SÖZ

SÖZ
 
“Düşünüş tartısı”


 Afrodisyas Sanat, S:23, Eylül-Ekim 2010

 
Halk arasında bir söz vardır: “Güzele göz ağrısı bile yakışır.” Güzele hayranlıkla, belki de sevdiğinin her halini hoş görme duygusuyla öyle demiştir halk. Konu ciddileşti mi ya da yazınsal metin söz konusu oldu mu, sevda ilişkisindeki hoşgörüsünü yitirir bu sözce.
 
Sallapati konuşup tepki alınca “Söz maksadını (amacını) aştı.” diye sudan nedenlere sığınan ağzı gümrüksüzler vardır ya onlarınkine benzer, o halk deyişi.
 
Sözü çekip çeviremeyenlerin, ne demek istediğini ipucuyla çıkarırız konuşmalarda. Onlar yazar değil; sözü tartmadan konuşur, dili sürçmüştür diye bağışlar geçeriz, günlük yaşamda
 
Sözü tartmamak, yazılı anlatıma yakışır mı? Yazı, anlatım; mantıksal, dilsel uyum ister, sıkıdüzen gerektirir. Boşluk götürmez; kuralını, kurgusunu bozdunuz mu, iletisi sakatlanır: Güzele göz ağrısı bile yakışır, söz maksadını aştı diyenlere benzersiniz. Hatta onlardan daha kötü duruma düşersiniz. Onlar “Lütfen bağışlayınız.” diyerek yanlışını düzeltme olanağına sahiptir. Yazıya dökülmüş, yayımlanmış söz kayda geçmiştir, kamu önündedir, geri çeviremezsiniz. Günahı da sevabı da yazanın üstünedir. Yazılı kanıtı da vardır. Yargılanmaktan kurtulamazsınız.
 
Diyeceğinizi, doğru diyeceksiniz. Ne dediğiniz anlaşılacak. O da yetmez, öylesi bürokrat dilidir. Neyi anlatıyorsanız, doğru anlatacaksınız. O da yetmez yazara. Mühendis dili gerekir, ayrıntıya özen için. Niçin mühendis dili diyorum? Mühendislik geometriye dayalıdır. Geometride, bir açıyı, milyarda bir saptırdınız mı, doğruyu yakalayamazsınız. Söz kurgunuzun dilsel, anlamsal ve mantıksal hiçbir eksikliği olmayacak. Yazın dili, söz mimarlığıdır. Mimar, kusursuz bir yapı için, nasıl hiçbir ayrıntıyı, oranı kaçırmamak zorundaysa, siz de sözün kurgusuna, kuralına, yazım kurallarına özen göstereceksiniz. Kuralı, yöntemi diyorum ya, onun törensel giysisinden, talimli adımlarından da kurtaracaksınız sözü. Sözün kuralı, sırası içinde verilmesi, mantıksal, dilsel doğruluğu da yetmez. Sözcüğü, hangi konuma, nasıl, niçin yerleştirdiğiniz¸ neye, nereden bakıp nasıl dillendirdiğiniz önemli.
 
Sözün çıplak doğruluğu da yetmiyor yazınsal anlatıma. Şöyle söyleyelim; bir ağaç resmi / fotoğrafı görür, hoşlanır, uzun uzun bakarsınız. Her bakışınızda aynı duyguyu yeniden daha boyutlandırarak yaşarsınız. Dünyada hesap makinelerini çatlatacak sayıda ağaç vardır. Onlardan herhangi birinin fotoğrafı / resmi, sizin, böylesine ilginizi çekmiyor, beğeninizi almıyor da neden bunda eskimez bir güzellik buluyorsunuz? O resmi yapan, fotoğrafı çeken, o ağacın konumunu, özelliğini yakalamıştır, bakış açısını ayarlamayı becermiştir de o ağaca ‘biriciklik’ özelliği kazandırmıştır. Fotoğraf çeken herkesin, fotoğraf sanatçısı, eli kalem tutan herkesin yazar, şair olamayışının püf noktası orada işte!
 
Bilim, sanat gibi, yazınsal da ayrıntılarına özen ister. Her sözcüğün her ayrıntının yerli yerine, sökülmeyecek biçimde yerleştirilmesinden alır doku sağlamlığını, güzelle, doğruyla eksiksiz bütünleşmesini. Kalkıştan önce, uçağın bakımını yapan teknisyen, işleyişi sağlayan donanımda, saç telinden ince, iki kablonun bağlantısını savsaklarsa, sonucun ne olacağını düşünür müsünüz? Ayrıntıya özenden yoksunluk, teknik işleyişte nasıl yıkıma (felâkete) neden oluyorsa, aynısı anlatım için de geçerlidir. O önemsiz gibi görünen ayrıntıların sıkıdüzen içinde kuralına, gereğine uygun örgüsüdür anlatım.
 
 


 
 
 
 


 

Etiketler:

Yorumlar (0 )