Dili İçin Ne Dediler

Dili İçin Ne Dediler

  

 

 DİLİ İÇİN NE DEDİLER ?

 ( Adı geçen yazıların, dile ilişkin bölümleri anlıntılanmıştır. )

 

    ALİ DÜNDAR

     OSMAN BOLULU’NUN ORTAK PAYDASI  DİL( Damar: 132.s. Mart 2002)

 1 Osman Bolulu oırtak paydamız dil diyor.

    Dünyasını dil üstüne kurmayı yeğlemiş O. Bolulu. ‘Ortak paydamız dil” diyor. Bir savaşım süreci olarak kavradığı yaşama, dil penceresin-

den bakıyor.  İçinin sesini, anadilinin ürettiği sözcüklerle ilmikliyor: Ünlü bilginin deyişiyle içini, anadilinin havasına koşuyor.

 2 Dış denetimi iç denetime evirtmiş:

     Osman Bolulu, çalışkan olduğunca, üretken bir Türk Dili ve Yazı-

nı öğretmeni. Dolu’sunu Köy Enstitüsünden içmiş olmanın hızı henüz kesilmemiş bir Cumhuriyet aydını, ozan ve yazar. Ama her şeyden önce öğretmen. Yolunda yürüdüğü Mustafa Nihat Özön’ün: “Sınıfa tek kafayla girerseniz, karşınızda en azından 30-40 kafa vardır. Her şeyinizle , elinizi pantolonunuzun cebine sokuşunuza varıncaya değin denetim altında olacağınızı unutmayın” dediğini hiç unutmamış Osman Bolulu; emekli olduktan sonra dış denetimi kendi iç denetimi-

ne evriltmiş.İlkDersimiz Atatürk söylemiyle başlattığı dil tadında yürüyüşünü hep denetleyerek sürdüregelmiş. Anadilini yazılı konu-

manın, yazılı konuşturmanın uyanıklığını, bilincini taşımış.

 3.Anlambilimsel olanak yaratmaya, yazın sanatlarıyla

ilgi  kurmaya yöneliyor.

    Osman Bolulu, çalışkan olmasının ötesinde, üretken bir Türk Dili ve Yazını  öğremenidir,dedim. Ama burada kalmıyor, salt bildiklerini, bilinecekleri geçmişten geleceğe aktarmakla yetinmiyor; dilin artala-

larını kurcalamaya, oralardan birtakım dilsel,dilbilimsel, anlambilim-

sel olanaklar yaratmaya, yazın sanatlarıyla ilgiler oluşturmaya  yöne-

liyor; roman dışında, şiir, öykü ,deneme, düzyazı (nesir) vb.  yazınsal sanatları konu alan etkinliklerinde anadilinden seçtiği sözcüklerin anlam ve anlatı alanlarını genişleten, gereğinde zorlayan, ayırtılara (nüanslara) dikkat çeken yazınsal örnekler vermeye yöneliyor. Sözü, söylemi arıtırken, araya birtakım aytalar sıkıştırarak, anlamınç/ileti-

nin anlamının da arıtılmasını, okurlarıyla  paylaşmaya özen gösteri-

yor. Halk Ağzından Derlemeler gömüsünden seçtiği: Ağmak, darlık, döl, döllemek, eklemlenmek, koşmak, koşulmak, tarla, tarh, yoz, yozutmak vb. yüzlerce sözcük, deyiş ve deyimi çalışmalarında kullanmış ve gerçekten kusursuz yazma, anlatma örnekleri vermiştir Osman Bolulu. Bir de  çoğumuzun yaptığı gibi, kolayı/alışılmışı değil, kendini aşma çabasını göze alarak, alın teri gerektiren bir yolda yürüşü hep göze alır bir tavır içinde bulunmuş“ Gecenin karanlığından aydınlığa çıkmak için, doğanın/dilin güzelliklerinden kanatlanmayı..” yeğlemiştir.

 

 

 

 

4 D ili bölümlemiyor.                                        

     Osman Bolulu, dili bölümlemiyor, yani, kimilerinin yaptıkları gibi, sözcükleri şiire, öyküye, romana, düzyazıya, denemeye ya da sözel’e, sayısal’a diye bölümleme açmazına düşmüyor, seçime uğratmıyor. Nermi Uygur’un deyişiyle,yazın türlerine göre sözcük arayışına çıkmı-

yor, türlere göre sözcük dağarcığı oluşturma özengeçliğine girmiyor. Bunun yerine, şiiri şiir, öyküyü öykü,denemeyi deneme yapmanın  yoluna bakıyor;  sanatsal/ düşünsel gücünü, bilgisini ve hünerini o

yönde yoğunlaştırıyor. Her yazınsal yaratının, doğal dilin, yoğun ileti-

şim/bildirişim dilinin ekeneğinde gelişip olgunlaşacağının bilincinde olarak da, sözcüklerin ya da söz öbeklerinin /söz kalıplarının halk anlatımında/halk dilinde, halk kullanımında nasıl yer aldığına özel bir dikkat ve özen gösteriyor Osman Bolulu. Örneğin: Öfkeye bal em-zirmek, diyor, erdemi erişleyip arkaçlamak ya da sevecenlik bohçası kurmanın erincini gündeme getiriyor,vurdukça düğümlenmek vekoza-

sında yarına demlenmek gibi yoğun felsefesel içerik taşıyan dize ve sözleri o kaynaktan, halktan, halk kaynağından üretiyor, düşün/ sa-nat izdemlerini (tema), inançla, bilinçle iz sürerek o kaynaktan  kazıp çıkarıyor.

 

 

 

 

5 Sözcük kullanımında titiz

  Osman Bolulu, sözcükleri/kavramları yazın dallarına göre ayırmasa

da, anlatımın tam olması, iletinin doğru oluşması için, gerekli söcük-lerin bulunması, gerektiği yerde kullanılmasında olabilecek titizliği göstermekten de geri durmuyor.Kendi deyişiyle  sözcük seçimini

önemsiyor, “Anlatımın temel taşı sözcüktür. Sözcükler doğru sıralana-

rak tümce; tümceler bir düşünce çevresinde toparlanarak bölümce; bölümcelerin anlamsal, dilsel, örgüsüyle anlatım oluşur. Anlatımın, iletinin oluşmasında sözcüklerin sıralanması yetmez söz mimarisinin kurulmasına. Anlamsal, mantıksal bütünlüğün oluşması için, iletimize , bakış açımıza uygun sözcükleri, terimleri de titizlikle seçmemiz…” gerektiğini öneriyor

 

  6 Dil diyor, gene ortak paydamız dil

   Yabanıl anamalcılığın yutucu/uyutucu küreselleşmeye dönüşerek, ulusal sınırları, ulusçu birliktelikleri, ulusçu katılımcılıkları ve düşü-

nüşleri allak bullak ettiği internet denilen elekrometal iletişim yaratı-

ğının, insanları dilinden, dileğinden, bireysel/ insansal kimliğinden soyutlamaya yoğunlaştığı günümüzde Osman Bolulu, dil diyor, gene

de ortak paydamız dil diye diretiyor; insanlığını inancını ve geleceğini anadilimizin,güzel Türkçe’mizin söz varlığı üstüne, anlatım ve iletişim olanakları üstüne kurmada arıyor mutluluğu ve yaşamın gizini:

          Kin gemilerini hurdaya çıkardık

          Jilet yapılıp satılsın diye

          Ve kızlar

          Oğlanların tıraşlı yüzüne

          Öpücükleriyle katılsın diye

          Yetmez mi?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ALİ DÜNDAR

SÖZCÜKTEN  KAVRAMA BİR ‘UZUN KOŞU Türk Dili Dergisi: 48. s. Mys / Hzrn 1995

 7.Bir sözcük ve kavram seçkisi hazırlamış adeta

     Bu yazıyı yazmaya 23 mart günü oturdum.Osman Bolulu’nun ‘Uzun Koşu’ adını verdiği şiirlerini 4 şubat gününden beri elimde evirip çeviriyorum. Kitaba, Osman Bolulu’yu ve şiirlerini tanıtan ‘İlkin Söz Vardı’yı  Ali Püskülloğlu yazmış. Püsküllüğlu’nun “…. Yerel dilin olanakları da ağmış bu şiirlere….” saptamasına tutuldum.  Bolulu’nun 24 şiirini içeren  ‘Uzun Koşu’nu baştan sona tarayınca gördüm ki,  Püsküllüoğlu boşa etmemiş o sözü. Çoğunluğu bugünkü şiir dilimize, şiir dilinde dolanıma girmemiş fakat  anadilimizde deyim, deyiş, terim, deyimsi , hattâ argo ya da argomsu  vb. olarak kullanılan  bir sözcük ve kavram seçkisi hazırlamış adeta.  Bunu da şiirselliği sakatlamadan yapmış OsmanBolulu. Saptayabildiğim sözcük ve kavramları yazımın sonunda vereceğim. Ancak, Osman Bolulu’nun şiirlerine bakarken ta 1930’lardan beri süregelen bir tartışmayı anımsadım. Kırklı yıllara değin süren tartışmalarda – her kuşun eti yenmez dercesine- her sözcük şiire girmez, şiire girecek sözcüğün kesinlikle bir denetimden geçirilmesi gerektiği ileri sürülü-yordu. A.Hamdi Tanpınar, bu savda başı çekenlerden biriydi. Tem-muz 1930 tarihli  Görüş Dergisinde çıkan bir yazısında  “ Bundan birkaç sene evvel  M. bramond, saf şiire dair  Akademide söylediği nutukta, şiir lisanında dua etmişti.  Kabulü biraz güç olan bu iddiada şiir lisanın alelade konuşma ve nesir lisanından

ayrı olması gibi büyük ve esaslı bir hakikat mevcuttur.” diyordu. Çok sonraları, örneğin 28 Şubat 1957 günlü  Cumhuriyet Gazetsinde yayımlanan  bir yazısında Fuzuli’nin, duygularını şiirleştirirken söz-cük ve kavramları seçisindeki titizliğine ustalığına değinerek, O’nun  Âl-ı Abâ  Mersiyesi’nden aktardığı “ Kârbân-ı tecridiz hatar havfın çeküp / Gâh Mecnun gâh devrile nevbet bekleriz.” dizelerini örnek gösteriyordu.

 8 Şiir yazımına  henüz dolanıma girmemiş kimi sözcük ve kavramlar

     Kitapta kullanılan ve şiir yazımına henüz dolanıma kimi sözcük ve kavramlara gelince bunlar:  Abanmak, demlenmek, tortulamak, sinsi koyak, başka dala konmak, özlem, bölük,  silaha durmak, ortak payda, tutsak, külhan, tavşancıllık, eğnine dadanmak, dinginlik, gebe, çapraşık, üşüşmek, elini kana batırmak, savaş kurmak, kaçkın, donat-mak, yüzükoyun, terse üflemek, esinti, kösnü, hırsızlama, ömür kuşa-ğı, sıyrılmak,  katran, gökçen, pay, çakaralmaz, tetik düşürmek, tıkı-

lamak, kıtır, başağıvurmak,  yeğin, gergef, sağrı, kişnemek, imibik, dadanmak, edim, bizcecik, silkelemek, uzam, usullacık, dillenmiş, sığır, çapul, yalın,  korunaksız, yumruk, göbek, eğirilmek,çavmak vurup çıkmak, gönenmek,  kaba dal, gösteri, kara kuyu, dişleye dişleye, özgecilik, durulmak, arılamak, gayrıya tutunmak, topal, dolanmak, halkası halkasına, çıldırmak, geçerlilik, sürdüren, silah çatmak, durağanlık, ikirciklenmek, uçkun, uçkunlar, çakmak çakmak, çalkantı, seğirten,  sağanak, döllemek, açkı, ertelemek, yüğrüklük bi-timsizlik,  adanmak, muştulamak, diri diri, buruk, tıpkısı, dölleyen,  ayrıksılık,  yumaklamak,  eğirmek,  koşusuz,  yargılı, aşırmak,  çıkrık,  kuşanmak,  dümen kırmak, kendilemek,  kısıra ekilmek, siyim siyim,  efil efil, ayrıcalıksız, dulunan,boğaz boğaza, yörünge, dalbına dalbına, devşirmek, ekşimiş, tavşan yürekli, ayran suratlı, kaçkın, bağdaş kurmak, iyeliksiz, tekillik, sürgülü, ıslanmak, yeni yetmelik, durulmak, kurulmak, çitilemek, kara çapak,  arıt, eğirip dokumak, esriklik,yelrdirmeli, perçem, savruk, delibozuk, açıkdeniz, mekik, kulaç, körkütük, ardak, bukağılı, elgin, dur durak  tanımamak, ivedi mekik, kulaç, çağrılı, çimdik, çentikçentik, çiçeklenmek,  sengilenmek, omcasından,  güzelduyu, ilmiklemek, ufalamak, yalaz, savat,tozumak, omcalı, haldır ayaz, filinta fişek, ürkütmek,  gülgüpelek, ipil ipil,  kavak yelleri, balkımak, sektirmek, büngüldemek, bilecenlik, yunmak, töredışı, kasığından düşmek, dünya evine girmek, döl döş, yaka yırtmak, boğuşmak, küsülü… vb.

 

    ALİ DÜNDAR

    ŞİİRİN TÜRKMEN KİLİMİ YA DA GÜL KOKLU SÖZCÜKLER

      Damar:77.s. Ağstos 1997

 

  9 İşinin ehli bir duvarcı ustası gibi

     Anadilimizin çevriminde görev üstlenen hemen her sözcüğü, işinin ehli birduvarcı ustası gibi, yerli yerinde kullanıyor. Halk deyişiyle taşı gediğine  koyuyor.Örneğin bugüne dek şiir dilinde pek rastalamadı-

ğımız. “Geçimsizlik dağı,  acunu bir şeftali gibi bölüşmek, yalnızlık denen eşkıya, demlendiğim masa, sinsi koyak, özlemi bölük yüz, içe kapanmışlığın sarnıcı, ortak payda, gergef, kalleş,  edimi omcasından ateşlemek, kör duvarları yıkmak, cin tutmuş yürek,  hayta gemi, oruçsuz gözlerle bakmak, talana düşmek, dallarına ayrıksı kuşları tünetmek,özgürüyü kösteklemek,  yabansıl bir aslan ölüsü olmakvb.

  10 ; her sözcüğün dizede en uygun yerde kullanmak  ustalığından güç alması gerektiğinin çarpıcı örneklerini veriyor.

 ilk bakışta şiirsellik çağrıştırmayan sözcük, söz öbeği, deyiş ve deyimleri ustaca kurduğu dizelerle bir şiir ögesi kimliğiyle sunuyor. Şiirin yazında ayrıcalıklı bir dil,hatta bir üst dil olduğu savının, sözcük savurganlığından, sözcük eleyiciliğinden değil; her sözcüğün dizede en uygun yerde kullanmak  ustalığından güç alması gerektiğinin çarpıcı örneklerini veriyor.  Şu dizelere bakalım:

          “Geçimsizlik dağını

          bin tarha bölüp

          gül bahçesine dönüştüren” (s.6)

          ……………………………..

          “Yalnızlık denen eşkıya

          Akşamında uzak bir kasabanın

          Abanmıştı demlendiğim masaya “(s.9 )

                    ……………………………………..

        “İçe kapanmışlığın sarnıcında

         Yalnızlıktır şiiri damıtan

          Onun için

           Biraz tanrıdır şair olan” (s.9)

 

 11 Her kavram bir anlam yüklenmiş olarak karşımıza çıkyor
     Gerek dilbilgisi ve yazım kuralları, sözcüklerin işlevcsel arta-

lanlarını (background) kurcalama ve açımlamada usta bir yaklaşımı var. Osman Bolulu’nun bundan dolayıda ne şiirin  işlevinden kısıntı yapıyor, ne sözcüklerin, kalıplarıyla kullandığı deyim vedeyişleri anlam içeriklerini zedeliyor. Onun için Bolulu’nun şiirlerinde  hemen her dize bir kavram (mazmun) yüklenmiş  olarak karşımmıza çıkabi-

liyor. Bu bağlamdaş dizeler çarpıcı birer örnek sayılabilir:

 

12 Sözcüklere yararcı, verici bir yaklaşımla bakıyor

    Sözcüklere yararcı, verici bir yaklaşımla bakıyor, Bolulu. Örneğin: Gürellik, kösnüllük, gergef, oynaş, ögürsek, elgin, gerdek, dımdızlak, hantallık, domurmak vb. sözcükleri, onlarınartalanlarını genişletip yumuşatarak  birer dize öğesine dönüştüüyor.Bunu yaparkın de onları, dizeleri arasında birer Türkmen kilimi gibi dokuyor. Ama ne atkı kırıyor, ne kirkit’e yediriiyor:

 

 

ALİ DÜNDAR

KALEMİNDEN  KAN YERİNE SOUMLULUK DAMLAYAN

 BİR YAZAR. OSMAN BOLİLU  (Ardıçkuşu:62. s. Mayıs 2004)

 

 13 Dilini yenileme,açımlama ve varsıllaştırma çabasında oldu

    …. Çoğu kimsenin, çoğu yazar çizerin düştüğü, ‘kendini yineleme’ aynı sözcük, terim, kavramlarla ‘halvet olma’gibi  bir yazış ve düşü-nüş ayıbından uzak durdu. Hem düşüncesini düşünüş yoldamını, hemde dilini yenileme, açımlama ve varsıllaştırma çabasında oldu.

    Örneğin dilimizde bulup da  yazımıza, yazınızıma henüz girmemiş olan ve ağaçlarda çürüme başlangıcı anlamına gelen ardak;kurumuş

kökleriyle beslenemez duruma gelmiş ama henüz dikelen, dikliğini koruyan anlamına gelen ayağan;  bir dokumacılık terimi olan gergef, eriş; koyunları yatağına sürme anlamındaki arkaç ve arkaçlama; yağmur getirmeyen esintili bulut urağan vb. birçok sözcük Osman Bolulu’nun yazı ve şiirlerinde yazım ve yazma dolanımına girdi.

 

 

    ALİ PÜSKÜLLÜOĞLU  Uzun Koşu’un öndeyişi, 1994

 

 

 

 

  14 Yerel dilinin olanakları

  Yerel dilin olanakları da ağmış bu şiirlere. Bolulu, öncekikitapların-

da da yerel sözcüklerden uzak durmamıştı.Yerel dilin ozanlarca, yazarlarca kullanılmasıyla, yaygınlaştırılmasıyla Türkçenin varsıllaştı

rılacağına inanıyorum.

15 Öteden beri sözcüklerle alışverşi olmuştur

   Bolulu öteden beri dille, sözcüklerle alışveriş içinde olmuştur hep. Bu dille, söcüklerle  alışverişini şiirine de yansıtıyordu. Bu kitabında- ki, “Yereğimizdeki Bağ’, ‘Sözcüklerle Şevişmek’ gibi şiirlerinde iyice belirginleşiyor bu yönü. Sözcüklerle töredışı ilişkileri olduğunu söylüyor. Hazreti İsan’nın “ bir kadına kösnüyle bakan onunla zina etmiş sayılır.” Sözünü, ozanların sözcüklere kösnüyle bakışına aktarabiliri miyiz, bilmiyorum.

   Ama Bolulu, bize sormadan aktarmış bile. Sözcüklerle kösnüllük alıverişinde  olduğunu saklamıyor.

   Dile, sözcüklere karşı kösnü duymayanın yazınla, şiirle işi ne? Bütün yazarlar, ozanlar bu alıverişin içindedir. Dili bir araç  gibi görseler de. Önce ona karşı bir kösnü, kendilerinin de pak ayrımına varamadıkları, belki de açıkça söylemek istemedikkleri bir kösnü duyarlar.

                                 

   VECİHİ TİMUROĞLU  İnsancıl:23.s Eyelül 1992

  16. İğneli, özleşen Türkçeyle beslenmiş dil

   Bolulu, yer yer tanımlamalarla, yer yer halk edebiyatının tekerleme yöntemiyle (s. 22,23,41) iğrneli dilini kullanıyor

   Osman Bolulu’nun özleşen Türkçe ile beslenmiş şiirini, özellikle 12 Eylül sonrası bakıcı yönetime kükreyen yüksek halk sesi olarak okudum. Bu şiirin, özellikle böylesi dönemlerde , insanı kıvandıran bir tadı var. Son sözü, zalimi bağışlamayan şiir

 

 

 

 

ZEYNEP ALİYE

Türk Dili Dergisi:48.s. Mayıs/Haziran 1995.s.69.60.

 17 Dil ulusal kimliğin, bilime gidişin yolağzı diyor

     Türk Dili Dergisin son sayısında (*)Osman Bolulu’nun ‘öğrencemiz Türkçe’ başlıklı yazısı okurlarımızca ilgiyle karşılandı: Osman Bolulu bu yazısında kısaca dilin” Ulusal kimliğin göstergesi, bilime gdişin yolazğı’ olduğunu, Atatürk devrimleriyle öz dilimizde göstermediğimiz

gelişmelerin giderek yerini özensiz dil kullanıma bıraktığını vurgulu

yor. Basın yayın organlarında, televizyonlarda, romanıcalardan eleştirmenlere dek yapılmkta olan dil yanlışlarını çarpıcı örneklerle

ortaya koyuyor, düşünen, konuşan herkesi “Dile Saygı’ya çağrıyor

    Türk Dili Dergisi:48.s. Mayıs/Haziran 1995.s.69.60.

 (*) Adı geçen sayı:. Türk Dili Dergisi:47.s. Mart/ Nisan 1995. Yazının başlığı:Dile Saygı. Bu sayıdan Osman Bolulu’nun dil yazıları ‘Öğrencemiz Türkçe’ başlığıyla yayımlanmıştır  

 

 

 

 

   TANSU BELE

   EĞİNDEKİ ANAYURDU: DİL Ardıçkuşu: 62.s. Mayıs 2004

 

18.Dili özgürce devinimi, düşüncenin yepyeni çevrenlere açılımı

       Osman Bolulu’nun denemelerinin (yazınsal/dilsel üretilerinin) başka bir ayrıcalığı da dildeki kendine özgülüğü. Dilde özgünlük, başka bir deyişle düzyazıda tek, değişik, biricik olma ve tümcelerle sözcüklerin bilinen dizimlerini , dil kurallarını bozmadan  yepyeni bireşimlerde kullanabilme özelliği, dilin düşünceyi nasıl yoğurabildiğinin  açık seçik kanıtı-dır.  Bu denemelerdeki en önemli bir yan da budur. Dilin özgürce devinimi, Türkçe’nin işleyişi, düşüncenin de yepyeni çevrenlere açılımını sağlıyor. Ayrıca  felsefenin dille sıkı bağlantısına özgü Türkçe örnekler sunuyor. (…..) Yaşamsallığın ve ulusallığın egemen olduğu konularda , gerek dilde gerekse düşüncede yerli  yerindeki Türkçe kullanımıyla birleşilerek özgünlüğe ulaşılabileceğini kanıtlıyor.(Tansu Bele: Osman Bolulu’nun Denemeleri, Damar:132.s. Mart 2002 )

 19    Dil bilinci, yazma edimi ve sanatının cansuyudur                                     

     Dil bilinci;  Osman Bolulu’nun özelinde şiirinin, genelinde yazma edimi ve sanatının  can damarı, özsuyudur. Bu bilinç onun, dil araştırmalarında ve Türkçe ile doğrudan kenetlenmiş yapıtlarında işlevsel ve teknik olarak da göze çarpar.  “İnsan anadiliyle düşünebilir, onunla bilime başlar, oradan dünyaya eklemlenebilir görüşü bende egemen” (O.B. Halktan Olmak Fakat Halk Kalmaktan Utanmak adlı özeleştirisinde) derken o,Türkçe’yi kullanmakla kalmayıp anadilini daha işlevsel bir biçimde kullanabilmenin yollarını da araştırdığını vurgulamak ister. Bu yolların, dilin bilimsel kurallarını da bilmek ve saptamaktan geçtiğinin bilinciyle, elindeki ‘aracı’ daha işlek daha yetkin ve kullanışlı kılmak için çaba gösterdiğini, işe yarar duruma getirmeye çalıştığını, dahası bu aracın biricik önemli, yararlı işe yaradığını da kanıtlamak ister. Osman Bolulu; tıpkı okulunun dersliklerini  kendi eliyle kuran köy enstitülü öğretmen bilinciyle; bilgi ve becerinin, dünyayla iletişimin  insanca ve yazarca anahtarı olan dilin,  kendine özgü, kişiliğine uygun temelini atıp çatısını kurmak ister.  Bunu yapar, gösterir.

 

20.Kullandığı arı duru Türkçenin işlevselliği, onun yapıtlarını irdeleyen bütün yazarların ilgisini çeker

     Osman Bolulu’nun yapıtları konusunda kaleme alınan çok sayıdaki yazıda, yapılan olumlu eleştirilerin yanı sıra, sürekli dil yönüne değinilmesinin  de nedeni budur: Kullandığı  arı Türkçenin  işlevselliği, onun yapıtlarını irdeleyen bütün yazarların ilgisini çeker ve denemesiyle, şiiriyle  ya da öykü ve anılarıyla, hangi açıdan ele alınırsa alınsın bu yazılardaki ortak özellik, Osman Bolulu’nun dili kullanışındaki  işlevsellik ve çarpıcı güzelliktir.

 

21. Pek çok yazar dilindeki temizlik,arılıık, işlevsellir üzerinrde dur-rmuştur

    Görüldüğü gibi; yapıtları konusunda pek çok yazının kaleme alındığı, şiir, öykü, anı ve denemeleriyle ilgili  pek çok sayıda inceleme yapılan, irdeleme ortaya konulan Osman Bolulu’nun dil bilinci, dili işleyişi konusunda da  çok sayıda yazı  yazılmıştır, Buna karşın dilindeki temizlik, arılık, işlevsellik  üzerinde, onun yapıtlarını konu edinen bütün yazarlar ayrıca durmuş, Türkçe’sine, dil savunuculuğuna değinme gereği duymamışlardır. Osman Bolulu ise yapıtlarında kuyumcu titizliğiyle işlediği , dokuduğu Türkçe’sinin yanı sıra dille ilgili çok sayıda araştırma yapıtı yazmış, dil konulu yazıları yıllarca sürekli yayımlanmıştır.

 

 

 

 

    GÜNGÖR GENÇAY Öyküşiir:9.s.  Eylül 1992

 22.Sözcükleri bozuk para gibi harcamıyor

    Osman Bolulu sözcükleri bozuk para gibi harcamayan, eline  aldıklarını  da çatı kiremi dizercesine titizce kullanan bir şair.

 

 

 

 

    GÜNGÖR GENÇAY  Bölgenin Sesi:40.s. 21 Eylül 1992

23. Rahat bir Türkçe anlatım

    Gedçekçi bir dünya görüşünün ışığında, halk deyişlerinden ve mizahi öğelerden yararlanarak, rahat bir Türkçe anlatım,Osman Bolulu şiuirinin  temel özelliğin oluşturuyor.

 

 

 

 

   İLHAN GÇER: Ilgaz:25.s. Ekim 1963

24. Dili temiz, sözdizimini bozmuyoyor.

   Osman Bolulu yenilik uğruna Türk gramer ve sentaksını ayaklar altına almıyor. Dili temiz.

 

 

 

 

  OKAY KILIÇASLAN Eşik :18.s. Mart / Nisan 1995

 25. Osman Bolulu Türkçe soluyan bir ozanımızdır

     Türkçe’nin olanaklarını derinlemesine inceleyip benimsemiş, ozanlık bilinciyle yoğurmuş Türkçe sözcükleri. Dilin ulusallaşması olgusunu şiirlerinde gerçekleştirmiş. Dil devrimine ve Türk diline karşı olan görevini, aydın bilinciyle ozanca bir yaklaşımla yerine getirmiş.

26. Gerçek Türçenin sesi olmuş, Türkçenin sınırlarını zorlamış.

Gerçek Türkçe’nin sesi soluğu olmuş. Türkçe’nin sınırlarını zorlamış, onlarla ( sözcüklerle )oynaşmış Bolulu:“Her biri / cinsi cibilliyeti bilinmedik zina / Kiminde ahlak dışına / Kiminde cup bilimin ortasına/ Bu sözcükler var ya bu sözcükler/ Başımın püsküllü belası / Yakamı yırtan onlardır / Oldum olası

     Cebelleş olduğu, kendisini iklimden iklime, duygudan duyguya, yaşam felsefesine iten sözcüklerdir. Onu var eden, başının (tatlı) belası sözcükler.

27. Devrimin Türkçe anlayışı onda genişlik kazanır,

     Devrimin yalın Türkçeci anlayışı onda genişlik kazanır. “Arap’ın kara’sını aklayan / Fars’ın Çetrefil’ini yok’layanbir dil anlayışıyla  şiirin dünyasında gezinir. İlkyaz, songüz, güzelduyu, gönence, kamusal, dölümü döşümü, dünyaevi, kızoğlankız….gibi daha onlarca sözcüğe şiirsel zenginlik kazandırır. Ömer Asım Aksoy gibi dilin zenginliğini, şiirsel boyutunu su yüzüne çıkarır.

     III.Bölümde,Türkçe’nin güzelliği, sözcük hazinesi, dilin yeteneği gibi Türkçeci bir yaklaşım söz konusudur.  Dilin zenginlenştirilmesi ve yaygınlaştırılması vurgulanır.

28.Halk şiiri geleneğinden modernist yaklaşımla yararlanmıştır.

     Halk şiiri geleneğinden, modernist bir yaklaşımla yararlanmıştır. Geleneğin uyak biçimlerinden, uyak düzeninden, söyleyiş özelliklerinden çağdaş şiirin yapılarını da göz önüne alarak yararlanır.    

29. Felsefeyi ve yaşamı içine sindirmiş, aydınca duyan, düşünen, geleneğin sırrına ermiş bir ozanımız.

     Osman Bolulu, felsefeyi ve yaşamı içine sindirmiş, aydınca duyan, düşünen, geleneğin sırrına erişmiş bir ozanımız.        

 

OSMAN NURİ POYRAZOĞLU

OSMAN BOLULU’NUN ÖYKÜLERİ ÜZERİNE (Damar:132.s. Mart 2002)

30. Yazılarını okurken bilinlenecek, Türkçenin tadına varacaksınız.

    Denemelerini tanıtırken de bu Sonuca varmıştım:Çarpan

sarsan düşünce çeverinizi açan, duygularınızı tartmanıza olanak ve-

ren yazılardır bunlar: Bu yazıları okurken bir yandan bilinçlenecek bir yandan da Türkçenin tadına varacaksınız.

 

ÂDİL BOZKURT (Söylem:39.s. Haziran 1998)

31. Türçeyle kurulan öykülerinde özgünlüğüyle

birlikte kendi bizemini yakalamış.

   Okuduklarımın sanatsal bir metin oluşydu, beni çeken.Dil örgü-

nde kendisini  bulmuş öykülerin kurgusal iletisini duya duya  sürür-

düm  okumayı.

    Bolulu, öykülerini kurarken kuralların, bellilerin içinde devindirme

miş duyumlarını,duru Türkçeyle kurulan öykülerinde özgünlüğüyle birlikte kendi biçemini yakalamış.

32.Halk ağzından derlenmiş. Kaynak yapıtalardan anlınmış sözlüoümüze alınmış Türkçe Sözcükler.

 

    Halk ağzından derlenmiş, kaynak yapıtlardan taranarak sözlüğü-

müze alınmış Türkçe sözcükleri, kaç yazarımız, ozanımız diline buyur ediyor?  Kimsenin umurunda değil, Türkçenin derinlerindeki sözcük-

lerle bilişmek. Osman Bolulu’un öykülerinde sözlüğümüze girmemiş

kmsenin yazımına girmemiş bir dolu Türkçe sözcük, yerli yerinde açıyor çiçeğini: “Çözük,Yolak, elleşme, doyunmuş, kanırmak, ansıdık, azatlamak, zorunluları, tutaç, eprimek,delirek,gönenç, yozutuk,karman

 çorman, benzeşik, domurtmak” vb.

 

33. Yazın sözlüğümüzde bulunmayan nice Türkçe sözcük

     Yazın sözlüğümüzde bulunmayan nice Türkçe sözcük, ‘Yağmur Sonrası’nı oluşturan öykülerde ustalıkla kullanılmış. “Sendeki delirek at sevgisi nereden kaynaklanıyor, anımsıyormusun?” tümcesindeki ‘delirek’ sözcüğü katılmış dilimize (s.32). ‘Kökendeş’ sözcüğü de,

“…içlerindeki gizli isyanı dillendiren kökendeş saydıklarından mı,sevgi sunmuşlandı sana?” tümcesinde canlanmış.‘Kerestebay’sözcüğü, kimimize gerekmez? İlkin Bolulu kurup  sunmuş: “ Düzendan aldığı payı göbeğinde domurtmuş kerestabayla senli benli konuştuğunu gö-

ünce, nasıl fır geri etmiştin? (s.76)”

   Yazın yapıtları dille kurulur. Yazınsal yapatın temel taşı sözcükler-

dir, anlatımın yolbaşı dildir Türkçe içinde kurulmamış olanı, ne yol alır, ne de sanatsallık savında bulunabilir.

34. Türkçe sözcükler,yabancı katkısız.

    Osman Bolulu’nun yapıtı Türkçeyle kurulmuş. Osmanlıcadan kalan ya da Batıdan aktarılan sözcüklerin  hiçbirisi yer alamamış öykülerinde.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                  

 

 HÜSEYİN ATABAŞ Yurtboyu Sevimek,2.bası arkakapağı

35. Halk sözcüklerini, kendi imbiğinden geçirererk korkusuzca şiirine yerleştirir.

     Halkın dile dağacığından derlediği sözcük ve deyimleri, kendisiine özgü ironi imbiğinden geçererek korkusuzca  yerleştirir şiirene.

 

 HÜSEYİN ATABAŞ   Dünya/Kitap.42.. 14 Nisan 1995

 36. Özleşen Türkçeyi başarıyla kullanır.

 

     Özleşen Türkçeyi başarıyla kullandığı da söylenmiştir. Ben, özleşmeyi, bir bakıma, kısıtlılk gibi algıladığımdan  ‘arı dil’demeyi yeğ-

liyorum. O nedenle, onu, şiirin yapısından gelen güzellikleri saklı tutarak, arı duru söyleyen bir şair olarak nitelendiriyorum, Osman Bolulu cesur bir söylemin şairidir.Halkı dil dağarcığından derlediği sözcük ve deyimleri, kendine özgü bir ironi imbiğinden geçirerek korkusuzca yerleştirir şiirine.Bu işi, öyle bir ustalıkla yapar ki, şiirsel dokuyu bozmaz, yadırgı düşmez.

37. Dil, şiirin anayurdudur. Bir şair olarak buna son derece önem veriyor.

     …… Dil, ulusal şiirin anayurdudur. Bir şair olarak buna son derece önem veriyor.

   

 ALAİTTİN BAYAZIT

     İNSANLIĞIN SOLMAZ GÜLLERİ için NOTLAR’dan (09.03.2006)

   38. Dilde Yalın: Tutumlu

      Öykülerde kullanılan dil, yalın halk dili. (Elite ait olanlar da var ama bunlar halka mal olmuş olnlar) Yazarın, bu dilin ögelerinden oluşturuğu bütünler estetik düzeyleri yüksek birer sanat örneği: “…hayatın içinden çekilmiş anılardır…” bu kitaptakiler.  “ … Bir kucak-ladı, bağrnın derinğiliğinde yitirecek de, yeniden doğudacak...” ,  “… Ama bu acıların meyvesi insana dönüşünce, acısı buharlaşıyor. .. “ “Devlet olanakları ölçüsünde gerçekleştirir:“ koşulu önümüzü kesiyordu.”,  “ :Yalçın kayalara çarpıp, yine bana yansıyor, veresiz sesim.” “Yanlışlar da birer öğretmendir bilene:  Hem de vicadının içinden onarır. Güzelleştirir insanı.”  “Ne kadar uzun yolu aşarsak aşalım, olgunlaşmak ulaşılmaz öyle bir meyve ki” gibi. Bu ve benzeri örnekler, okuyanların düzeyleri arasındaki farkları paranteze alacak ve hepsinde estetik hazları doğuracak yalınlıkta.

   Kitabın, anlatımı kısa,  çağrışım yüklü öykülerinde kullanılan bazı-

larının yaratıcılığın ürünü olduğunu oüşündüğüm- sözcük ve deyimler, kullanılma amaçları tüketici bir şekilde ve kusursuz gerçekleştiriliyorlar.:  “…İnsanını cumhuriyetlendirmeden…”, “… hırsalarını eşinme…”,  “… köy döküntülüri…” gibi. Bu düzeyi korumak için Türkçesinin yetersiz kaldığını düşündüğü yerde ve haklı olarak  yabancı sözcükler kullandığı da oluyor: ‘Kayırma’ sözcüğü yerine, çağrışım alanı  daha geniş olduğunu düşündüğünden  ‘himmet’ sözcüğünü kullanması gibi. Bunu yaparken  dilde arılığa gösterdiği titizliğin  göstergesi olarak diğer taraftan  bu konuda kendisi gibi titiz okurlara bir savunma olarak birdipnotla da  gerekli gör-düğü açıklamaları yapıyor

39.Tümevarımsal Anlatım Tekniği

    Olaylar, irdeleme sürecinde öyküleniyor.Okura sorular yöneltiliyor, verilecek olası yanıtlar üzerinde tartışılıyor. Tartışmaların ürettiği verilerle de tümevarımsal  ( Nesnel bilimlerin kullandıkları yöntem) çıkarımlara ulaşılıyor:  “Şalvarlı bir kadın, karasaban, bulgur pilavı, fasulye…Eti Çağı…” Bu şekilde elde edilen çıkarımların hem öncülleri hem sonuçları doğrulayabilir ya da yanlışlanabilir  türden bilgiler taşıyan, nesnel önermeler. Bunlara dayanarak  da yazar, çoğunlukla öykülerinin sonlarında, geriye ve ileriye dönük; toplumsal içerikli; tırmlamayan, kanatmayan, yer yer isyan, yer yer eleştiri ve özeleştiri yüklü değerlendirmelerde bulunuyor. Zaten şiir tadıyla işlediği öykülerini  (çoğunlukla) yine bir şiirle noktalıyor, yemeklerin sonunda sunulan tatlılar misali.

40. Sanat Değeri estetikdüzeyde

     “ Sanat nesne ve olayların, sıradan insanca  görülmeyen yanlarını bir şekilre  ( resim, müzik, öykü, roman…) ve estetik düzeyde  ortaya konması, yansıtlamasıdır.” dersek, bu kitaptaki öykülerin her biri, kendi ölçeğinde bir sanat ürünü. Pek çoğu, sıradan insan için sıradanmış gibi görünen olayları, ele alıp,öyküleştirirek yazar, hiçbir olayın sıradan olmadığını, her olayın, gerisi görülebildiğinde, özel sıra dışı olduğunu, özgün tekniğiyle sağladığı estetik düzeyle göstermeyi başarıyor. Zaten sanat bu yanıyla da “ Şu gök kubbe altında söylenemiş söz, yaşanmamış şey kalmadı;  her şyey bir tekararından

 ibaret…” türünden tzleri çürütme etkiniği değil midir?

 

     TACİM ÇİÇEK Gerçek Sanat: 10.s. Temmuz 1995

41. Özgünlüğü, şiirini konuşuyor gibi yazmasından kaynaklanıyor.  

Gerkeçten de Osman Bolulu’un özgünlüğü, şiirini konuşuyor gibi yazmasından kaynaklanıyor.

 

42. Sözcükleri bilinen anlamları dışında kullanıyor, onlara yeni anlamlar yüklüyor.

 ….Sözcükleri, günlük kullanım ötesine çıkarbilmenin, kanıksanan anlamlarının dışına taşımanın kanıtıdır bu. Sözcükleri sözlük ve günlük  anlamlarının  dışında olması gereken güzellikle ve yetkinlikle doldurması ve böylece yeniden anlamlandırması bir bakıma imge; yani şiirin dili olduğuna göre, Osman Bolulu çoğu şair insana hiç de ‘şiirsel’ gelmeyen, işitilmemiş, bazan yıpranmamış, sıradan ve yerel hatta kaba  sayılabilecek sözcüklerle örüyor şiirini, koruyor. Osman Bolulu, aynı zamanda halk şiir dilini, motiflerini, divan şirinin sesini, günümüz şiirinin  çoğu özelliklerini ve bütün bunların kalıp anlamında ‘biçim’lerini de özenle kullanıyor.

 

EMİNE M. AZBOZ Ardıçkuşu;64.s. Temmuz 2004

43. Dili arı ,duru, konuştuğu gibi yalın, içten, aydın.

   Yapıtlarınaki dil arı duru Türkçedir; konuştuğu gibi yalın, içten, sıcacık, aydın. Bu, onun dil devrimine tutkunluğundan, dil sevdasından.

44. Yurt sevgisi gibidir on dil. Türçayi kıvracık kullanır.

   Yurt sevgisi gibidir onda dil. Ne dili sapmıştır bugüne değin,  ne düşün dizgesi, ne anlatım biçimi. Türkçeyi kıvracık kullanması örnek olmuştur genç yazarlara.

EMİNE M. AZBOZ Ardıçkuşu:71.s. Şubat  2005

45. Anadilimizin ufkunun geniş olduğunu kanıtlar.

   Türkçeye vurgun, bu dinozor, yapıtlarında dili kıvracak kulla-nır, bildik deyim ve sözcük kalıplarına yeni düşünsel anlam yükleye-

rek  anadilimizin ufkunun ne denli geniş olduğunu da katıntlar.

46. Felsefenin dille bağlantısına özgü Türkçe örnekler sunar.

  Ayrıca felsefenin dille bağlatnısına özgü, Türkçe örnekler sunar. ‘Türkçe bilim dili değildir’ diyenlerin / düşünenlerin suratına çarpan tokat gibidir denemeleri. 

47. Türkçemizin sözvarlığı üzerine, anlatım ve iletişim olanklarını üstüne kurmada arıyor bireysel ve toplumsal mutluluğu.

    Bolulu haykırır, var gücüyle:  ‘Ortak Paydamız Dil’ O, insanlığını, inancını ve geleceğini, anadilimizin –güzel Türkçemizin- sözvarlığı üzerine, anlatım ve iletişim olanakları üstüne kurmada arıyor bireysel ve toplumsal mutluluğu.

 

  HASAN LÂTİF SARIYÜCE  Damar:132.s. Mart 2002

48.  Sözcükleri, olayları yorumlayışı farklıydı. Kimsenin dikkat etmediği uç noktaları aydınlatırdı.

. Osman  son derece zekiydi, atılgandı. Sözcükleri, olayları  yorulmlayaşı farklıydı.Kimsenin dikkat etmediği en uç noktaları aydın

latırdı. Sözü sohbeti çekiciydi. Onda zekâ evespri iç içeydi…….. Hep dobra dobra konuşan kişilikte görünmüştür,

    ………………………..

49 . Türkçeyi başarılı kullanan bir hatiptir.

   ( Cumhurbaşkanı, başbakan, TMM Başkanı içişleri bakanın bulunduğu Köşk’te,Osman Bolulu’nun bir öğertmene yapılan  haksız üstüne yaptığı konuşmaya değindikten sonra) Okulda da güzel knuşurdu ama o toplantıyı Türkçeyi çok başarılı kullanalan bir hatip olduğunu ortaya koydu. Toplantıda bulunanlar hiç ses çıkarmadan uzun boylu genç adamı hem dinlediler hem de hayretle seyrettiler.

  

 

 

 

 

 MUZAFFER UYGUNER  (Kıyı:111.s. Haziran 1995)

50. O, tam bir Türkçe tutkunudur. Durmadan dilin olanaklarını zorlar.

    O, tam bir Türkçe tutkunudur. Durmadan dilin olanaklarını zorlar. Yerel dille konuşmadilinin kültür diliyle bütünleşmesini ister. Yerel dilden aldığı birçok sözcüğü, uyumlu bir biçimde,şiirine yedirir.

51. Halk şiir geleneğinden yola çıkarak,onun kimi öğelerini çağdaş  qotasında ustaca eritir.

     Osman Bolulu, şiirin yapısında da birtakım açılımlara yer vermiş

ştir. Halk şiir geleneğinden yola çıkarak, onun kimi öğelerini çağdaş şiir potasında ustaca eritir. Önem verdiği dizelerin ilk harflerini  bü- yük harfle yazar. Dize bağlamlarını düşünce ve imgenin yoğunluğu

na göre ayarlar.  Şiir başlıklarını, eski şiirlerinde kullandığı başlık

lardan daha özgün bir yapıya  dönüştürmüştür.

 

MUZAFFER UYGUNER Cumhuriyet/Kitap: 504.s. 14 Ekim 1999

52. Dilimizin kullanımında titiz bir bir işçilik göstermiştir.

  (Osman Bolulu’nun) denemelerinde çok sağlam bir kurgu düzeni vardır: Dilimizin kullanımında titiz bir işçilik göstermiş, değişik sözcklerle tümceler kurmuştur.

 

CEMAL GÜRLEK Çağdaş Türk Dili.79.s. Eylül 1994

53. Okurlara, iletisini nesnel olarak aktarır.

 Bolulu, yazılarında görüleceği üzere, sözünü sakınmayan, düşünce-

erini, ince anlamlar katarak – taşı gediğine koyma örneği-  okurlara aktarmasını bilen bir kişi. Konular, nesnellikten uzaklaştıdmadan-

 eleştirel bir bakış açısıyla incelenip kaleme alınmış.

    Kılgılı bir yaklaşımla, bütün yazılarını kapsayan; bir bakıma olaylara, sorunlara bakış açısını belirten sorularla başlıyor. Genel bir niteleme  yaparsak, bu yazılar soruların ekseninde oluşmaktadır.

54. açık saçık, arı Türkçe. Derinlemisine bir inceleme.

    Yazılarının açık seçik oluşu, akılcılığı, arı Türkçesi, anlatımdaki yalınlık; özellikle son bölümdeki dilin (sözcüklerinin)  kullanımı bakı-

mından, örneklerle derinlemesine incelenmiş olması, kitabın üzerinde durulması gereken ayrı bir özelliğidir, kuşkuz.

 

CEM ERCİYES Radikal/ Kitap:13.s. 15 Haziran 2005

55 Etkileyici, çarpan bir kurgu, dilin ustaca kullanımı

 Bolulu’nun denemelerinde göze çarpan, etkileyici bir kurgu var. Bunun anında, yazılar sanki uzun bir sözcük çalışmaları sonrasında dinlene dinlene yazılmış, ama bir solukta okunuyor. Dilin ustaca kulllanımı da cabası.

 

M.GÜNER DEMİRAY  Kıyı:67.s. Şubat 2000

  56.Sözcükleri yeni anlamda kullanımlarla Türkçe zenginiliği besliyor.

 

 

 

 

    Diyebilirim ki onun denemelerinin başat niteliği, içtenligi ve yaşanmışlığıdır.Yazılarının içinde daldıkça he satırın bir yaşam biriki-

minin imbiğinden süzüldüğünü apaçık görüyorum. Halk Türkçesini, çağdaş kültürün örgüsü içinde derinlik kazanarak soyuta varmanın odağında yalımlıyor. Yerinde benzetme ve deyimler, “ beleş, eksikli, arkaç, kozalak kağşama, eseme, bukağı’ vb. sözcükleri  yeni anlamda kullanımlarla Türkçe zenginliğini besliyor. Bu nedenle de denemeleri okurken dil varsıllığına da yaşamış oluyorsunuz

     Ezbere alınanı aktarmıyor bu ürünler

 

SUZAN KARAHASAN Makedonya /Üsküp Birlik  G.: 259834.s. 08 Şubat 1999

57. Dil ve siçem bakımından arı duru, anlaşılır Türkçe

 

 

 

 

    Dil ve biçem bakımından: Arı duru, anlaşılır Türkçe kullanma-

kullanmaya;  dile özen gösterinken içi boş dil fantezilerinden kaçın-

 maya;  sağlam kurgu, anlatım düzeniyle iletisini sunmaya; Türkçe dil işçiliğinei özende  son derece titiz olmaya; Yazın diline girmemiş birçok sözcüğü ve anlatış yolunu  kültür diline, yazına ağdırmaya ve kendisine özgü anlatım biçemi kurmaya çalışmış yazar.

 

 

 

 

RAGIP GELENCİK

ANTİLAİKLİĞİN ÖNLNEMEYEN YÜKSELİŞ Önsöz, 12 Nisan 1994

58. Düşüncelerin küçük gözlemlerle beslenmesi, bu yazılara ayrı bir hava veriyor,hem düşünce kayankalarını aydınlatıyor.

 

Çoğu yurtseverce kaygılarla kaleme alınmış yazılardır bunlar. Açık yürekle söylüyorumbki beni en çok etkileyen yanları da bu oldu. Düşüncelerin küçük gözlemlerle desteklenmesi, bu yazılara ayrı  bir

hava veriyor hem düşünce kaynaklarını aydınlatıyor. Bolulu’nun ince mizahı üzerinde durmayacağım. Bence bu onun yazarlık çalışmasın-

dan çok kişiliğini ürünüdür.

    Gerçek bir Türkçe sever olan Bolulu, bu incelemeleriyle, sevginin insanı düşünmeye ve nasıl özendirdiğine örnekler veriyor.

 

DİNÇER SEZGİN Söylem:46-47.s. Ocak/ Şubat 1999

59. Arı duru bir Türkçe tutkunu.

 

   Dil konusu açılmışken, bir saptamamı  daha belirtmek istiyo-

rum:Bolulu, yaşamöyküsünün ‘Arı duru Türkçe Tutkunu-Şirimin Dili’ bölümünde (s.29). .. “Dilimizi kurcalamaya çalışıyorum  (….) Halk katındaki sözcükleri, inadına şiire sokuyorum, yeni sözcükler türetmeye, sözcüklere, sözlük anlamlarının ötesinde anlamlar yüklemeye çalışıyorum. Dilimizdeki her türlü sözcüğü şiire kamaktan

 sakınmıyorum. Burada kimi sözcüklerin, şiirin estetiğinde erilmeme-

si tehlikesiyle karşılaşıyorum: Dille şiirin arasında zorlanıyorum. Benim şiirimi, bildik sözcük kadrosundaki anlamalara göre okyup geçenler,yadırgılık  duyabilirler.” diyor. Kendisine yöneltilecek eleştiri-

lere karşı, önceden gardını alıyor. Varsın alsın,  ben bu konuda  yine bir şeyler söylemek istiyorum: Dilimizin varsıllaşmasında ozanların, yazarların katkısı olduğunu biliyor, hatta bunun en büyük koşul olduğuna inanıyorum. Dilcilerin önerdikleri yeni sözcüklerin, kamuya mal olmasında yazarların, ozanların rölünü  yadsımak olası mı? Elbette değil. Dilbilimcilerin kurallarına uygun olarak türettikleri sözcükler, yazarlar olmasa nasıl geçer halk diline? Elbette geçemez. Bu nedenle düşlerinde bile sözcüklerle sevişen

60. Türçe tutkusunu, dil kurcalama isteğini hayranlıkla karşıyorum,

BoluluTürkçe tutkusunu, dil kurcalama isteğini, yeni sözcükler türetme çabasını hayranlıkla karşılıyorum. Fakat bu çabaları kiminde çok abartılı buluyor ve abartıların şiirine çok şey katmadığnı sanıyorum.

  

DURSUN ÖZDEN Bizim Gazete, 7 Temmuz 1999

61. Öz Türçeninin yaşaması ve gelişmesinin ödünsüz bir savaşımcısıdır.

    O bir dil neferi. Öz Türkçenin yaşması ve gelişmesinin ödünsüz savaşımcısıdır. O, son sözünü baştan sölyer:  “Anadoludaki ekonomik ve siyasal birliğin ana tutkalı Türkçedir:” Küçük duyguların ardına düşerek Türkçeyi dışlamaya çalışmak, hepimizi ayrılıkların karanlığı-

na götürür. Bugünkü yapımızı arar duruma düşeriz.”diyerek ortak paydamızın Türkçe oldu-ğunu anımsatır.

 

    KIBRIS GAZETESİ::347.s.  23 Şubat 1999

     62.Denemelerinde duru bir Türkçe kullanmaya, dili özen gösterirken, içi boş dil fantezilerinden kaçınmaya; sağlam bir kurgu, ahlatım düzeniyle iltesini sunmaya çalışmış, bunda başarılı olmuştur.

 Bilimsele yöneltme, mantıklı düşünüşü önerme, üretici gücü ön plana çıkarma,  yozlaştırılmaya başlnanan insnlık değerlerinin  korunmasını salık verme ve okuru sürekli uyanık tutma amaç ve yönelimini benimseyen Osman Bolulu. Denemelerinde duru bir

 Türkçe kullanmaya; dile özen gösterirken, içi boş dil fantezilerinden kaçınmaya; yazın diline girmemiş birçok sözcüğüve anlatış yolunu kültür diline, yazına ağdırmaya; sağlam kurgu, anlatım düzeniyle iletisini sunmaya çalışmış ve bunda başarılı olmuştur.

 

 

    FAHRETTİN KOYUNCU:  (Damar:149.s. Ağuztos 2003)

   63. Hayatını Türk diline adamış Bolulu’nun iki iki özelliğini seviyorum. Dosdoğruluğunu ve arı duru Türkçe kullanışını. Bunların ikisinde diretmek, her baba yiğidin harcı değildir günümüzde.

     Osman Bolulu, hayatını eğitime ve Türk diline adamış bir eğitimci. Osman Bolulu Hoca’nın iki özelliğini seviyorum. Dosdoğruluğunu ve arı duru Türkçe kullanışını.Bunların ikisini yaşamak,  ikisinde diretmek her baba yiğidin harcı değil günümüzde.

İnsanlığın Solmaz Gülleri’nde Osman Bollulu’nun bu iki yanı, tüm berraklığıyla gösteriyor kendisini.

 

      EŞİK DERGİSİ :17.s. Ocak / Şubat1995

    64. Onun çağdaşlıktan, aydınlanmadan yana tavrının, bu yazılarda  ah9a fazla önemkazandığının altını çizmeliyiz.

    Bolulu’nun bütün yızalarına sinen araştırmacı, hoşgörülü, direngen kişiliğin, bir örneklik oluşturduğunu belirtmeliyiz. ‘Antilaik-

liğin Önlenmeyen  Yükselişi’, günümüz dünysını, günümüz insanını anlamak bağlamında çıkış noktası olabilecek yazılarla dolu. Onu çağ-daşlıktan aydınlanmadan yana tavrının,bu yazılarda daha fazla önem

kznığının altını çizmeliyiz.

 

     ÖMER F. ÖZEN  (Kanada/ Motreal) Bizim Anaolu 15 Nisan 2002

    65.Kendisinden öncekilerin ona  verdiklerini yinelemeye düşmeden, bir potada eritip ileyerek, kendisinden Sonrakilere aktarmak

 Bolulu’un devinimleri: hep toplumun yanında olmak, kavgaya

 onun adına atılmak;  kendisinden önceki ona  verdiklerini, edindik-

erini, yinelemeye düşmeden, bir potada eritip işleyerek, kendisinden sonrakilere aktarmak; hep gözden kaçılarını ortaya koymak, ince bir

duyarlıkla ötekinisini sarsmak; bütün bunları yaparken insan unsu-

runu, hiçbir zaman göz ardı etmemek olarak tanımlanabilir.

  

66 Türkçeyle damıtılmış iletisini

vermekkavgasındadır. Türkçe sözcükleriz yerli yerine  serpiştirir.

Şiirleri gibi düzyazıları da  bir özsudan damıtılmış Türkçeyle iletisini veren Bolulu’nun  en büyük kavgalarından biridir Türkçe. Çünkü dil bir iletişim aracıdır ve onu en iyi biçimde kullanıp, ötekine açık bir söylemle iletinin  gönderilmesidir.Kavga Türkçe olunca,olanla

olanla yetinmeyip, bu şiirsel dilin incelikeri arasında boğuşup durur ve kullanımda olmayan Türkçe sözcükleri de yerli yerince serpiştirir yazılarına ve bu hep ulusaldan evrensle doğrudur.

 

NAZIM MUTLU Türk Dili Dergisi: 138.s. Mys/ Hsrn 2010

67. Türçeyi kirlenmemiş, bilimlerin en doğrusu olarak görür .sözcüklerin Türçe olanını, Anadolu toprağında pişenini seçer her yazdığında

 

   Bolulu’nun, türü ne olursa olsun, tüm verimlerinde dikatimizi  çeken belirgin noktalarından birinin dildeki titizliği olduğunu belirte

Lim. Türkçe’yi  ‘Kirlenmemiş su/ Bilimlerin en doğrusu’ olarak görür.

Sözcüklerden Türkçe olanını, Anadolu toprağında pişenini seçen her yazdığında.

68. Türk ulusunu diri tutan Türçedir diyor,

 

    Dile, Türkçe’ye bakışının özteni onun şu sözlerindebuluruz:

    “Türk ulusunu tarihin her döneminde diri tutan, uzun ve çileli olay

,arın, tökezleyiş, dağılış, yeniden toparlanış vb içinden bu güne getirenTürk dilidir. Çünkü dil ulusal varlağın omurgasıdır. Düşünüş dizgemiz, yaşama bakış ve yaşamı algılayış, değerlendiriş kılavuzumuzdur.  Kimlik belgemizdir. Ulusal bağımsızlığımızın simge

sidir. (….) Ulus varlığı için dil, topraktan öncedir. Dilinizin işlediği yer

Kültürünüzün canlılığı korduğu yerdir yurdunuz”

M.GÜNER DEMİRAY:OKUYUP DÜŞÜNDÜKÇE, Ürün Y.2009.)

69.Hal dil ve kültüründen bir mayayala yoğrulmuştur.

   Bolulu türkülerin,destanların, masalların içinden gelen bir şair. Halk sanaçılarının içinde pişmiş, doğayla emişmiştir. Bu nedenle içinde yeşerdiği halkının bilinç altını beslediği bir gerçek. Üstelik Köy Enstitüsü çıkışlı olması  samutu daha yalın ve açık biçimde algılamasına neden olmuş, dünyaya bakış açısını  geniş, esnek, demokratik mayayla yoğurmuştur. Yani gerçekçi bur dünya gödüşünden almıştır suyunu.

70.Halk katından sözcüklermle dilimiz estetik değerlerini gön ışığına çıkarmaktadır.

     Şair Bolulu’nun arı dil tutkusu şiirlerine de yansımaktadır. Güle Yolculuk’un ‘Yaşaöyküm’  bölümünde: “ Halk katındaki sözcükleri, inadına şiire sokuyorum, yeni sözcükler türetmeye, sözcüklere , sözlük anlamalarının ötesinde anlamlar yüklemeye çalışıyorum (s.129) “diyor. Bolulu dilci Kemal Ateş’le aynı savları paylaşmaktadır.

Kemal Ateş, Ziya Gökalp’ın: “ Bir ulusun dilini köylüler taşır, saf Türkçe köylülerinzdilidir.” Görüşünden yola çıkarak hâlâ halk dilinden  yazı diline geçmemiş güzel sözcükler olduğunu söylemektedir. Halen bunun uygulamasını yapan,  hal dilinden aldığı sözcükleri başarıyla şiirine yerleştiren Osman Boluludur.Böylece bu sözcükler yazılı Türkçeye geçerek yeniden hayat bulmktadır. Ayrıca şair şiirler için halk deyieşlerin mizahi öğeler içeren dokusundan da bol bol yararalanmatadır. Bolulu’un bu olumlu çalışmaları dilimizin estekik değerlerini gün ışığına çıkarmaktadır. (Ardıçkuşu,Mayıs 2004)

 

   71

  Ali Türkseven

 

 Geçen yıl Edebiyatçılar Derneğinin ödül törenindeydik….. Zeki Sarıhan da  beni, birçok kişiyle tanıştırıyor. Uzun boylu, yaşı altmış dolaylarında  bir adamı gösterip  ‘Osman Bolulu ’dedi. Adını duymuş

tum. O sırada Abc’nin yazı işleri müdürüydü. Sarıhan, Bolulu’ya beni gösterip “Bu gördüğün arkadaş var ya yirmi beş yıl sonra seni  geçe-cek!” dedi.  Bolulu  kadehini tutarken, şöyle alıcı   gözüyle beni süzdü

 Geçemezse…. Ebesini dedi.

     Dil sorunu üstüne ağırlık yazılarım Çağdaş Türk Dili’nde yayım-

landı: …….. ‘Takısız  Ad Takımı Olabilir mi ? ( 117-78.sayı)... ilgili

yazamı Süreyya Eryaşar ÇTD’nin 85.sayısında eleştirdi....Bu kez

de ‘ebem’ dolayısıyla akraba olduğumuz Osman Bolulu, ‘Türkçede

Takız Ad Takımı Vardır’ başlıklı yazısıyla tartışmayı genişletip beni

aydınlattı

                Çağdaş Türk Dili Dergisi. 89-90,s. Temmuz /Ağustos 1995

 

Etiketler:

Yorumlar (0 )