SORMAYAN GÜDÜLÜR

SORMAYAN GÜDÜLÜR

 

 

SORMAYAN GÜDÜLÜR

 

Dünyaya bakış, yaşamı değerlendiriş ve ona göre duruş almak ve edim ve tutuma geçmek; genelde iki kalın çizgi arasında süregitmektedir. Çıkar kavgasının yanında anlayış kavgasıdır bu! Çoğu kez çıkar kavgasıyla anlayış kavgası koşuttur. Birlikte/özdeş süregider.

O, iki kalın çizgiden biri yazgıcılık, öteki akılcılık.

Yazgıcı; her şeyin alınyazısına göre önceden belirlendiğine; insanın bu önceden belirlenmiş olan alınyazısını değiştiremeyeceğine inanır.

Olanın bitenin nedeni aranmaz. Sormak ona göre Tanrı’ya ortak koşmaktır. Yaşadığımız dünya, yalan dünyadır, asıl dünya, öte dünyadır.

İnakçıdır: Temel gerçeklerin usla kavranamayacağını, ancak inan yoluyla elde edileceğini savunur.

Akılcılık inana karşıdır, olağanüstülüğü tanımaz, akla dayanır, akıl dışı olanı kabul etmez.

Akıl; düşünme, anlama, kavrama yetisidir. Bu yetiyle olaylar, durumlar usa vurulur, çıkarımlar yapılır; olaylar ya da kavramlar arasında zorunlu bağıntılar kurulur; bu bağıntılardan algılanarak, kavranılarak sonuçlar çıkarılabilir, neyin nereden geldiği, niçini ve nedeniyle anlaşılır.

Süregiden düşünsel olarak dünyaya bakış, yaşama bakış ve yaşamı değerlendiriş kavgası, çatışmasıdır: Yazgıcıya göre soru, kuşku; sövgü (küfür)dür, Tanrı’ya karşı gelmektir. Akılcıya göre ise düşünmenin, arayışın, öğrenmenin açkısı (anahtarı)dır.

Soran, sormayan kavgası

Kur’an’da: “ Bilenle bilmeyen bir olur mu?” denilmiştir. Bilmek için sormak, sorgulamak gerek. Buna karşın, inakçılar, soruyu Tanrıya karşı çıkış saymaktadırlar.

Soru:

* Eylemin yapılıp yapılmadığını,

* Yargının gerçekleşip gerçekleşmediğini,

* Yargının doğruluğunu, yanlışlığını anlamak

* Bir şeyin nedenini aramak,

* Bilgi edinmek, bilgilenmek,

* Kuşkuyu açıklığa kavuşturmak,

* Kalıplaşmış yargıları deşeleyip onarmak, güncelleştirmek,

* Yeni kavramlar üretip dili, düşünceyi boyutlandırmak içindir.

Sormayan bilemez, bilmediğinden korkar:

* Bir olguyla ilgili gerçeğin ne olduğunu kestiremeyen kararsız kalır,

* Bir tehlike karşısında kaygılanır, ürkülenir,

* Başkalarının niyet ve amaçlarını öğrenemez,

* Kuruntulara teslim olur, boş inanç (hurafe)lardan umar bekler,

* Yaşamı ve kavramları tam olarak tanıyamaz, algılayamaz,

* Şaşkınlaşır,

* Olanı biteni anlayamaz,

* Kendisini ve çevresini anlayamadığı için güdülen, kullanılan duruma düşer. Genel nüfus içinde bir sayıdır ancak: Bilinçsiz, istençsiz.

Sormayan, sorgulamayanların çoğaldığı yerde:

Özgür istenciyle karar alıp uygulayabilen bireyler kuşatma altında kalır. Yazgıcılar çoğalır. Geçin Tanrı kulluğunu, kulun kulları türer.

Nesneleşmiş kuru kalabalığı kullanan ağzı demokrat, edimi tutumu faşist çağdaş tiranlar çıkar ortaya.

 

 

 

 

 

Etiketler:

Yorumlar (0 )