EKSİKLİKLER EKSİK OLMASIN

EKSİKLİKLER EKSİK OLMASIN

 

EKSİKLİLER, EKSİK OLMASIN

Amasya Kız Enstitüsünde öğretmendim. Eşim, ortaöğretim öğretmenliği sınavını kazanmıştı. İşte de birlikte olacaktık, ne güzel! İstenilen sağlık raporunu almak için devlet hastanesine gittik: Nermin Hanım sağlam, fakat rapora yapıştırılacak elli kuruşluk pul parası, ikimizden de çıkmadı. Sağolsun, Hastane Müdürü Nevzat Bey, pul işini çözümledi.

Hastaneden çıktık; hanım eve, ben de okula gideceğiz. Memleketten gelen üç arkadaş, yardımımı istiyor, çıktılar önümüze. Elimden geleni yapacağım da akşam nereye gidecekler, nerede yatacaklar? Bizde. Onlardan uzaklaşıp Nermin Hanıma:

-Akşama hazırlıklı ol, konuğumuz var, üç kişi.

-İkimizin cebinden elli kuruş çıkmadı.

-Bırak sen onu da, gerekeni yaparsın. Bak, bizden daha sıkıntıda olanlar var. Bize derdimizi unutturuyorlar. Mutlu olman gerekmez mi?

Düşünürüm: Özgeci bir adam oluşumun altında yatan ne, nedir beni böyle kılan? Gizli bir altsanmadan kurtulmak için mi, başkalarının yardımına koşarım? Zayıf yanımı göstermemek, başkalarının yanında kabul mu ararım? Bir örtülenme mi benimki?

İnsan için çeşitli tanımlar yapmışlar: Düşünen, konuşan, toplumsal, araç kullanan hayvan gibi... Bir de pazarlık yapan hayvan tanımı var. Almadan vererek görünmez bir pazarlığa mı oturuyorum? Yoksul varlığımdan, kıt yeteneklerimden bir bölümünü, başkalarının hizmetine koşarak saygınlık kazanmanın ardına mı düşmüşüm? Pazarlığın özdeksel yanını düşünmeden salt tinsel onuru kazanmak için...

Yaşadığım çevrelerde az da kabul görmedim hani. Talana hazır birisini, az da sevmiyor insanlar. Verebildiğim zamanlarda yüreğimin tahtına görkemlice kurulup bana övgü sunanlardan çoğu, işleri bitince, orasını yolcusuz hana çevirmediler değil. Üzüldüğüm, kırıldığım, darıldığım çok oldu, içimden. Ama özgeciliğin oltasından bir türlü kurtaramadım kendimi. Özezerliğin (mazoşistliğin) öksesinde gizli bir zevki mi yaşıyorum acaba?

Çocuklarımı (Bu arada kimi öğrencilerimi ve dostlarımı) niye seviyorum, biliyor musunuz? Bir şey yedikleri zaman, başkalarıyla bölüşmeden edemiyorlar. Ben de yeni elbise giydiğim zaman utanarak gezmez miyim, birisi açken lokmalar boğazıma takılmaz mı? Göneniyorum, çocuklarım, bencilliklerine hapsolmuyorlar diye. Kendisini aşamayanın, hep kendi döngüsüne çakılıp kalanın iyi insan olamayacağını düşünüyor, yavrularımla övünç duyuyorum. İnsan tanımına, özgeciliğin çok yakıştığını ekleyebilmenin bir yücelik olduğunu savlıyor; onun doruklarında, küçüklükleri aşağıda bırakmış esrikliklikle dalgalanıyorum.

Yalnız kendini düşünen, kendi tinsel çıkarına eylem koyan birisi miydim ben? Hep vererek birilerini eksikli bırakmak da bir bencillik değil inidir? Birilerine, hak edip etmediklerine bakmadan, hep bir şeyler sunacaksın, karşılığında iyi insanlığı kuşanacaksın. Bencillik değilse böylesi, başkalarını tutsak etmek sayılmaz mı bir anlamda?

Özdeksel çıkarların, hiç gündeminde olmayacak. Zaman zaman avanak durumuna düşürüleceksin, büyükte gözün olmayacak, "Bir derviş misin sen?" diye sormuşumdur kendime. Hani dervişliğin üstüne oturduğu felsefeyle taban tabana zıttım, nedir böylesi?.. Düşündüklerinle eylemin örtüşmüyor galiba. Bu, ikiyüzlülük değilse, en azından beceriksizlik, düşünce ve tavır uyuşmazlığı olmuyor mu?..

Önemli varsıllıkları umut etmedinse de ulaşabileceğin pek çok şeyi kaçırmadın mı? Çocuklarına ve yaşlılığına bırakabileceğinden çok azında değil misin şimdi? Güçsüzlük günlerini, çocuklarının geleceğini düşünmek de bir görev değil miydi senin için? Veremediğin zaman, bırak verememenin ezikliğini, sen kimden alacağını umuyorsun?

Hele ki, özdeksel değilse de tinsel ve onursal yoksulluğa düşmedim hiç. Çocuklarımda da yok böyle bir eksiklik. Almadan vermek... gizli bir büyüklük duygusu mudur, tabanımda yatan?

Yüreğim uluslararası meydan

Sevgiler iner kalkar durmadan

Sebil oldum almadan

Almadan vererek, birilerini tembelliğe, beleşçiliğe zorlamış olmuyor musun? İnsanlığın gereklerine koşulmayanlara yolak açmıyor musun? sorularına takılmakla birlikte, hep insanın özgeci yanına tutulmuşumdur, bağnazca. Benim gibileri, suçlu görmüyor da değilim: Birilerinin, toplumun/insanlığın avantasından yararlanmalarına olanak yarattığımız için. Olgun, erdemli insanların azlığından ötürü, toplumun gereken düzeye ulaşamamasında, benim gibi onulmaz özgecilerin büyük payı olsa gerek.

Bir türlü katma ulaşamadığım erdemli insanın bakışıyla kızıyorum, eksiğini gediğini bizden bitirenlere, ama sıradan biri olarak, bana küçüklüğümü unutturdukları için seviyorum da onları. Eksikliler, eksik olmasın!..

 

(Damar, Ocak 1995)

Etiketler:

Yorumlar (0 )