BELKİ PAYI

  

 

 

 

ÇAĞDAŞ TÜRK DİLİ DERGİSİ.  ARALIK 2005 S. 214SAYFA; 534-535

 

Çoğumuzun elinde bellenmiş düşünce ve yargı kalıpları var. Onlarla her kapıyı açacağımızı, her sorunu çözeceğimizi sanıyoruz. Söyleşmelerde karşımızdaki ağzını açar açmaz, bir tek sözcüğüne takılarak ön kesici sorulara başlıyoruz. Sözün, söylendiği durum ve koşuluna, amacına, içinde yer aldığı tümceye; yazı/anlatı örgüsündeki yerine göre anlam yükleneceğini beklemeden karşı duruşa geçişimiz; söyleyenin dil, düşünce akışını tökezletiyor, bizim söyleşmeden alabileceklerimiz varsa onların önünü tıkıyor ve bizi de inceliksiz kişi durumuna düşürüyor. Sözün sonunu bekleyemez,  " belki " li düşünemez miyiz?

 

Her söz, her anlatı, alışageldiğiniz kalıplar içinde mi olacak? Beklediğinizi, bildiğinizi şıp diye önünüze mi koyacak? O zaman dinlemeye, okumaya ne zahmet? Size öğretilenlerin oluğundan; geçtiğimiz yerlerden katkı almaksızın, ayarlandığınızın dışına cansuyu olamadan, kendinizi yineleye yineleye akıp gidersiniz  o, siz misiniz? Yoksa birilerinin bellenmiş düşünce ve yargılarının  taşıyıcılığını (hamallığını) mı üstlenmişsiniz?

 

Acımasızlık (insafsızlık) etmeyelim. Belki sözcük vardır sözlüğünüzde de: Belki’nin; “bakarsın, olabilir ki, olasılıkla, olsa olsa” gibi anlamlarının kesinsizliği; sizin hazırı kullanma kolaylığına alışkın düşünüş dizgenize yadırgı düşüyordur. Hani, haklılık payımız da yok değil: Belki, edim bildiren temel sözcüklerden değil: Türevi yapılamayan ve ekeylem  yardımıyla yargı belirtmeye gücü yetmez bir sözcük: Belirteç. Edimin, yargının belirtilmesine- tümce içinde yer alarak - yardım edebilen destek sözcüklerden. Belkinin bu yönü, size itici geliyordur, ola ki. Ya da “belki”yi, “belli” ile özdeş sanıyor, sessel yakınlık nedeniyle bu iki sözcüğü birbirine karıştırıyorsunuzdur? “Belli”; belirli, gizli olmayan, bilinmedik yanı bulunmayan anlamını taşısa da o da temel kavramlara yardım eden sözcüklerden; önad (sıfat). Yargı birimi tümceyi oluşturan basamaklarından birisi; tamlama kurabiliyor ancak. Tek başına yargıyı tam olarak belirtemeye gücü yetmiyor. Ama türevi yapılabiliyor, yardımcı eylemle birleşince yargı belirtebiliyor. Kesin yargı alışkanlığımızdan ötürü, “belki” size az geliyor da, ondan ötürü mü, belliyi yeğliyor, her sözde, hemen kesinlik aramaya başlıyorsunuz?

 

Doğrudan yargı belirtemeyen destek ve yardımcı sözcüklerin anlama ve anlatmaya katkı ve işlevlerini ıskalarsak; diyeceklerimizi nasıl eksiksiz söyleyebilir, denilenleri nasıl eksiksiz  anlayabiliriz?  Dilde, düşünüşte birbirimizle nasıl anlaşabilir, algıladıklarımızı nasıl noksanlıktan kurtarabiliriz? Dil, düşünüş, anlatım; baştan aşağı, salt bir kesinleme mi?  Yoksa destekleriyle beslenmiş, ayrıntılarıyla renklenip bütünleşmiş bir dizge mi? Dil, düşünüş; içlem ve kaplamının gereklerini ıskalamayan bir örgüdür. Doğa, yaşam gibi, insanın da kesinlemelerin dışına uzanan uçucu yanı yok mu? Kalıplaşmış, bellenmişlerin dışını elleyerek düşünüşü boyutlandırmıyor, sanatını, yazınını yaratıp onlarla kendisini yüceltip güzelleştirmiyor mu insan?

 

Salt temel kavramlara takılıp kalsaydık, ucu açık sözcükleri öneme almasaydık olacakların, geleceklerin kapısını açabilir, olduğumuzdan ötesine uzanabilir miydik?  “Belki“ yi  oynak görüyor, kesine dayanarak kendinizi güvene almanın engeli sayıyor, o nedenle mi  “belki“ye yüz vermiyor, karşımızdakine  “belki payı“ bırakmıyoruz?  Hazır yargılarımızın korumasına sığınıp  “belki“yi  “belli“nin altına atıp eziyor muyuz? Ezdiğimiz,  “belki“ sözcüğü müdür?Sözcük, bizim ne etkimizi, ne tepkimizi bilir; ne övgümüze sevinir, ne de sövgümüze darılır.Sözcüğü yaratan insan. Sözcükte insan vardır; iç, dış dünyasıyla ve beyniyle, düşünüşüyle. Belki payından yoksun ettiğimiz sözcük değil, insandır.

 

 İnsana “belki payı” bırakmamak, öteki insanı kendimizden uzaklaştırmak, aramıza duvar çekmek…Aramıza ördüğümüz duvar, iki yanında bizleri yalnızlaştırır. Taş duvara hapsedilmişlikte nasıl anlaşabilir, nasıl yeni düşünceler üretebiliriz?

 

Başkaları için ”belki” kullanmadığımızda egemenleşiyor, güçlü oluyor, erkimizi mi yürütüyoruz?  Yoksa bizim gibi belkisizlerle, duvarlar ötesinden birbirine seslenemeyen, ayrışık kalabalığı mı  yaratıyoruz? İnsan, insanla bir arada olmadan, birbirine katlanmadan, düşünüş derneşimine girmeden nasıl elleşebilir, ne yaratabilir ki ?

 

Çekinmeyelim “belki”nin kesinsizliğinden. “Belki”yi yedekte tutmak, yarına açık ışıklı bir penceredir, yeni ekenek-lere açılır kanatları. Ortak akıl, o ekenekte yeşerir, o ışıkta büyür.

 

“Belki”nin salıncağı, insanı uyutabilir de…Kaypak politikacı “belki” sizdir, bellenmiş kesin yargılarına toz kondur-maz. “Belki”yi kendi soluğuyla şişirir, halkın, ilk bakışta görebileceği yerleri allı pullu umut balonuyla donatır. Halk, “belki”lerle umunsun çıkarım sürsün diye yapmayacağı cambazlık yoktur.

 

“Belki”yi, belkisi olanlar için kullanırsak, ona çiçek açtırabiliriz. Ama “belki”yi vara yoğa harcarsak, hak etmeyene belki payı vere vere olanımızı da yitirebiliriz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Etiketler:

Yorumlar (0 )