalan sorun ertesi sabah yeniden karşıma çıkıyordu. Tatile gideceğim için  beklemeden doktora kostum. Her zamanki aile doktorum tatildeydi, bir başka doktor muayene sonucunda, yorulma ve su kaybı nedeniyle bu sorunları yaşadığım tanısını koydu.  Küba'da da bu durum devam etti ve bir sabah şiddetli kulak ve boyun ağrısı ile uyanınca kaldığımız tesisin doktorunu bulduk. Karanlık revir odasına girip, ışığı açmak üzere uzanırken içerden gelen doktor bu bölümde elektriklerin kesik olduğunu söyledi. Bu sıcak Ağustos gününde bunaltıcı ve alacakaranlık odada beni muayene etti, dikkatle sorular sordu, sorun ne zaman başladi, şikayetlerim neler, ne zaman Küba'dan ayrılacağım vb ?. Teşhis;  orta kulak enfeksiyonu. Ardından kullandığı tüm malzemeleri ve yapacağı işlemi ayrıntılı anlatıp kulağımı yıkadı, gereken ilaç ve antibiyotiği reçete etti ve ilaçlarımı yarım saat sonra almak üzere getirteceğini söyledi. İki gün sonra uçağa bu tedavi uygulanmaksızın binmem halinde kalkış ve inişteki basınçtan dolayı kulak zarımın patlayabileceğini, ancak bu tedavi ile o zamana kadar rahatlayacağımı ve korkmamam gerektiğini de açıkladı. İşte o anda  evvelki haftadan beri  sabahları yaşadığım baş dönmesi ve denge sorununu anımsadım.  Durumu anlattığımda, Doktor Fidel (evet doktorun adı Fidel'di) sorunun o zamandan başlamış olabileceğini öngördü. Kanada'daki doktora kolayından haksızlık etmek istemem, belki o zaman enfeksiyon görünür düzeyde değildi, ancak detay, sorgulama, olası nedenler ve yaklaşım açısından belirgin bir fark olduğunu düşündüm ben. Sonuç olarak, ciddi bir sorunun habercisi  olabileceği için kaygılandığım ve  tatil dönüşü ne yapsam, hangi doktora gitsem diye beynimi kurcalayan  soruna  açıklık getiren, ve bugün artık çok az rastladığımız, insan sağlığını bir bütün olarak gören doktorlardan biri ile karşılaşmış oldum Küba'da; bu güvenilir, yetkin ve canayakın doktoru unutacağımı sanmıyorum... Küba'nın gelişmiş ve insan odaklı sağlık sistemini kıyısından da olsa görmüş oldum böylece.

Hazır Kanada'dan da söz etmişken;  Amerika Birleşik Devletleri , Kanada ve Küba sağlık sistemlerini karşılaştıralım biraz:

Kanada'da  sağlık hizmetleri  tüm Kanadalılar (ve oturma iznine sahip olanlar) için ücretsizdir  ve federal hükümetin websitesinde de belirtildiği üzere  'ödeme gücünden çok ihtiyaca dayalı' hizmet verme felsefesine dayanır.  Her ne kadar kamu sistemi olarak tanımlansa da sağlık harcamalarının % 70'i devlet, % 30'u özel kaynaklardan karşılanmaktadır. 2011 verilerine göre Kanada gayrisafi milli hasılasının % 11,2'sini sağlık harcamalarına ayırmıştır. (Aynı yıl Amerika Birleşik Devletleri'nde bu oranın %17,7 olduğuna bakılınca  -genelde iddia edildiği gibi-  özel sağlık sisteminin harcamaları azalttığı görüşünün pek gerçekçi olmadığını da eklemek gerekir). Kanada sağlık sistemi; temel bakım, uzman doktor ve hastane hizmetleri, diş ameliyatları ve acil ambulans hizmetlerini kapsarken, göz ve  diş muayene ve giderlerini, ilaç giderlerini, özel hastane odası ve ev bakımını karşılamaz.

Amerika Birleşik Devletleri'nde sağlık sistemi özeldir, doktorlar ve hastaneler verdikleri hizmet karşılığı ücret alırlar. Ücret politikası serbest piyasada belirlenir ve devletin bu sürece müdahale hakkı yoktur.

Sistem özel sağlık sigortasına dayanır. Nüfusun % 48'inin sağlık giderleri çalıştıkları kurumların sağlık sigortası tarafından, %5'inin (kendi ödedikleri) kişisel sağlık sigortaları tarafından, % 32'sinin ise  devlet sağlık yardımı programlarından karşılanmaktadır. Ve nüfusun %15'inin ise herhangi bir sağlık  güvencesi bulunmamaktadır. %32'lik nüfusu kapsayan devlet fonlu sağlık hizmetlerinde farklı iki kategori olup, kategoriye göre hastane bakımı, evde bakım gibi hizmetler karşılanabilmektedir. Ancak diş ve gözle ilgili muayene ve harcamalar, işitme cihazı, uzun dönemli bakımı kapsamamaktadır.

Küba'da ise  sağlık hizmetleri tüm Kübalılar için ücretsizdir, sağlık konusu en temel insan haklarından biri  olarak görülür. Küba anayasasına göre: 'herkes sağlık koruma ve sağlık hizmeti alma hakkına sahiptir. Devlet bu hakkı; bedava tıbbi bakım ve hastane bakımı, ücretsiz diş bakımı, sağlık kampanyaları, sağlık eğitimi ve bedava düzenli tıbbi kontroller ve genel aşıları karşılamak yoluyla garanti eder'.

Küba, üç ana eksende - ana-çocuk sağlığı, kadın ve yaşlı sağlığı ve bulaşıcı olan ve olmayan hastalıklar -yoğunlaşan ve halkın %100'ü için ulaşılabilir bir klinik ve hastaneler ağı geliştirmiştir. Model, aile tıbbına dayalıdır ve tam ve ücretsiz erişimi garanti eder. Sağlık sistemi tüm tıbbi bakım ve hizmetleri, ilaç ta dahil olmak üzere kapsamaktadır.  Tekerlekli sandalye, protezler ve gözlük giderleri sistem kapsamında olmamakla birlikte, bunlar için de devlet yardımı yapılmaktadır. (3)

Sağlık hizmetleri ve güvencesine; doktor-hasta oranları, erişim ve kapsadığı hizmetler açısından bakıldığında, bu çok gelişmiş iki ülkenin (ki biri ücretsiz sağlık hizmeti sunan ve bu konuda örnek gösterilebilecek Kanada iken); Küba'nın kısıtlı ekonomisi ile sağladığıdan  daha geride olduğu açık değil mi?

 

EĞİTİM

1959 Devriminden sonra, özel üniversiteler de dahil, Küba'daki tüm eğitim kurumları ulusallaştırılmıştır.  Eğitime çok önem verilen Küba'da, UNESCO verilerine göre, genel bütçenin % 10'u eğitime ayrılmıştır (ABD'de %4'ü, Birleşik Krallık'ta % 2'si iken).

Küba'da  eğitim her düzeyde ve herkes için parasız. Temel eğitim 6 -16 yaş arası zorunlu olup, tüm öğrencilere okul üniformaları ve yemek te ücretsiz.  İlkokullarda sınıf başına öğrenci sayısı 25 ile sınırlandırılmış, ki çoğunda bu sayı 20'ye kadar düşüyor. Ortaöğretimde ise sınıf başına 15 öğrenci hedefine ulaşma çabası içindeler.. Okulların çoğu sabah 6.30'da açılıyor ve 12 saat süreyle açık. Böylece okul öncesi ve sonrası saatlerde çalışan anne babaların çocuklarına bakılabiliyor. Gezici öğretmenler okula gelemeyen çocuklara  evde eğitim veriyor.

Genele bakıldığında ise Küba'da öğrenci-öğretmen oranı 12'ye 1. Okur yazar oranı yüzde 100. Öğretmenler toplum içinde aktif, öğrenme sürecini kolaylaştırmak için ana-babalar ve ailelerle yakın ilişki içinde. Küba'daki  150.000 öğretmenin  çoğu 5 yıllık yüksek öğretim mezunu, yaklaşık yarısı da master derecesine sahip.

Yüksek öğrenim, tümü kamuya ait üniversiteler, yüksek okullar, teknik yüksek okullarca veriliyor. Toplam 47 üniversitesi var yaklaşık 11.5 milyon nüfuslu Küba'nın. Yüksek öğrenim gören öğrenci sayısı yaklaşık 112.000. En eski üniversite olan Havana Üniversitesi, 1728 yılında kurulmuş. 1959'da sadece 3 olan tıp okulu sayısı devrimden sonra 23'e çıkarılmış.

Çalışanlara, iş dışı saatlerdeki kurslarla eğitim imkanı sağlanmıs. 15 merkezde 5 ana alanda (hukuk, tarih, bilim ve teknik, muhasebe-işletme ve ekonomi olmak üzere) verilen ve  genellikle altı yıl süren bu eğitim programından yaklaşik 20.000 kişi yararlanıyor.

Üniversiteye girmek için, gerekli temel bilgilere sahip olunup olunmadığını ölçen bir giriş sınavından geçiliyor. Yetişkin eğitimi içinse, orta öğrenimi tamamlamış olmak, 25- 35 arasında olmak , bir yıl çalısma deneyimine sahip olmak ve yine temel bilgileri ölçen giriş sınavını geçmek gerekiyor. (4)

Ülke genelinde 40'tan fazla sanat okulu bulunmakta. Tüm okullarda sanat öğretmeni bulunduğu gibi, semt kültür merkezlerinde çocuk ve gençler için  sanat sınıfları bulunuyor. İlkokul düzeyinde müzik okulları ve konservatuarların yanı sıra, orta eğitim veren dans ve bale okulları, yüksek öğrenim veren sanat okulları var.  En üst düzey sanat eğitimi veren ISA (Instituto Superior de Arte)'den mezun olan sanatçı sayısı 4700'den fazla. Ülkede ulusal düzeyde, 7 senfoni orkestrası,  uluslararası düzeyde prestijli 2 klasik bale grubunun yanı sıra  düzinelerce bale ve dans grubu ve 400'den fazla kumpanya bulunmaktadir. (5)

 

DEVRİM SONRASI REFORMLAR

Küba Devrimi,  26 Temmuz 1953'te Moncada kışlası baskınıyla başlar, 1 Ocak 1959'da Batista'nın kovulması ve Santa Clara, Santiago de Cuba şehirlerinin Fidel Castro, Raul Castro ve Che Guevera önderliğinde ele geçirilmesiyle gerçekleşir.

Devrimden sonra  Castro hükümetince  sağlık, barınma, eğitim ve daha  pek çok alanda köklü reformlar yapılır. United Fruit Company, Shell ve ITT gibi yabancı işletmelerin hepsi kamulaştırılır, toprak reformu gerçekleştirilir. Kadın haklarının geliştirilmesi, siyah Kübalılara eşit haklar sağlama konusunda düzenlemeler yapılır.

Okuma- yazma Seferberliği:

1 Ocak - 22 Aralık 1961 tarihleri arasında bir yıl süren okuma yazma seferberliği, dünyanın  'en güçlü ve organize olmus okuma-yazma kampanyası' olarak nitelendiriliyor. 1959'dan önce kırsal bölgelerde eğitime erişimin kısıtlı oluşu ve eğitmen eksikliği nedeniyle okur-yazarlık oranı % 60-76 iken, Küba yönetiminin, Che Guevara'nın önerisiyle "eğitim yılı" (Education Year) olarak adlandırdığı 1961 yılında, kırsal bölgelerde okullar inşa etmek, eğitimcileri eğitmek, ve köylülere okuma yazma öğretmek üzere 'eğitim tugayları' (literacy brigades) gönderilir. Kampanya büyük başarı sağlar; kampanya sonunda, yani bir yıl içinde 707.212 kişi okuryazar hale gelir ve ulusal okuryazarlık oranı % 96'ya ulaşır.  (İlgilenenler icin Catherine Murphy'nin 2011 tarihli 33 dakikalik MAESTRA adlı belgeseli önerilir.)

Kampanyaya öğrenci ya da öğretmen olarak  yaklaşık 1 milyon Kübalının aktif katılımıyla gerçekleşmiştir. Kampanya dört ana grup tarafindan uygulamaya konulmuştur:

1- Genç Gönüllüler: Yaşları 10 ila 19 arasında değişen 100.000 genç gönüllü, okullarını bırakıp, kırsal bölgelerde öğrencileri ile birlikte yaşamak ve çalışmak üzere  yola koyulmustur. 1961 eğitim yılında gönüllü olmak için 8 ay okullarını bırakan öğrenci sayısı gerçekten inanılmazdır.

2- Alfabeciler: Şehirlerde ve kasabalarda okuma yazma öğreten gönüllüler. 13.000 fabrika işçisi,  diğer işçilere çalışma saatleri sonrası  okuma yazma öğretmiştir. Bunun dışında, arkadaşlarına, komşularına, akrabalarına okuma yazma öğreten yetişkin gönüllüler vardır.

3- 'Ya Vatan Ya Ölüm' Birlikleri: 15.000 yetişkin işci uzak kırsal bölgelere okuma yazma seferberliği için ücret ödenerek gönderilirken, geride kalan işçiler onların yerine de çalışır  ve işgücü sıkıntısı yaşanmaz.

4- Okul Öğretmenleri: 15.000 profesyonel öğretmen, kampanyanın teknik ve organizasyonel kısmını denetleyerek katkıda bulunmuştur.

Devlet bu gönüllülere, öğretim gereçlerini sağlamakta ve kırsal bölgelere gidenlere de birer üniforma, birer battaniye ve  hamak, iki kitap ( Okuyacağız ve Başaracağız adlı kitaplar -We Shall Read, We Shall Conquer-)  ve birer gaz lambası (iş sonrası saatlerde, geceleri de eğitimin devam etmesi için) vermektedir.

Kampanya sonunda, 22 aralik 1961'de yüzbinlerce coşkulu insan Devrim Meydanında  ellerinde dev kurşun kalemlerle toplanır  ve Castro 'ya "Fidel, söyle bize, başka ne yapabiliriz" diye haykırır. Castro'nun yanıtı "Öğrenin, öğrenin, öğrenin !' olur. (6) 

Battaniye ve gaz lambalarıyla köylere giden eğitim gönüllülerinden söz edince,  genç Türkiye Cumhuriyeti'nin  Köy Enstitüleri'ni anmadan geçemiyorum. Kendi okullarını inşa eden, kendi yiyeceklerini yetiştiren, mezun olduklarında görev yapacaklari köylerde eğitim vermenin ötesinde yaşamı dönüştürecek becerilerle donatılırken, kafaları ve ruhları iyi eğitimle taçlandırılan köy çocuklarını; bunun ülkeye kattıklarını anımsatıyor bana tüm bunlar..

Toprak Reformu

Devrimden sonra büyük toprak sahiplerinin toprakları,  köylülere, kooperatiflere ve devlete devredilir. Bakan olarak görev yapan ve Ulusal Toprak Reformu Kurumu'nun da başında bulunan Che Guevara tarafindan, 1961-1963 yılları arasında bir dizi toprak reformu yasası çıkarılır.

27 Ocak 1959'da Che Guevara 'devrim ordusunun sosyal idealleri'nden sözettiği ünlü konuşmasını yapar; Küba hükümetinin başlıca isteğinin toprakların bölüştürülmesi ile sosyal adaleti sağlamak olduğunu söyler.

Sahip olunabilecek çiftlik büyüklüğünü 13 km2 ile, taşınmaz mallar için 4 km2 ile sınırlandıran bir yasa çıkartılır. Bunun üstündeki araziler kamulaştırılacak ve 271.000 m2lik parseller halinde köylülere bölüştürülecektir . Yasaya göre  yabancılar bundan böyle şeker plantasyonlarına sahip olamayacaktır. Ulusal Toprak Reformu Kurumu kurulur ve  Sanayi Bakanı Che Guevara yönetiminde hükümetin en önemli organlarından biri haline gelir. Toprakları alınanlara 20 yıla yayılmak üzere Küba para birimi üzerinden % 4,5 tazminat ödenmesi öngörülür. (7)

1959'dan itibaren üst-orta sınıf Kübalılara ait topraklar (Fidel Castro'nun ailesinin sahip olduğu plantasyon da dahil olmak üzere) kamulaştırılır. 1960 yılı sonunda 25 milyar dolar değerinde Kübalılara ait özel mülkün yanı sıra devrim öncesinde Küba'nın en iyi ekilebilir alanlarının % 75'ine sahip olan, çoğunlukla Amerikalılar olmak üzere yabancı kişiler ve şirketlere ait  tüm topraklar da ulusallaştırılmış olur. (8)

 

HAVANA

Artık Havana'dayız. Eski Havana'da dolaşıp,  Hemingway'in kaldığı oteli, Devrim müzesini ve Devrim Meydanını görmek niyetindeyiz.  Eski Havana, renkli, aydınlık, İspanyol koloniyal mimarisinin  hakim olduğu tarihi yapılarıyla içimizi açıyor.. Her yerde  iyi bakilmiş pırıl pırıl 50'lerin Ford'lari, Chevrolet'leri .. Evet binalar  bakımsız, ama rengarenk, sokaklar tertemiz. Şehrin (tüm ülkenin) en güzel yanlarından biri etrafta gözünüze gözünüze giren reklam panoları yok.   Bu şehir, paran kadar değer gördüğün bir dünya azmanlaşıp hepimizi kıskacına almadan önceki yaşamın bir ütopya olmadığını yansıtan dingin bir ayna, kulağımıza hüzünlü bir umudu fısıldıyor..

İlk durağımız  Ernest Hemingway oteli olarak bilinen Ambos Mundos. . Otelin girişindeki iki duvar  Hemingway'in fotoğraflarıyla bezenmiş, imzası ve Castro ile olan o ünlü fotoğrafı da yer alıyor.  Görkemli Ambos Mundos,  otel olarak hizmet vermeye devam ediyor, ancak Ernest Hemingway'in yaşadığı  müze olarak korunan 511 numaralı oda ve bina turistlerce gezilebiliyor.

 

HEMİNGWAY VE KÜBA

Hemingway, 1939'da teknesiyle Küba'ya gelir ve Havana'daki Ambos Mundos oteline yerleşir. Daha sonra, Havana'ya 24 km. uzaklıktaki bir balıkçı köyünde Finca Vigia Çiftliği'ni (Manzara Çiftliği) alır  ve yazarlık ve savaş muhabirliğini sürdürürken pek çok başka ülkeye gidip gelmekle birlikte,  izleyen 20 yıl boyunca burada yaşar. Çanlar Kimin İçin Çalıyor, Yaşlı Adam ve Deniz kitaplarının büyük  bölümü Küba'da kaleme alınmış olup, Hemingway, 1952 Pulitzer, 1954 Nobel ödüllerini de yine Küba'da yaşadığı dönemde almıştır. (9)

Hemingway'in Küba devrimini desteklemediğini iddia eden pek çok yazı var. Ancak yazarın "Bu gerçek bir  devrim", "dürüst bir devrim" dediği de biliniyor. Jeffrey Meyers kitabında,  devrimin ilk zamanlarında yazarın sürekli yeni rejimi desteklediğini dile getirdiğini, ve 1960'da Polonyalı arkadaşı Zelinski'ye yazdığı mektupta Castro hükümeti ile İspanya'yı karşılaştırırken "Şu ana kadar bu, son derece saf ve güzel bir devrim. Doğal olarak daha sonrasını bilmiyorum, ama en iyisini umuyorum" diye yazdığını kayıt altına geçirmiş. (10)

1960 Haziranında Hemingway son olarak Küba'dan ayrılıp Idaho'da aldığı eve yerleşmek üzere Küba'dan ayrılır. Zaman zaman depresyondan muzdarip ve son zamanlarda da tedavi gören yazar 2 haziran 1961'de intihar eder.

 

HEMİNGWAY'İN KEDİLERİ ÜZERİNE KISA BİR NOT

Bir zamanlar,  kedilerinin masadan yemesine izin veren  Parisli bir arkadaşından tiksintiyle söz etmiş olan Hemingway,  Küba'da, tam bir kedi aşığı haline gelir  ve çiftliğinde pek çok kedi besler. Önceleri yalnızca Key West'ten getirdiği Princessa adlı kedisi varken, 1942'de  Good Will ve Boise adını verdiği iki erkek yavru edinir. Bunlardan özellikle Boise'in alışkanlıkları ile ilgili pek çok yazı da kaleme almıştır. 1943'e gelindiğinde Finca'daki kedi sayısı 11'i bulmuştur. Eşi Martha 1946'da yazara, çiftlikte  bir çalışma atölyesi inşa ettirmiş, fakat Hemingway yatak odasında çalışmayı tercih ettiğinden, atölye zamanla kedilere ayrılmış. (11)

 

DEVRİM MÜZESİ

Kübalı ve Belçikalı iki mimarın eseri olan bina 1920'de başkanlık sarayı olarak açılmış, şimdi Devrim Müzesi.  Bina içindeki ana merdiven duvarlarında kurşun izlerini görüyoruz ilkin. 13 Mart 1957'de devrimci öğrencilerden oluşan bir grup Batista'ya suikast yapmak üzere Başkanlık sarayını basar. Çatışma birkaç saat sürer, 40 öğrenci öldürülür, yalnızca birkaçı kaçmayı başarabilir.

Giriş katında, anti-devrimci 4 liderin karikatürleri var, ve üstünde şu ibare: Rincon de los Cretinos (bir anlamda Ahmaklar Köşesi) :  Batista, Reagan, baba ve oğul Bush'lar.

Müzede, devrim liderlerinin,  devrimden sonraki reform dönemine ait kalkışmanın ve buna öncülük edenlerin fotoğrafları, savaş taktik plan ve çizimleri, savaş sırasında kullanılan radyo vericisi, araç gereçlerden başka, gerillaların giysi,  postal ve parkaları, Che Guevara ve Camila Cienfuegos'un balmumu heykellerini  görebiliyorsunuz. Sergilenenler arasında kadın gerillaların silah ve belge taşımak için içlerine gizli cepler dikilmiş etekliklerinden bir örnek, ve yine içinde doküman taşınan oyuncak bebek de var.

Tümü, özellikle de fotoğraflar çok etkileyici. Özellikle devrimden sonra başlatılan tarım, sağlık, eğitim reformlarına ilişkin fotoğraflardan;  o büyük, paylaşılan heyecan içinize işleyerek taşıyor. Cumhuriyet'in ilk yıllarına ait fotoğraflara bakarken hissettiğime benzer duygular doluyor içime.

Müzenin hemen yanında  Granma anıtı bulunuyor.  Bu yarı açık sergi alanında da  Granma teknesi, tank, uçak ve benzerleri sergilenmiş.  Granma, Kasım 1956'da Batista'yi devirmek üzere Meksika'dan Küba'ya doğru yola çıkan  82 devrim savaşçısını taşıyan teknenin adı ve Havana'da dolaşırken  bu isme sık sık rastlıyorsunuz, Havana sokaklarında satılan, Komünist Parti Merkez Komitesinin Granma isimli gazetesi  dahil.

ATATÜRK BÜSTÜ

Biz her ne kadar göremesek te, Havana'da bir de  Atatürk büstü  bulunuyor. Büstün kaidesinde 'Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurucusu' ve hemen altında da Atatürk'ün  "Yurtta Barış, Dünyada Barış" (İspanyolcası ile birlikte: "paz en el pais, paz en el mundo") sözü yer alıyor. Neredeyse hiç yabancı devlet adamı anıtı, büstü bulunmayan ülkede Mustafa Kemal Atatürk büstü bulunmasının anlamı bizim için büyük.
 

DEVRİM MEYDANI 

Önemli günlerde Castro'nun (görevi kardeşi Raul Castro'ya devretmeden önce) Kübalılara seslendiği, toplantıların, kutlamaların yapıldığı Devrim Meydanında, yüksek bir tepede devasa bir dikilitaş ve önünde de  Jose Marti anıtı bulunmakta.

(Bir şair, gazeteci, profesör, siyaset teorisyeni ve devrimci filozof olan ulusal kahraman Jose Marti, Küba'nın İspanya'ya karşı bağımsızlık mücadelesinin simgelerinden.  Yine Küba'nın simgelerinden ünlü Guantanamera şarkısının sözleri Jose Marti'nin şiirlerinden uyarlanmış. Marti, 19 Mayıs 1895 tarihinde İspanya'ya karşı verilen Dos Rios savaşında öldürülmüştür.) 

Milli kütüphane ve kimi bakanlık binaları meydanın çevresinde yer aliyor. Castro'nun başkanlık ofisi de buraya yakınmış görevi devretmeden önce. İçişleri Bakanlığı binasının duvarında ise, tüm meydandan görülebilen o ünlü Che Guevara silueti bulunuyor, altındaki  Hasta la Victoria Siempre (Zafere kadar, daima..) sözüyle birlikte. 

 

KÜBA GEZİSİNİN ARDINDAN

Havana izlenimlerimi aktarır ve Küba hakkında bilgi derlerken, kendi  kısıtlı gözlemlerimle sınırlı kalmamak için Küba hakkında ulaşabildiğim pek çok yorum okudum. Özellikle Amerikan medyasının ve Batılı gezginlerin Küba'nın 'yasaklar ülkesi' oluşuna vurgu yapması şaşırtıcı gelmedi. İnternetin olmayışından, uydu veya uydu telefon kullanılamamasına, inek eti tüketmenin yasak oluşuna kadar,  Küba'nın nasıl da bir yoksunluklar ülkesi olduğunu ballandıra ballandıra anlatanları sanki sıraya girmiş....  Emperyalist bakış  açısı, tabii ki, özel mülkiyetin, cep telefonundan mesajlaşmanın, istediği eti tüketebilmenin özgürlük göstergesi olduğunu, insanı birey kıldığını söyleyecek:  Bunlara sahip olabilenlerin yaşadığı ülkelerdeki insanlık sorunlarını, evsizleri, sağlık hizmeti alamadığı için hastalıktan ölenleri, parası olmadığı için eğitim alamayanları, yetersiz ya da çarpık beslenme  nedeniyle sağlıksız büyüyen, belki ölen çocukları gözlerden gizlemeye çalışarak... Örnekse Küba'da inek eti yenmesinin yasaklanmasının nedeni üzerinde hiç durmayarak.. Nedeninin  7 yaş altındaki tüm çocuklara günde 1 litre süt verilmesi olduğunu,  ambargo altındaki bu ülkenin kısıtlı  kaynaklarını bütün çocuklarına paylaştırmaya çalıştığını göz ardı ederek.. Küba'da her çocuğun eğitim hakkına ücretsiz ulaşabildiği gerçeğini gözlerden gizleyerek... 

Diğer cepheden bakarsak, kapitalist ülkelerde bir eve, otomobile ve cep telefonuna sahip olma özgürlüğü var, evet.. Ama yanında size söylenmeyen başka özgürlükler de  var, Küba'da olmayan: Sokaklarda evsiz olma özgürlüğü, aç kalma özgürlüğü, köprü altında yatan çocuk olma özgürlüğü, gerekli tedaviye ulaşamadığı için hastalıktan, yetersiz beslenmeden  ya da uyuşturucudan ölme özgürlüğü.. .

Okuryazarlık oranının yüzde yüz olduğu, eğitim  ve sağlık hizmetlerine ulaşmanın temel insanlık hakkı kabul edilip herkes için, her düzeyde bedava olduğu dile getirilmez de, kimileri, 'bu ülkede inek kesmek, inek eti yemek yasak'tan, kimileri de, 'burda patates bile yok kardeşim'den yola çıkarak (Bakınız: Fatih Altaylı'nın Küba yazısı) küçümser edalarla, nasıl da tatilde aç kaldığını anlatan yazılar döşenir.

Kapitalist ülke yöneticileri  (halkları ayrı tutuyorum)  o övündükleri  zenginliklerini paylaşamaz, ama yoksul Küba - tüm dünya tarafından dışlanmışken-  kısıtlı imkanlarını insanlıkla paylaşır. Küba'da, parası var diye birisi daha iyi sağlık hizmeti almaz, parası var diye daha iyi okullarda okumaz. O görkemli Amerika'nızda burs bulamaması halinde yoksul bir çocuk üniversite eğitimi alamazken, Küba'da isteyen herkes bunu başarabilecek zeka ve çalışkanlığa sahipse doktor olabilir, hatta başka ülkelerin çocukları dahi  bu eğitimden yararlanabilir.

Küba'da lüks tüketim malları yok, hatta sabun vb. bile kısıtlı, ama aç insan da yok. Her aileye temel ihtiyaç malları veriliyor devletçe. Çalısanların gelirleri arasında uçurum yok, doktor da az ücret alıyor, işçi de. Evet yoksullar.. Ama mutlu ve rahat görünüyorlar. Çocuklarının ya da yan evdeki komşularının aç uyumayacaklarını, okulsuz ve doktorsuz kalmayacaklarını bilmenin verdiği güvenden olsa gerek..

Evet, Batı dünyasından özellikle Amerika'dan yansıyan pırıltılı görüntüler Küba gençlerinin bir kısmının rüyalarını süslüyor, oralara kapağı atma hayalleri kuruyorlar. Bu büyük ışıltıya, renkli dünyalara kayıtsız kalması bir genç insanın, zor..    Tipik insanoğlu özelliği, elindekinin,  sahip olduğunun değerini bilmez de,  başka dünyaların ışığına koşar. Bırakın, sınırsız özgürlük, mükemmellik propagandasını, sadece insanın doğasındaki güç elde etme, para kazanma, farklı olma (gerçekte farklı olman bile gerekmez, öyle hisset yeter) ve girişimcilik isteği bile yeni dünyalara  özlemi körüklemeye yeter. Onları kınamıyorum. Ama gidebilenler orada, bir ev, bir araba ve biraz statü kazanmak uğruna ölesiye yarışırken umduklarını belki bulacaklar belki de bulamayacaklar. O mükemmel amerikan rüyasından,  özlenenleri elde ederek te uyanabilirsin, hiç bir güvencesi olmayan, insanlıktan uzak bir yaşama mahkum, modern bir  köle olarak ta..

Küba'da gördüklerimden, hakkında bildiklerim ve öğrendiklerimden beğeniyle, övgüyle söz ederken gözlerimi sorunlarına kapadım mı? Küba'da  yaşam  mükemmel mi? Yanlış, eksik gedik olan şeyler yok mu? Elbette eleştirilecek pek çok yön, pek çok eksiklik  var. Ancak, çokuluslu şirketlerin dayattığı  kuralların çizdiği dünyada özgür olduğu sanrısı içindeki milyonları, bırakın yakın geçmişi, şu anda, bugün, bir büyük işgal oyununun sonucunda yerle bir olmuş ülkelerinden sadece yaşayabilmek, bir iş ve bir parça aş bulabilmek için ölüm yolculuklarına çıkan onbinleri, ve onları temiz, uygar (!) ülkelerine sokmamak için etekleri tutuşan Batı ülkelerini, yani dünyamızın şu anki halini düşününce;  halkına parasız sağlık ve eğitim sunan, birileri tıksırıncaya kadar yerken birilerini açlığa mahkum etmeyen, eşitliğin temel değer olduğu bir ülkenin  var olduğunu bilmek benim insanlığa olan inancımı, umudumu canlı tutuyor. 

 *********

[Bu arada, bir süre önce Onedio sitesinde, sonra da kimi gazetelerde yer alan 'Küba'da Yasaklar Listesi' ni de (her ne kadar farklı kaynaklardan doğrulama fırsatı bulamamış olsam da, sosyalist ahlaka ve Küba'nın devrimci ruhuna bire bir uyduğuna inanarak) alıntılamak isterim:

Küba'da Yasaklar Listesi:

*Sömürücülerin bayraklarının yakılması
Küba'da, sömürücü ülkelerin bayraklarının yakılması yasak; çünkü bayrakların yöneticileri değil o ülkenin halklarını temsil ettiğine inanılıyor.

*Kötü biri dahi olsa ölümlere sevinmek
Karalamacılardan dahi olsa birisinin ölümüne sevinmek yasak; çünkü ailesinin acısına saygı duyulur.

*Birinin karşısında diz çökmek
Birilerinin karşısında diz çökmek yasak

*Özgürlüğü kaybetmek
Gerçekten özgür olmanın gücünü kaybetmek yasak

*Fidel Castro'nun heykelini yapmak ve anıt dikmek
Küba Sosyalist Devrimi'nin Lideri Fidel Castro'nun heykelini yapmak, ona tapmak ve adına anıtlar dikmek yasaktır. Castro, yaptığı işleri insanlığın çıkarı için yaptığını, kişisel olarak çıkar sağlamak veya yücelmek için yapmadığını söyler.

*Hak olan bir şey için yalvarmak
Zaten hak olan bir şey için yalvarmak, dilemek ve onu bir mükafat gibi görmek yasak

*Tarihsel düşmanların özel hayatından bahsetmek
Küba'da tarihsel düşmanların özel hayatından konuşmak yasaklanmıştır. Bu sebeple meşhur “Clinton ve Monica Lewinsky” meselesi hakkında bir tek Kübalının bile konuştuğunun duyulmadığı söylenir.

*Halk iktidarına karşı çalışmak
Halkın iktidarına ve yaşayış şekline karşı işler çevirmek veya ona karşı çalışmak yasak.

*Küba'da cehalet yasak!

*Kültürel yozlaşma yasak

*Çocukların sokağa atılmaları
Çocukların kaderine terkedilmiş bir şekilde sokaklarda uyuması yasak.

*Sınıf farkına göz yummak
Az sayıda zenginin çok varlığının olması ve çok sayıda insanın az varlığının olmasını oluşturacak durumlara devletin göz yumması yasak.

*Üniversite okumamak yasak
Dünya üzerinde herhangi bir yerde üniversite okuma şansı olmayan gençlerin, hayallerine ulaşmak için ne yapacağını bilmeden çaresiz kalması yasaktır bu yüzden ELAM (Latin Amerika Tıp Okulları) kurulmuştur.

*Sağlık problemlerinin giderilmemesi
Muayene ve ameliyat parası olanağından yoksun olduğu için doktora gitme imkanını kaybetmiş insanların olması. Sağlık alanındaki problemler yalnızca Kübalıların değil, dünyada yaşayan kadın erkek yoksul halkların problemidir ve bunu kabul etmemek yasaktır. (Küba'nın yaklaşık 30,000 doktoru dünyanın yoksul ülkelerinde hizmet vermektedir)

*Beslenme yetersizliği
Beslenmede yetersiz düzeyin varlığı yasak.

*Dayanışma eksikliği yasak" (12)

 

 

SON OLARAK:

İKİ FARKLI ZAMAN, İKİ FARKLI ÜLKE 

Devrim müzesini gezerken, yakın tarihimizi anımsadığımı söylemiştim. Bu koşutluğu neden kurdum? 

Türkiye; yöneticileri yabancılarla işbirliği içindeki çökmüş Osmanlı İmparatorluğu'nun küllerinden Anka Kuşu misali pırıl pırıl bir Cumhuriyet doğuranların ülkesi.. Emperyalizmin geniş cephesine karşı verdigi bağımsızlık mücadelesi ile tüm mazlum ülkelere örnek olmuş ve olacak bir ülke...Yalnızca bağımsızlık mücadelesi ile değil, sonrasında gerçekleştirdiği devrimlerle de: 

Genç Türkiye Cumhuriyeti harf devrimini gerçekleştirip okuma yazma seferberliğini hayata geçirirken, bir yandan  sayısız okul açmış, öncülük edecek bir eğitim kadrosu yapılandırmak üzere gençlerini dünyanın her yerine eğitim için göndermiş, Köy Enstitülerinde yoksul köylerden gelen binlerce çocuğunu, sadece öğretmenlik becerileriyle değil,  her alanda çevresini aydınlatacak bilgiyle donatıp, aydınlar yetiştirmişti. 

Köy Enstitüsü uygulamasını biraz açarsak; kısacık bir zaman diliminde (1940- 1946),  17.251 köy öğretmeni yetiştirilen Köy Enstitülerinde, 15.000 dönüm arazi tarıma elverişli hale getirilmiş, 750.000 yeni fidan dikilmiş, 1200 dönüm alan bağ haline getirilmiş, 150 büyük inşaat, 210 öğretmen evi, 20 uygulama okulu, 36 ambar ve depo, 12 tarım deposu, 3 balıkhane, 12 elektrik santrali ve 100 km. yol yapılmış, sulama kanalları oluşturularak, uygulamalı eğitim görülen çiftliklere sulama suyu öğrenciler tarafindan getirilmişti.. (13) 

Köy Enstitülü aydın öğretmenler bu ülkenin edebiyatına, eğitim ve düşün dünyasına damgalarını vuracak kadar güçlü ve etkindiler. Bu okulların kapatılmadığını düşünün bir de.. Bu kadar kolay  tuzaklara düşer, her kaval çalanın ardından sürüklenip gider miydi Türkiye acaba? 

Bunun dışında, eğitim alanında; yeni okul ve üniversitelerin, Konservatuar ve Devlet Opera ve Balesi'nin açılmasından, Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu'nun kurulmasından,  halka pratik eğitim vermek üzere açılan halk evlerine varana kadar bir dizi çok önemli değişiklik yapılmıştı.. 

Eğitim kalkışmasından yola çıktık. Ancak ekonomik gelişmenin öncüsü olacak anahtar kurumların (Devlet Üretme Çiftlikleri, Et Balık Kombinaları, çimento, demir-çelik, şeker fabrikaları, Sümerbank, Merkez Bankası, İş Bankası.. vb. ) kurulması gibi Cumhuriyet'in ilk yılllarındaki büyük dönüşümün kilometre taşlarını da eklemek gerekir. 

Genç Cumhuriyet, öncülük edecek temel kurumları kurup, ekonomik altyapıyı hazırlarken, vatandaşlarını ortak bir ideal altında birleştirmişti. 

Küba;  Diktatör Batista'nin yönetiminde, topraklarinin % 75'i yabancıların eline bırakılmış yarı sömürge bir ülkeden yine bir bağımsızlık mücadelesi sonucunda doğmuş ülke..  Ambargoya, hakkında yapılan onca spekülasyona karşın  varlığını 55 yıldır dimdik koruyan küçücük,  ama kocaman ada ülkesi..  Burnu büyüklük göstermeden, caka satmadan, sessizce, tıp alanında  başardıklarını  tüm dünya insanlarıyla paylaşmayı sürdüren ülke... 

Nasıl Türkiye (bir süredir, var olanın da yakılıp yıkıldığı bir dönemden geçiyor olsa da) Bağımsızlık Savaşı ve Cumhuriyet Aydınlanması ile tarihin  ilham kaynaklarından biri ise; son dönemde, (sonuçları zaman içinde netleşecek olan) bir değişim süreci içinde olan Küba da, devrimi ve devrim sonrası gerçekleştirdikleriyle,  her geçen gün daha eşitsiz bir yer haline gelen,  dengesi şaşmış dünyamıza bir umut kaynağı.. 

Ben, büyük insanlığın, bu iki güzel örnekte olduğu gibi yine, bir gün, bir yerlerden yeşereceğine inananlardanım....Onları, benim gönlümde bağlayan; devrimlerinden sonra gerçekleştirdikleri büyük kalkışma ve yapayalnız bırakılmalarına rağmen tüm dünyaya kafa tutan dirençleri..

 

A.HÜRRİYET ( BOLULU) ÖKTEM

Eylül 2015 

 

 

(1) (Salim Lamrani, Doctor, Paris Sorbonne Paris IV University, Lecturer, -- University of La Réunion yazısı).

(2) (http://www.gmu.ac.ae/careandshare/worldwide.html)

(3) (http://www.telesurtv.net/english/telesuragenda/Healthcare-Systems-in-Canada-U.S.-and-Cuba-20140723-0078.html)

(4) https://en.wikipedia.org/wiki/Education_in_Cuba

(5) http://www.havanatimes.org/?p=82102

(6) https://en.wikipedia.org/wiki/Cuban_Literacy_Campaign

(7) https://en.wikipedia.org/wiki/Land_reform_in_Cuba

(8) https://en.wikipedia.org/wiki/Cuban_Revolution

(9) https://en.wikipedia.org/wiki/Finca_Vig%C3%ADa

(10) Hemingway: A Biography - Jeffrey Meyers

(11) https://en.wikipedia.org/wiki/Ernest_Hemingway  

(12) http://onedio.com/haber/16-madde-ile-kuba-nin-yasaklar-listesi--414818

(13) https://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%B6y_Enstit%C3%BCleri#

 

 

 

Etiketler:

Yorumlar (0 )