MEHMET YAŞAR BİLEN'E MEKTUPLAR

MEHMET YAŞAR BİLEN'E MEKTUPLAR

 

 

 Mehmet Yaşar Bilen ‘e Mektuplar (Sarissa Yay., 2014)

 

 

 

         Ankara, 20. 10. 1982

           Osman Bolulu

 

           Sevgili Mehmet Yaşar Bilen,

Sevgili Ahmet Özer,

 

Birinizi ozan, diğerinizi yazar olarak sevgiyle izledim. Adlarınız içimde sevgi ile yer etmişti. Yüzlerinizi görememiştim. Dil kurultayında sizleri yakından tanımakla mutlu oldum. Bu günceyi bana verdiğinizden ötürü, sağ olun. Adlarını bilip severek okuduğum iki genç sanat erini, masal kişisi olmaktan çıkarıp, gözümde sevecen görünüşleriyle somutlaştırdığınız için teşekkür borçluyum canlar.

Koca kentlerde çöreklenmiş dukalıklar, egemen olmuştur her şeye. Kültür de onların, sanat da onların, moda da onların, birbirlerini vurfalayarak, ön plana çıkarma da onların, işporta satıcısı gibi kötü malını birinci sınıftır diye yutturma da onların, ama ufacık bir kıskançlıkta hiçlemek de onlarındır.

Toprağa ayakları basan, Anadolu’nun esrik yellerinde saçları savrulan, halk içinde acıyla kavrulan Anadolu yetenekleri, onların dergilerinde boşlukları doldurmak üzere garnitürden sadece. Arada sırada böbürlenmesine araç olur Anadolu sanatçısı, bak ben gençlere de yer veriyorum havasından. Dergilerini satarsınız, kitaplarına övgü çiziktirirsiniz, kıyılarından bir parça yer kıvıktırırlar kiminde. Taşra gezilerinde büyük sanatçı diye karşılarsınız onları, rakı sofralarında yanlarına bağdaş kurmalarına izin verirler. Bu bencillikleriyle hem kendilerine ederler edeceklerini, hem de sanat ve kültüre; toprağına dayalı olmayan sanat güdüklüğünü sürdürür. Yabancı akımların, ya da üslupların etki oğlağı olur, elin peşinde meler durur; Anasız keçi yavrusu gibi.

 Yabancı dedim de çocuklar, ben yabancıya düşman mıyım? Hayır!

Trabzonlu Ahmet’in bastığı yeri bilerek evrensele sıçraması güzel! Kendisinin bastığı yeri bilmeyen başka yere uzanamaz. Bir yere ayağını basıp ileriye atlamak var mı? Anadolu toprağının altını kazsanız, dünyaya yetecek sanat edebiyat malzemesi çıkar; Sen bunu bırakacaksın, Fransa’lardan, Amerika’lardan modalar alıp giyineceksin. Ayağında dans iskarpini, belinde Laz bıçağı, vay yavrum dandiniye bak sen! Bizim sanatçılarımızdan bazıları, halen boş yargıların ölçüsünde büyük olmuşlardır. Efendim kültür, uygarlık insanlığın ortak malıdır. Onunsa beşiklerinden biri Anadolu’dur. Oranın tozundan karışmamış balı tadacak damağa sahip değiliz biz henüz.

         Sanatçı evrenseldir. Doğru. Ama insan daha evrenseldir. Bu da çok doğru… Siz bulunduğunuz toprağın, oranın insanının türküsünü deyin bakalım, diğerleri nasıl anlayacak, göreceksiniz. İnsanları bölen uydurma sınırlardır, politikalardır, siyasal hırslardır. İnsan her yerde insandır. Birinin türküsünü doğru söylüyorsanız, tümüne anten kurarsınız. Politize olmuşlar, beyni yıkanmışlar karşı durur buna sadece. Sonra ülkeden ülkeye, içinde bulunulan duruma göre sanatçının eğilim, stil ve işlevinde değişiklik olacaktır. Sizin yörede sıtma varken, çeçen sineğinin yarattığı uyku hastalığının acısını terennüm etmeye ne gerek var? Onu ekvator bölgesinin sanatçısı söyleyecektir.

         Genç kardeşlerim, sizi neden Anadolu sanatçısı olarak adlandırdım? Bazıları gibi 'taşralı ne olacak demek' için mi? Hayır! Yukardaki gerçekleri kavrayan adamlar olduğunuzdan ötürü, böyle seslendim. Bunları biliyorduk ağabey diyeceksiniz. Doğru. Fakat ben inadına üstüne varıyorum. Sizi daha da yüreklendirmek için. Naçizanem bunu geç kavradığım için sanatta yaya kalmışım.

         Sanatçı insanı sevdiği için bu yola koyulmuştur. Kendisinden başkasını yaşaması bile çoklu bir yaratıktır. Tekke kamusaldır. Çevresindeki insanın yazgısı onun ibresinde titreşir durur. Bu deli sevda bir kez yerleşti mi insanın yüreğine, daha söküp atamazsınız. Ama taşra olunca, söylediklerinizi duyuramazsınız. Kırılır, küser, içkiye kumara vurursunuz. Benim ülkemin duygulu insanlarından, bunun için pek çok içkiçi, kumarcı, eli devrimci çıkmıştır. Duygulu insanların toprağıdır Anadolu. Coşkunluk asıl yatağını bulamayınca, bir kötü yarıktan vurur çıkar gün yüzüne. Akışın ters olduğunu görür, ama dönemez bir daha. Bir de şövalye yanı vardır bzim halkımızın. Tükürdüğünü yalamaz. Ömrü billah, bu yolun taban tepenidir artık, kefen pahasına da olsa.

         Dostlarım, mektuplarınızı ve kitaplarınızı alalı hayli oluyor. Fakat ben şahane bir tembelim. Tembelliğimin gerekçesini uydurmuşum: Yazacağım dostu hemen cevaplarsam, iş o gün bitecek. Ama yazamadıkça, onlar benim içimde sevgi çivisi gibi dürtüp duruyorlar, onları daha fazla yaşatıyorum derim. Buna sığınır ne zaman elim tutarsa, geçer daktilonun başına, aklıma estiği gibi tuşları koşuya çıkarırım. Yeniden okumak ta yoktur. Yanlışsa yanlış, doğruysa doğru öyle ulaşsın derim. İnsan doğruları kadar yanlışında da kendini yansıtır biraz. Size de aynı haksızlığı ediyorum. Kırk yıllık Yani’yi Kani yapacak değiliz ya, alıp kabul edeceksiniz. Nezaketinizden beklerim bunu.

         Mutlu, esen olmanız dileğiyle sizleri öper, sevgiler sunarım Anadolu’nun genç ve verimli sanatçıları.

                                                                                              Osman Bolulu

 

gnl2015142745.jpg

 

 

 


 

Etiketler:

Yorumlar (0 )